ÇEVİREN: Ali Haydar
YAYINEVİ: Bilgeoğuz Yayınları - İstanbul
BASIM YILI: 2022
KİTABIN YAYIM MAKSADI: Sosyal ve ekonomik şartların en kötü olduğu zamanlarda bile önemli şahsiyetlerin milletin ilerlemesini sağlayabileceğini anlatmak.
Bugün Türkiye’nin gündemine giren “Özbekistan Türkçe kullanma kararı aldı” manşetleri tam bir kara cehalet örneği. Niçin böyle derseniz, Özbek edebiyatının en sevdiğim yazarlarından birini size tanıtarak cevap vermek isterim. Tabi bu tanışma, Özbekistan’ın dilinin asırlardır Türkçe olduğu, Çağatay Türkçesi olarak bildiğimiz Doğu Türkçesinin Uygur Türkçesi ile beraber temsilcisi olduğunu, dil çalışmalarında da Karluk grubu Türkçesi sınıfında yer aldığını söylememize engel değil.
Dil öğrenme maksadıyle bir hikaye okudum. Hikaye beni o kadar etkiledi ki yazarıyla tanışmak istedim. Tanıştık da. Dostluğumuz uzun sürmedi. O iyi insanı kaybettik.
Roman Osmanlı, Tatar ve Macar Türklerinden oluşan dört kişilik bir soydaşın ortak bir ideali olan Türk tarihi ve ilmini keşfederek, tarihimiz ile ilgili kilit taşı olan Orhun Abidelerini Türk Dünyası ve diğer halklara tanıtmak için çıktıkları seyahat üzerinden anlatılır. Çünkü ‘Biz benliğimizi tanımazsak, kimse bizi tanımaya tenezzül etmez. Başkasının artığını yiyen, elbisesini giyen saygıya layık değildir...’(s.27)[1] Bu yolculuğa çıkılmasını sağlayan, milli bir görev sayan Gönül Hanım karakteridir. ‘ bu hususta ilk fikir ve ilk gayrete getirme bu aydın kadından çıkmıştı.’(30) Gönül Hanım Paris Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu olan idealist bir Türk kadınıdır. Yolculukları dört karakter üzerinden yorumlanır. Osmanlı Türkü olan ve savaş sırasında Ruslara esir düşmüş üsteğmen Mehmet Tolun, Macar Türkü olan esaret altında bulunan yedek teğmen Kont Bela Zichy, Tatar Türkü olan ticaret ile uğraşan Ali Bahadır Kaplanof ve kız kardeşi Gönül Hanım Kaplanof ( kaplankızı )tur.‘ Gönül Hanım Sefer Heyeti’ adını verdikleri bir keşif grubu kurarlar. Yolculukları ve bu sırada karşılaştıkları çeşitli olaylara da yer verilmiştir. Geçtikleri Türk coğrafyaları ve bunların bazı yönleri de ele alınmıştır. Yazarın kitapta üzerinde durduğu birçok konudan en önemlisi olan, kitabeler de atalarımızın dile getirdiği gibi ‘Ey Türk kendine gel!’ der ve okurlarına bilinçli olmaları gerektiğini; kökenlerini bilmeyen, ondan yoksun bir milletin ileriye dönük sağlam adımlar atamayacağını dile getirir.
Kitabın Adı: Güzel Gözlü Benek Sultan
Yazarı: Osman Çeviksoy
Sayfa Sayısı: 120
Türü: Hikâye
Güzel Gözlü Benek Sultan Osman Çeviksoy’un yeni çıkan kitabının adı. Adına yakışan güzel bir kapak kitabın albenisine albeni katıyor. Fazla abartıya kaçılmamış ama “GÜZEL GÖZLÜ BENEK SULTAN” kitabı, eline alan okuyucuyu adeta büyülüyor gibi. Hele hele o gözler insanı kendinden alıp bambaşka diyarlara götürüyor.
Kitap “ÇINARALTI” yayınları “öykü” kitabı serisinden çıkmış.
Kitap 120 sayfa ve içinde beş hikâye mevcut.
Osman ÇEVİKSOY: “Bana en güzel masalları babam anlatırdı” diyor (sh.9).
Bu cümlenin “Bir Çağ Masalı” adlı hikâyenin ilk cümlesi olduğunu belirtiyor. “Ben babamdan güzel masallar dinleyerek büyüdüm. İkinci Dünya Savaşı yıllarına denk gelen dört yıllık askerliğiyle ilgili anılarını, peygamber kıssalarını, kahramanlık hikâyelerini, başka ibretlik hikâyeleri de güzel anlatırdı. Hatırlıyorum; aynı masalı ya da hikâyeyi tekrar tekrar dinlemek isterdim, hiç yüksünmeden tekrar tekrar anlatırdı (s. 9). Aslında bu söyledikleri veya babasından anlattıkları özellikle bizim kuşağın beyinlerine nakşolan güzelliklerdi. Osman ÇEVİKSOY’un aktardığı hikâyelerin dışında “Battal Gazi Destanı”, “Hazreti Ali’nin Cenkleri”, “Şahmeran” hikâyeleri bizlerinde zevk alarak dinlediğimiz hikâyelerdi.
“Ben; babamdan kalanları mümkün olduğu kadar onun bana anlattığı gibi, onun yorumuyla ve kendi üslubumla yazmaya çalıştım.” (s. 9) Kitaptaki hikâyeleri her yaştan okuyucu zevk alarak okuyabilir. Onun için de Osman ÇEVİKSOY: “Hem çocukların hem yetişkinlerin zevkle okuyacağına inanıyorum.” demiş. (s. 9) Ben de “Hem sizin hem çocuklarınızın hem de torunlarınızın zevkle okuyacağı hikâyeler demeti” diyorum.
Hikayelere gelecek olursak:
A- “Kurtla Tilki” hikâyesini okuyunca hemen hafızamda değişik şeyler uyandı. Tabi bunları yazamayacağım ama Türk insanı ayranı kabardığı, sinirden küplere bindiği bir zamanda dahi “dinden, imandan, vatan sevgisinden, bayrak sevgisinden” konuları dinlerken kendisinden geçer. Hemen: “Ne adam be. Ne de güzel anlatıyor.” der yelkenleri suya indiriverir. Anlatanın kim olduğu önemli değildir, önemli olan anlatılanlar bizi mest etsin yeter. İşte “Kurtla Tilki” hikâyesi sanki bizi anlatıyor gibi. Tilki kurnazlığıyla anlatan, Kurt ise bütün haşmetiyle dinleyen, kandırılan yani biz…
B- “Üzümcü Dayı” hikâyesi bugün içinde bulunduğumuz siyasi ortam ve siyasilerin etrafında dolananları gözümüzün önüne getiriveriyor. Bir siyasetçinin, bir üst seviyedeki bürokratın veya yetkili birinin yanında gözükmek, onunla fotoğraf çektirmek sonra da bu fotoğrafları övünme malzemesi olarak kullanmak isteyen insanları hepimiz görüyoruz, biliyoruz, değil mi? İşte “Üzümcü Dayı” hikâyesini okursanız ne dediğimi çabucak anlayacaksınız.
C- “Tilkiler ve insanlar” adlı hikâyeyi okuduktan sonra; “Maalesef günümüz insanı hep böyle.” demişim. Aslında günümüz insanları içinde “tilki” gibi olup işini yürütenler olduğu gibi “insani vasıfları” üzerinde taşıyan ama bu saflığı ile tilki insanlar tarafından kullanılan insanlar çoğunluğu teşkil etmektedir. Tabi insanî vasıflarla donatılmış ama kendini “tilki gibi” olan insanlara kullandırtmayan insanlar da vardır elbette. Bu insanlar her zaman uyarıcı görevini yapsa da “Kurtla Tilki” hikâyesinde anlatılanlarda olduğu gibi “din, iman, vatan ve bayrak sevgisi” anlatıldığı zaman her şey bitiverir.
D- “Padişahın Küçük Oğlu” hikâyesini de siz okuyunca karar verin. (Bu hikâyeyi bir başka yazar “Sevginin Ölçüsü” adıyla değişik bir anlatımla ayrı bir kitap olarak çıkardığını belirtmeliyim.) Bu hikâyeyi Osman ÇEVİKSOY’un sihirli anlatımından okumanızı tavsiye ederim
E- “Benek Sultan” hikâyesi kitaba da isim olan hikâye. Kitabın kapağını süslemiş. Arka kapaktaki tanıtım yazısı da bu hikâyeye ait. Sabrın, iyi niyetin sonunda gelen huzur… Sabrın, tevekkülün ve iyi niyetin sonunda gelen zafer… Mutlaka ama mutlaka okunmalı.
Osman ÇEVİKSOY Günümüz Türk hikâyeciliğinin en önemli mimarı, ustası, yol göstericisi. Bütün hikayelerinin (hatta romanları da buna dahil) konusu halkın içinden, Anadolu insanının yaşadığı veya yaşayabileceği konular olması bakımından çok önemli ve elinize aldığınız zaman kitabı bitirmeden bırakamıyorsunuz. GÜZEL GÖZLÜ BENEK SULTAN’da bunlardan biri. Sadece bir farkı var diğer hikayelerinden: O da GÜZEL GÖZLÜ BENEK SULTAN’daki hikâyeler, küçüklüğünde babası tarafından anlatılan hikâyelerdir. Babasından dinlediklerinden hafızasında kalanları güzel anlatımıyla dile getirmiştir. Benzer hikayeleri siz okuyucular da mutlaka babanızdan olmasa bile ya dedenizden ya da ninenizden dinlemişsinizdir. Şahsen ben çok dinlediğimi hatırlıyorum.
Teşekkürler Osman Çeviksoy.
Musa SERİN / Emekli Öğretmen
https://www.cinaralti.com.tr/guzel-gozlu-benek-sultan
https://www.kitapyurdu.com/kitap/guzel-gozlu-benek-sultan/679786.html&manufacturer_id=44948
Kitap isimleri muhtevayı aksettirir. Eserin içinde ne var ne yok, okuyucuya bir fikir verir. Bu bakımdan hem kitap kapakları hem de adları son derece önemlidir. Mağazanın vitrini gibidir âdeta. Okuyucu önce kitabın adını ve kapağını görür. Sonra içindekileri merak eder. Arka kapak yazısının da dikkat çektiğini hatırlatmalıyım.
Prof. Dr. Juliboy Eltazarov, Doç. Dr. Kenan Koç ve Öğr. Gör. Ikhtiyor Yokubov tarafından hazırlanan Özbekçe Öğreniyoruz (Oʻzbekcha Oʻrganamiz) adlı eser, Özbekistan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının 30. yıl dönümüne ithafen Temmuz 2021’de yayımlanmıştır.
Eserde, Özbekistan’ın Ankara Büyükelçisi Alişer Azamhocayev’in “Kirish Soʻzi” olarak yazdığı değerlendirme yazısında; Özbekçenin Karluk grubu Türk lehçeleri arasında yer aldığına, bir zamanlar bütün Türk dünyası için ortak edebî dil vasfı taşıyan Çağataycanın devamı olduğuna ve günümüzde yaklaşık 50 milyon konuşurunun bulunduğuna dikkat çekilmiştir. 21 Ekim 1989’da alınan bir kararla Özbekçenin devlet dili olarak kullanıldığı ve bu tarihin Özbekistan’da “Özbek Dili Bayramı” ilan edilip her yıl kutlandığı belirtilmiştir. Ayrıca son yıllarda alınan Bakanlar Kurulu kararıyla “2020-2030 yılları arasında Özbek dilini geliştirme ve dil siyasetini olgunlaştırma konsepti” kapsamında Özbekistan Cumhurbaşkanı’nın tensipleriyle yeni arayışlara ve atılımlara devam edileceği de vurgulanmıştır.
Eserin ön söz kısmında ise Prof. Dr. Juliboy Eltazarov ve Doç. Dr. Kenan Koç’un görüşleri yer almaktadır. Burada Özbekistan’ın köklü tarihine, bağımsızlık sonrası 30 yıllık kazanımlarına, zengin kültürel değerlerine ve ülkenin jeostratejik önemine atıflarda bulunulmuştur. Yazarlar, kitabın yazılış amacını şöyle ifade etmektedir:
“Gelinen noktada elde edilen bilgi birikiminden faydalanılarak lehçe öğretimine önem verilmesi, bu konuyla ilgili modern dil öğretiminde kullanılan yöntemler ışığında hazırlanan kaynaklarla lehçe öğretimi akademik ortamların dışında geniş halk kitleleri arasında da yapılabilmelidir. İşte bu düşünceyle hazırlanmış eser Özbekçe öğretmeyi amaçlamaktadır. Konu, resim vb. unsurlarla da arka planda Özbek kültürü tanıtılmak istenmiştir.” (Eltazarov, Koç ve Yokubov, 2021: 12).
Ön sözün ardından sözleri Abdulla Aripov’a, bestesi Mutal Burhanov’a ait olan Özbekistan’ın millî marşı yer almaktadır. Akabinde Özbekistan Cumhuriyeti’nin bayrağı, devlet arması, siyasi haritası, kullandığı Kiril ve Latin harfli alfabeler gösterilmiş ve Özbekistan hakkında kısa bir genel bilgi verilmiştir. Bunun yanı sıra Özbeklerin tarih boyunca kullandığı alfabeler, Özbekçenin Türk lehçeleri arasındaki yeri ve nerelerde konuşulduğu hakkında kısa bir bilgi sunulmuştur.
Eser, toplamda 20 üniteden oluşmaktadır. Daha ilk sayfada okurunu zengin içerikli Özbekçe bir metinle karşılayan eserde, görsel materyaller sıklıkla kullanılmış, her bölümün sonunda öğretici diyaloglar ve alıştırmalara yer verilmiştir. Temel ders kitabı niteliğinde olmakla beraber büyük bir kültür aktarımının yapılması da eseri sıra dışı kılmaktadır.
Her ünitede Özbekçe dil bilgisi kuralları örnek kelime ve cümleler üzerinden titizlikle işlenmiş; Özbek kültürünü yansıtan millî yemeklerin, giyim tarzlarının, bayramların ve tarihî şahsiyetlerin yer aldığı millî bilinci besleyen metinler tercih edilmiştir. Bu bağlamda Ebu Ali İbn-i Sina, Ebu Reyhan Bîrûnî Ebu Nasr Fârâbî, Ahmet el-Fergânî, Emir Timur, Zahiriddin Muhammed Babür’ün hayatının anlatıldığı okuma parçaları öğretici olmanın yanında pek çok görsel malzemeyle desteklenmiş ve okurun zihni canlı tutulmuştur. Dolayısıyla aktarılan bilgiler pedagojik açıdan görsel hafıza üzerine inşa edilmiştir.
Bunun yanı sıra okuma parçalarında Özbekistan’ın coğrafi özelliklerine, Semerkant şehrinin güzelliğine, Özbek masallarına değinilmiş, Çolpan gibi önemli yazarlardan bahsedilmiştir. Geniş okur kitlesinin ihtiyacına cevap verebilecek nitelikte hazırlanması ve temel düzeyde gramer kuralları ile konuşma kalıplarının aynı potada harmanlanıp tanıtıcı metinlerle sunulması eser için ayırt edici bir yeniliktir. Bu yönüyle eser, gramer kitabının ötesinde Özbekistan’ı ve Özbek kültürünü yakından tanıtacak bir konuşma kılavuzu vasfına sahip ve hatta kültür atlasına giriş mahiyetindedir. Nitekim “Özbekçe Öğreniyoruz” şeklinde genel adlandırma yoluna gidilmesinin bir nedeni de zengin muhteva dolayısıyladır.
Genel olarak her ünitede bir konu ve bir gramer bilgisi etrafında şekillenmiştir. Bu bağlamda ilk ünitede konu farklı yaş grupları arasında “selamlaşma” ile başlamakta ve ilgili konuşma kalıpları, alıştırmalar bulunmaktadır. Burada Özbekçedeki ünlü ve ünsüzlerin yanı sıra sesler, görsel kelimelerden de faydalanılarak tablo şeklinde hazırlanmıştır.
İkinci ünitede “Tanışma” ile ilgili diyaloglar ve Türki Cumhuriyetleri’nin bayrakları vardır. Yine bu kısımda “Heceler” konusu örneklerle işlenmiştir. Üçüncü bölümde ise Ebu Ali İbn-i Sina hakkında metin verilmiştir. Konuya ilişkin test ve alıştırmalar hazırlanmıştır. Gramer bilgisi olarak şahıs zamirleri ve bununla ilgili diyaloglar bulunur.
Dördüncü bölümde “Ailem” adlı kısa bir okuma parçası, Özbekçe akraba isimlerinin Türkçe karşılıkları ve iyelik ekleri işlenmiştir. Beşinci ünitede “Benim Memleketim” adlı metnin akabinde Özbek Türkçesindeki hâl ekleri anlatılmakta ve konuyla ilgili pek çok alıştırma yer almaktadır.
Altıncı bölümde ise mesleklerle ilgili okuma parçaları, konuya ilişkin test ve alıştırmalar verilmiştir. Gramer bilgisi olarak kelime türlerine değinilmiş; kelime yapısı, ekler, ad, sıfat, fiil yapısı örneklerle anlatılmıştır. Bunun yanında isimden isim, isimden sıfat, isimden fiil, fiilden fiil, fiilden isim, sıfattan fiil yapan ekler örnek kelime ve alıştırmalarla pekiştirilmiştir.
Yedinci ünitede “Evde” başlıklı metninde aile üyeleri tanıtılmıştır. Burada gramer açısından zamirler konusu ele alınarak alıştırmalar üzerinden işlenmiştir. Sekizinci ünitede, Özbekçede “Günler” konusu örnek cümleler üzerinden anlatılmıştır. “Talebenin Bir Haftası” başlıklı metin üzerinden ise aylar, mevsimler açıklanmış ve gramatik açıdan zarflar ele alınmıştır.
Dokuzuncu ünitede “Renkler” ve “Özbek Atlası” okuma parçası konu olarak seçilmiş ve sıfatlar işlenmiştir. Onuncu ünitede yer verilen metinde Semerkant şehri anlatılmıştır. Gramer konusu olarak Özbek Türkçesindeki kişi ekleri örneklerle pekiştirilmiştir.
On birinci ünitede “Sayılar” konusu ve “Fiil Zamanları” başlığı altında Özbekçedeki zaman ekleri örnek, diyalog ve alıştırmalarla anlatılmıştır. On ikinci ünitede ise Özbekçede hava durumu ile ilgili terimler hedef konu olarak belirlenmiş ve ekan yardımcı fiili örneklerle tanıklanmıştır.
On üçüncü bölümde “Saat Kaç” başlığı altında saatle ilgili kullanılan ifadeler aktarılmıştır. Gramer bilgisi olarak fiil kiplerinde emir ve gereklilik kipi konuları örnek cümle ve alıştırmalarla anlatılmıştır. On dördüncü ünitede “Organlar” konusu resim ve okuma parçaları üzerinden işlenmiştir. Gramer bilgisi olarak da şart kipi ve yeterlilik fiili konuları karşılıklı konuşma ve örnek cümleler üzerinden ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. On beşinci ünitede “Bayramlar” adlı metinde bayram âdetleri, Özbekistan’da her yıl kutlanan dinî ve resmî bayramlar tanıtılmış, devamında ise doğru-yanlış, soru-cevap alıştırmaları verilmiştir. Gramer bilgisi olarak “Fiil Çatısı” başlığı altında ettirgen fiiller örnekler ve alıştırmalarla anlatılmıştır.
On altıncı kısımda Özbekistan’ın millî yemekleri tanıtılmış ve “Özbek Pilavı” metin üzerinden anlatılarak alıştırma ve testlere yer verilmiştir. “Yeni Kelimeler” başlığı altında tablo hazırlanarak Özbekçede kullanılan pek çok kelime gösterilmiştir. Bu bölümde gramer bilgisi olarak sıfat-fiiller konusu işlenmiştir. On yedinci ünitede “Sağlık” konusuyla ilgili bir okuma parçası verilmiş ve alıştırmalarla ilgili terminoloji pekiştirilmiştir. Gramer bilgisi olarak zarf-fiiller konusu işlenmiştir.
On sekizinci ünitede “Dağa Seyahat” adlı metinde Özbeklerin tatil zamanlarında yaptığı etkinlikler anlatılmıştır. Gramer bilgisi olarak işteş fiil konusuyla ilgili alıştırmalar hazırlanmıştır. On dokuzuncu ünitede “Özbek Millî Güreşi”nin tanıtıldığı okuma parçasına ve yeni kelimeler tablosunda Özbekçede yaygın kullanılan sözcüklere yer verilmiştir. “Çolpan’ın Hayatı ve Sanatı” adlı okuma parçası konu olarak seçilmiştir. Burada gramer bilgisi olarak edatlar konusu işlenmiş ve örneklerle gösterilmiştir.
Yirminci ünitede ise temel konu “Kıyafetler” başlığı ile belirlenmiş, Özbeklerin millî giyimlerine ve kıyafet terimlerine değinilmiştir. Burada cümle bilgisi, hedef gramer konusu olarak belirlenmiş ve Zahiriddin Muhammed Babür’ün hayatının anlatıldığı okuma parçası üzerinden konu pekiştirilmiştir. Eseri farklı kılan bir özellik de okurun motivasyonunu yüksek tutmak ve takip mekanizmasını sağlamak amacıyla metinde kullanılan sözcüklerin, eser sonunda sözlük olarak verilmesidir.
Sonuç olarak Özbekçe Öğreniyoruz (Oʻzbekcha Oʻrganamiz) adlı çalışmanın, muhtevasındaki güncel ve özgün verilerle Özbekçeye ilgi duyan öğrenciler başta olmak üzere hemen her araştırmacıya doyurucu ve dikkate değer bir katkı sunacağı ve başvuru kaynağı olacağı açıktır. Türkoloji’ye kazandırılan bu eser vesileyle Prof. Dr. Juliboy Eltazarov, Doç. Dr. Kenan Koç ve Öğr. Gör. Ikhtiyor Yokubov’a teşekkür ederiz.