28 Mayıs 2024 Salı

Dilaver Cebeci - Bozkırda Kalan Sancı

Bozkırda atlılar...


çocuklar birer birer gittiler...
Soylu sevda türküleri dudaklarında,
Saclarında kurt nefesi rüzgârlar,
O çocuklar birer birer gittiler...

Bir tamu karanlığı keleplenirken bozkıra
Kehkeşenlardan yıildız gibi indiler.
Tutuşturdular yeniden küllenmiş ocakları,
Bacalardan duman duman tüttüler...

Bir ögünç hil'ati gibi giydiler güzelliği
Ufuklara oturup dolunayı sevdiler.
Uzun,siyah kirpiklerinde seyyareler yanardı,
Ağ buluttan atlarla ta Sidre'ye yettiler...

Onlar,Oğuz mayası gök ışığın erleri,
Onlar,ülkü çağının bahadır melekleri...
Mor dağların göğsünde kaldı pençe izleri,
Haceru'l esved gözlerini gönlümüze resmettiler...

Eyvah! Biz kaldık esfele safilinde!
Ahsen-i takvim üzre,onlar geçip gittiler...



24 Mayıs 2024 Cuma

Fuzuli - Gazel (Can çıkar tenden gönül zikr-i leb-i yâr eylegeç)


Can çıkar tenden gönül zikr-i leb-i yâr eylegeç
Ten bulur can yeniden ol lâfzı tekrar eylegeç
Kılma ey efgan gözün bîdâr mest-i hâb iken
Olmaya bir fitne peydâ ola bidâr eylegeç
Sohbetimden âr edip ey gül beni terk etme kim
Gül olur efsürde terk-i sohbet-i hâr eylegeç
Varımı fikr-i dehâniyla yok ettim kim kazâ
Böyle emr etmiş bana yoktan beni var eylegeç
Arz-ı ruhsâr et bu gün ey meh kim ölsün gökte gün
Öyle kim encüm ölür gün arz-i ruhsâr eylegeç
Her zebân bir tîgdir gûyâ Züleyhâ katline
Yûsuf’ı almakta ehl-i aşk bâzâr eylegeç
Nâle vü zârım Fuzûlî hoş gelir ol gül-rehe
Açılır gül gönlü bülbül nâle vü zâr eylegeç
(Fâ i lâ tün fâ i lâ tün fâ i lâ tün fâ i lün)


Fuzuli - Gazel (Ey gönül yârı iste candan geç)

 

Ey gönül yârı iste candan geç
Ser-i kûyun gözet cihandan geç
Yâ tama’ kes hayât zevkinden
Yâ leb-i lâ’l-i dil-sitândan geç
Mülk-i tecrîddir ferâgat evi
Terk-i mâl eyle hân-ü mandan geç
Lâ-mekan seyrinin azimetin et
Bu harâb olacak mekandan geç
İ’tibâr etme mülk-i dünyâya
İ’tibâr-i uluvv-i şandan geç
Ehl-i dünyânın olmaz âhireti
Ger bunu ister isen andan geç
Meskenin bezm-gâh-i vahdettir
Ey Fuzûlî bu hâk-dândan geç
(Fâ i lâ tün me fâ i lün fa' lün)



Ahmet Cavat - Çırpınırdı Karadeniz

 

Çırpınırdı Qara dəniz

Baxıb Türkün bayrağına!

“Ah!…” deyərdim,heç ölməzdim

Düşə bilsəm ayağına.

Ayrı düşmüş dost elindən,

İllər var ki,çarpar sinən!..

Vəfalıdır gəldi,gedən,

Yol vər Türkün bayrağına!

İncilər tök,gəl yoluna,

Sırmalar səp sağ,soluna!

Fırtınalar dursun yana,

Salam Türkün bayrağına!

“Həmidiyyə” o Türk qanı!

Həç birinin bitməz şanı!

“Kazbek” olsun ilk qurbanı!

Heyran Türkün bayrağına!

Dost elindən əsən yellər,

Bana şer,salam söylər.

Olsun bizim bütün ellər

Qurban Türkün bayrağına!

Yol ver Türkün bayrağına!



Şahin Ceylanlı - Çırpınırdı Karadeniz Şiirinin Yazarı Ahmet Cevat

 

      Ahmet Cevat, 5 Mayıs 1892 tarihinde, Azerbaycan’ın Şemkir İlçesi, Seyfali Köyü’nde doğmuş, 6 yaşına geldiğinde babasını kaybetmiş, annesi ve üvey kardeşleriyle birlikte hayata tutunmaya çalışmıştır. Daha sonraki yıllarda, Gence’de Şah Abbas Mescidi bünyesinde faaliyet gösteren medresede eğitim ve öğretime başlamış ve burada Rusça, Farsça ve Arapça dillerini öğrenmiştir. Tarihe ve özellikle edebiyata büyük ilgi duymuş, edebiyat öğretmeni Abdullah Sur’dan etkilenerek ondan çok şey öğrenmiştir. Şiirlerini genellikle bu medresede yazmış, çeşitli dergi ve gazetelerde şiirleri yayınlanmıştır. Medresedeki eğitimini 1912 yılında tamamlamış ve arkadaşı Abdullah Şaik ile birlikte “ Kafkas Gönüllü Kıtası “ na katılmıştır.

       Trakya’da Osmanlı güçleriyle birlikte Bulgar ordusuna karşı savaşmış, daha sonra İstanbul’da milli şair ve yazar Mehmet Emin Yurdakul ile tanışmış, dost sohbetlerine katılmış ve bir müddet sonra Azerbaycan’a dönerek Gence’de öğretmenliğe başlamıştır. Ahmet Cevat burada şiirleri ve yazılarıyla halkına moral veriyor ve o debdebeli ve kargaşalı günlerde Türk dünyasına umut ışığı olan bir milli kahraman ve vatanseverdir. Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Anadolu’da cereyan eden olayları muhtelif gazete ve dergilerde haber olarak yazmış ve 1915 yılında, Azerbaycan’dan Doğu Anadolu’da yaşayan Türklere yardım götüren heyete katılmıştır.

       Ahmet Cevat, Kafkas İslam Ordusu’yla birlikte Azerbaycan’ın Yamasal Dağı’ndaki cephede Rus, Ermeni ve İngiliz güçleriyle savaşmış, 15 Eylül 1918 tarihinde, Türk Savunma Sanayi’nin öncüsü ve “ Bakü Fatihi “ olarak da tanınan Nuri Paşa’nın ordusuyla birlikte Bakü’ye girenlerin arasında yeralmıştır.

       Yazdığı bütün şiirleri, ana vatan ve orduya ithaf edilmiştir. Bu konuda Ziya Gökalp, 1918 yılında Yeni Mecmua’da şu değerlendirmeyi yapmıştır: “ Ruslarla savaştığımız sırada Kafkasya’da intişar eden bir şiir mecmuası elimize geçti. Koşma isimli bu kitabın nâzımı Ahmet Cevat isimli bir Türk’tür. Bu milliyetperver şairin bütün şiirleri, Osmanlı Türklerine, ana vatana, orduya ithaf edilmiştir.”

       1918 – 1920 yılları sanatının en verimli dönemi olmuş ve bu dönemde Azerbaycan’ı öven ve metheden, halka moral veren şiirler yazmış, Türk dünyasının fikir, düşünce ve dava adamı İsmail Gaspıralı’nın “ dilde, fikirde, işte birlik “ prensibini beğenmiş ve yaşayan Türkçenin Türk dünyasının ortak dili olduğunu savunmuştur.

       Yapmış olduğu faaliyet ve önemli açıklamalarından dolayı, komünist yönetim döneminde Bakü’den uzaklaştırılmış, bu milli ve istiklal şairinin “ İstiklal Uğruna Şiirler “  kitabı 1928 yılında İstanbul’da neşredilmiştir. Azerbaycan’ın bağımsızlığı için yaptığı çalışmalar, , milli duygulara hitap eden şiirler yazmasından ve bazı şiirlerinin Türkiye’de yayınlanmasından dolayı sürekli olarak takibat altında tutulmuştur.

       “ Çırpınırdı Karadeniz “ şiiri, Azerbaycan’ın milli ve bağımsızlık şairi Ahmet Cevat tarafından yazılmıştır. Bu şiir, Nuri Paşa’nın kumandasında Azerbaycan Türklerini Ermeni ve Rus soykırımından kurtarmak için yaptığı fedakârlığa atfen Gence’de 15 Aralık 1915 tarihinde yazılmış ve Üzeyir Hacıbeyli tarafından bestelenmiştir. Bu şiir sadece Azerbaycan’da değil, aynı zamanda Türkiye’de de sevilmiş ve Türk Milliyetçileri tarafından marş haline getirilmiştir.

       Bu büyük şair ve kahraman dava adamı, Stalin tarafından “ Türk casusluğu ve Türklere yardım etmek “ suçlamasıyla tutuklanmış ve daha sonra Bakü’de 13 Ekim 1937 tarihinde kurşuna dizilerek şehit edilmiştir. O, şair gibi doğdu, şair gibi yaşadı ve şair gibi şehit oldu.

       Hepimizin duygularına tercüman olan “ Çırpınırdı Karadeniz “ şiiri, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, bağımsızlığına yeniden kavuşan Azerbaycan’da, Azerbaycan Parlamentosu tarafından milli marş olarak kabul edilmiştir.

       Ahmet Cevat, her şeyini ve hatta canını bile kaybetmiş ama Azerbaycan’ın istiklale kavuşacağı ümidini hiç kaybetmemiş bir milli kahraman ve istiklal şairidir. Bu uğurda canlarını çekinmeden veren bütün şehitlere Allah’tan rahmet diler, kahraman gazilere de saygı ve şükran duygularımızı sunarız.

KAYNAKLAR:

Afina Memmedli, Ahmet Cevat ve Türkiye, 2010 Bakü,

Rahman Salmanlı, İstiklal Şairi Ahmet Cevat Hakkında, 2003 Azerbaycan,

Sabir Piroğlanov, Ahmet Cevat Hakkında Anılar, 2005 Azerbaycan.

Arif Nihat Asya - FetihMarşı



Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek; Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek; Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek. Yürü , hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın? Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! Sen de geçebilirsin yârdan, anadan, serden, Senin de destanını okuyalım ezberden, Haberin yok gibidir taşıdığın değerden.. Elde sensin, dilde sen, gönüldesin, baştasın, Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini, Göster kabaran sular nasıl yıkar bendini, Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini.. Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın; Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! Bu kitaplar Fatih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır. Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinan'dır. Haydi artık uyuyan destanını uyandır! Bilmem, neden gündelik işlerle telâştasın, Kızım, sen de Fatih'ler doğuracak yaştasın!
Delikanlım, işaret aldığın gün atandan, Yürüyeceksin.. Millet yürüyecek arkandan, Sana selam getirdim Ulubat'lı Hasan'dan.. Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın, Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın! Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin, Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın, Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın! Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın? Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!


22 Mayıs 2024 Çarşamba

Erkin Vohidov - O'zbegim

 


Tarixingdir ming asrlar
Ichra pinhon, o‘zbegim,
Senga tengdosh Pomiru
Oqsoch Tiyonshon, o‘zbegim.

So‘ylasin Afrosiyobu
So‘ylasin O‘rxun xati,
Ko‘hna tarix shodasida
Bitta marjon, o‘zbegim.

Al Beruniy, Al Xorazmiy,
Al Forob avlodidan,
Asli nasli balki O‘zluq,
Balki Tarxon, o‘zbegim.

O‘tdilar sho‘rlik boshingdan
O‘ynatib shamshirlarin
Necha qoon, necha sulton,
Necha ming xon, o‘zbegim.

Tog‘laring tegrangda go‘yo
Bo‘g‘ma ajdar bo‘ldi-yu,
Ikki daryo – ikki chashming,
Chashmi giryon, o‘zbegim.

Qaysari Rum nayzasidan
Bag‘rida dog‘ uzra dog‘,
Chingizu Botu tig‘iga
Ko‘ksi qalqon, o‘zbegim.

Yog‘di to‘rt yondin asrlar
Boshingta tiyri kamon,
Umri qurbon, mulki toroj,
Yurti vayron, o‘zbegim.

Davr zulmiga va lekin
Bir umr bosh egmading,
Sen – Muqanna, sarbador – sen,
Erksevar qon, o‘zbegim.

Sen na zardusht, sen na buddiy,
Senga na otash, sanam,
Odamiylik dini birla
Toza imon, o‘zbegim.

Ma’rifatning shu’lasiga
Talpinib zulmat aro,
Ko‘zlaringda okdi tunlar
Kavkabiston, o‘zbegim.

Tuzdi-yu Mirzo Ulug‘bek
Ko‘ragoniy jadvalin,
Sirli osmon tokiga ilk –
Qo‘ydi narvon, o‘zbegim.

Mir Alisher na’rasiga
Aks-sado berdi jahon,
She’riyat mulkida bo‘ldi
Shohu sulton, o‘zbegim.

Ilmu she’rda shohu sulton,
Lek taqdiriga qul,
O‘z elida chekdi g‘urbat,
Zoru nolon, o‘zbegim.

Mirzo Bobur – sen, fig‘oning
Soldi olam uzra o‘t,
Shoh Mashrab qoni senda
Urdi tug‘yon, o‘zbegim.

She’riyatning gulshanida
So‘ldi mahzun Nodira,
Siym tanni yuvdi ko‘z yosh,
Ko‘mdi armon, o‘zbegim.

Yig‘ladi furqatda Furqat
Ham muqimliqda Muqiym,
Nolishingdan Hindu Afg‘on
Qildi afg‘on, o‘zbegim.

Tarixing bitmakka, xalqim,
Mingta Firdavsiy kerak,
Chunki bir bor chekkan ohing
Mingta doston, o‘zbegim.

Ortda qoldi ko‘hna tarix,
Ortda qoldi dard, sitam,
Ketdi vahming, bitdi zahming,
Topdi darmon, o‘zbegim.

Bo‘ldi osmoning charog‘on
Tole xurshidi bilan,
Bo‘ldi asriy tiyra shoming
Shu’la afshon, o‘zbegim.

Men Vatanni bog‘ deb aytsam,
Sensan unda bitta gul,
Men Vatanni ko‘z deb aytsam,
Bitta mujgon, o‘zbegim.

Faxr etarman, ona xalqim,
Ko‘kragimni tog‘ qilib,
Ko‘kragida tog‘ ko‘targan
Tanti dehqon, o‘zbegim.

O‘zbegim deb keng jahonga
Ne uchun madh etmayin!
O‘zligim bilmoqqa davrim
Berdi imkon, o‘zbegim.

Men buyuk yurt o‘g‘lidurman,
Men bashar farzandiman,
Lek avval senga bo‘lsam
Sodiq o‘g‘lon, o‘zbegim.

Menga Pushkin bir jahonu
Menga Bayron bir jahon,
Lek Navoiydek bobom bor,
Ko‘ksi osmon, o‘zbegim.

Qayga bormay boshda do‘ppim,
G‘oz yurarman, gerdayib,
Olam uzra nomi ketgan
O‘zbekiston, o‘zbegim.

Bu qasidam senga, xalqim,
Oq sutu tuz hurmati,
Erkin o‘g‘lingman, qabul et,
O‘zbegim, jon o‘zbegim.



Orhan Seyfi Şirin - Omuz Omuza


Yolda beyazlar allar Kınalıdır ak eller Hanımlar mendil sallar Beyler omuz omuza.

Burası Anadolu Dağlar omuz omuza Gidenler toprak oldu Sağlar omuz omuza.

Omuz omuza gardaş Omuz omuza yoldaş Bektaşi, zeybek, dadaş Canlar omuz omuza.

Elimle buğday ektim Alın terimi döktüm Dağlarda halay çektim hey Senle omuz omuza.

İşte pembeler allar Açılmış gonca güller Gençlerim halay çeker hey Vermiş omuz omuza...



Kul Himmet - Seyyah Oldum Şu Âlemi Gezerim


Seyyah oldum şu âlemi gezerim
Bir dost bulamadım gün akşam oldu
Kendi efkârımca okur yazarım
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

İki elim gitmez oldu yüzümden
Ah etikçe yaşlar gelir gözümden
Kusurumu gördüm kendi özümden
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Bozuk şu dünyanın temeli bozuk
Tükendi daneler kalmadı yazık
Bir dost bulamadım gün akşam oldu

Kul Himet üstadım ummana dalam
Gidenler gelmedi bir haber alam
Abdal oldum şal giyindim bir zaman
Bir dost bulamadım gün akşam oldu



21 Mayıs 2024 Salı

Yahya Kemal Beyatlı - Endülüste Raks

 


Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı...

Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neş'esiyle bu akşam bu zildedir.

Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri,
İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri...

Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır;
İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır.

Alnında halka halkadır aşüfte kâkülü,
Göğsünde yosma Gırnata'nın en güzel gülü...

Altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir
İspanya varlığıyla bu akşam bu güldedir.

Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi;
Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi...

Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli...
Şeytan diyor ki, sarmalı, yüz kerre öpmeli...

Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle,
Her kalbi dolduran zile, her sineden: "Ole!"


Orhan Şaik Gökyay - Yas