13 Aralık 2024 Cuma

Ömer Lütfi Mete - Yiğidi Gül Ağlatır


Yiğidi gül ağlatır gam öldürür
Nice namert ava çıksa, tuzak kursa, kurşun atsa;
Yiğidi çökertmezse kahır.
Bir dem yar hüzünle baksa
Bir gönül gözüyle baksa
Yiğidi gül ağlatır, gam öldürür.
Düşman yılan olup soksa,
Dokuz kavim taşa tutsa;
Yiğidi çökertmez kahır.
Bir dem yar hüzünle baksa,
Bir gönül gözüyle baksa
Yiğidi gül ağlatır, gam öldürür.


Nadirebegim İbrahimova – Yazarın Ölümü (Hikâye)

Bir kez kalp krizini yenen yazarın gönlünü hoş tutmaya çalışıyorlardı ama o Nisan ayının tam ortasında kanserden öldü.

O sırada, hastanede onun yanında hemşireden başka kimse yoktu. Hemşire nasıl olduysa yazarı tanıyordu. Hikayelerini okumuştu. Başka hastalardan daha fazla onun yanında bulunuyordu. Ağzından bir söz çıkar da bir isteği olur mu diye kendini parçalıyordu.

Ona sorduğu son soru şu oldu:

— Karınız geldi, içeri girsin mi?

Yazar başını salladı ancak gözlerini kapıdan ayırmadı.

Ahmet Hamdi Tanpınar - Mavi Maviydi Gökyüzü

 

Mavi, maviydi gökyüzü
Bulutlar beyaz, beyazdı
Boşluğu ve üzüntüsü
İçinde ne garip yazdı...

12 Aralık 2024 Perşembe

Ali Şir Nevai

 

Soyca bir Uygur kabilesinden gelen Ali Şîr Nevâî 17 Ramazan 844 (9 Şubat 1441) tarihinde Herat’ta doğdu. Babası Kiçkine Bahadır (Kiçkine Bahşı) Timur’un torunlarının hizmetinde bulunmuş, en sonra Bâbür Şah’ın (Hindistan'da devlet kuran Zahirüddin Muhammed Babür değil; 1422-1457 yılları arasında yaşayan Ebu'l Kâsım Bâbür) sarayında da önemli bir mevki sahibi olmuştu. Annesinin dedesi Bû Said Çiçek ise Sultan Hüseyin Mirza’nın dedesi Baykara Mirza’nın uluğ beyi (beylerbeyi) idi. Şâhruh’un ölümüyle çıkan karışıklıklar üzerine Kiçkine Bahadır o sırada altı yaşlarında olan Ali Şîr’i yanına alarak Yezd üzerinden Irak’a gitti. Bu yolculuk sırasında Ẓafernâme müellifi Şerefeddin Ali Yezdî ile karşılaşan Ali Şîr, aralarında geçen konuşmayı daha sonra Mecâlisü’n-nefâis adlı eserinde anlatmıştır.

Orhan Pamuk - Beyaz Kale (Roman Özeti)

 

ESERİN ADI: Beyaz Kale

YAZARI: Orhan Pamuk

YAYINCI: İletişim Yayınları, 1999.

ESERİN KONUSU: 

17.yy`da Türkler tarafından esir edilen astronomi,matematik ve tıptan anlayan bir Venedikli bilim adamının başından geçenler.

Mehmed Akif Ersoy - Azim (Safahattan - 15)

 

Sa’dî, o bizim Şark’ımızın rûh-i kemâli,
Bir ders-i hakîkat veriyor, işte meâli:

“Vaktiyle beş on kâfile sahraya dizildik;
Gündüz yürüdük hep, gece bir menzile geldik.
Çok geçmedi, baktım, bir adam hâsir ü hâib
Koşmakta... Meğer eylemiş evlâdını gâib .
Bîçâre gidip haymelerin hepsine sormuş;
Bir taş bile görmüşse, hemen oğluna yormuş.
Âvâre peder, nerde bulursun onu! derken...
Gördüm ki ciğer-pâresinin tutmuş elinden,
Lebrîz-i meserret geliyor bizlere doğru,
Taşmış da gözünden akıyor şimdi sürûru!
Yaklaştı şütürbâna nihayet, dedi yekten:
“Evlâdımı buldum... Nasıl amma? Onu bilsen...
Karşımda ne görsem, “O!” dedim geçmedim aslâ.
Aldatsa da tahmînimi binlerce heyûlâ,
Azmimde fütûr eylemedim, ye’si bıraktım...
Mâdâm ki dünyâdadır elbet bulacaktım...
Kumlarda yüzüp, zulmetin a’mâkına daldım;
Hep rûh kesildim... Ne boğuldum, ne bunaldım.
Tevfîk-i İlâhî edip en sonra inâyet,
Gördüm gözümün nûrunu karşımda nihâyet.”

Orhan Seyfi Şirin - Saçlarını Zindan Zindan Sal Bu Gün


Bu sevda aklımı baştan alalı
Bir hırçın denizim deli dalgalı
Bir Yunus ol göğsü pul pul kınalı
Gözlerime birer birer dal bu gün

11 Aralık 2024 Çarşamba

Ahmet Hamdi Tanpınar - Kış Bahçesinden

 


Ne güzeldi o kış bahçesinde

Güllerin çok derinlerde çalışan uykusu

Sana bir bahar hazırlamak için.

Nilufar Ergasheva - Turon degan vatan

 


Togʻday qanot soʻradim 
Qanot bermadi qushlar. 
Orzu boʻlib aldadi 
Ertasi yorugʻ tushlar.
Men shamol boʻlmoqchidim,
Men ohang boʻlmoqchiydim,
Labimga kulgu bosdim,
Yovmit zafarlar quchmay.

Mustafa Tahsinoğlu - Katrana Tere Kokar



Gece birde
Bir saat zırıltısı.
Uykunun en tatlı yerinde
Tam gecenin dik yarısı.

Gözler isteksiz açılır,
Çekilmez kırılası eller,
Geçirmeyen bilmez
Doyumuna varmadan gençlik gider.

Katrana, tere kokar tütüncü,
Gecesinde gündüzünde.
Katrandır günleri, tökezler durur
Yokuşunda düzünde.

Doymamış mide, doymamış özlemler,
Çökmüş avurtlar daha gencecik,
Gecenin bir saatinde
Tarlaya gider bir hayal incecik.

10 Aralık 2024 Salı

Ahmet Muhip Dranas - Bin Dokuz Yüz Otuz Dokuz

 

Bin dokuz yüz otuz dokuz:
Karanlıkların içinde
Ölülerle yaşıyoruz.

Puslu havayı sever kurt;
Kaplamakta gökyüzünü
Kurşundan ağır bir bulut.

Her şey uyuduğu zaman
Kıracak zincirlerini
Gecede uyanık duran.

9 Aralık 2024 Pazartesi

Cahit Sıtkı Tarancı - Abbas

Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.


Ali Canip Yöntem - Sokak Feneri

 

Ölü bir camdan ağlayan korku
İniyor serseri ve boş geceye;
Kaldırımlar bütün sükut, uyku...

Her duvar, her kovukta şimdi niye
Bir büyük göz niyaz eder, ağlar
"Bitsin artık bu gizli şüphe!" diye?

Korkarım... Saklanır heyulalar...
Bana der: "İşte bir sahife oku,
Sarı gölgemde hasta kalbin var!.."
 
Ölü bir camdan ağlayan korku...

8 Aralık 2024 Pazar

Mustafa Nejat Sefercioğlu (Seferî) - İbret

Ölümsüzüm diyen gâfil, anan nerde, atan nerde?

Şânı ile şöhretiyle âlemleri tutan nerde?


Konuşma öyle âfâkî, nerde Nâbî, nerde Bâkî?

Devre uyup kadeh kadeh nerde mey dağıtan sâkî?


Geçecektir gençlik çağı, çözülecek dizin bağı,

Elde değil çare bulmak eriyecek yürek yağı.


Sabredene dünya cennet, soğan ekmek büyük nimet,

Bütün dünya senin olsa sabırsızsan büyük külfet.


Yiğitlere bilek lazım, mangal gibi yürek lazım, 

Hak’tan yardım dileyene geçerli bir dilek lazım.


Seferî’ye devran gerek, dizlerine derman gerek

Ulaşmak için menzile yola çıkmış kervan gerek.                           

(İstanbul, 15.10.2024) 

Ahmet Haşim - Akşam Yine Toplandı Derinde

 

Cânân gülüyor eski yerinde
Cânân ki gündüzleri gelmez
Akşam görünür havuz üzerinde,

Mehtâb, kemer tâze belinde
Üstünde sema, gizli bir örtü
Yıldızlar, onun gülüdür elinde...

7 Aralık 2024 Cumartesi

Halit Ziya Uşaklıgil - Aşk-ı Memnu (Roman Özeti)


ESERİN ADI: Aşk-ı Memnu.


ESERİN YAZARI: Halit Ziya Uşaklıgil.


ESERİN KONUSU: Bihter ve Behlûl arasındaki yasak aşkı anlatan bir romandır.


YAYINCI: İnkılap Kitabevi


BASILDIĞI YER ve YILI: İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2017.

 

ESERİN KONUSU: Bihter ve Behlûl arasındaki yasak aşkı anlatan bir romandır.

 

ESERİN ÖZETİ: Roman Peyker ve Nihat Beyin evlenmesiyle başlar. Peyker ve Bihter'in annesi Firdevs Hanım duldur ve Adnan Beye gizliden ilgi duymaktadır. Ancak Adnan Bey Bihter'den çok hoşlanmaktadır. Onunla evlenir. Adnan Bey varlıklı , asil bir aileden gelmiştir. Annesi bu evliliği hiç kaldıramaz.

Bir gün toplanıp pikniğe giderler, bütün aile oradadır. Adnan Beyin yeğeni Behlûl Peyker'e dayanamaz ve onu ensesinden ateşli bir şekilde öper. Peyker buna çok kızar çünkü kocasına çok bağlı birisidir. Behlûl Bihter'e göz koyar. Ondan çok hoşlanır, onun fiziki görünüşü Behlûl'u çıldırtma seviyesine getirir. Bihter'in kendisinden hoşlanmasını sağlar ve o günden sonra her gece beraber olurlar.

Behlûl ve Bihter'in mektupları Nihal tarafından görülür. Nihal bu olaya inanamaz çünkü Behlûlle evlenmeyi düşünmektedir. Nihal'in tam mutluluğu düşündüğü bir sırada bu olayı öğrenmesi hayatını yıkmıştır. Adnan Beyin bu olayı öğrenmesiyle her şey değişir.

 

Adnan Bey ve Nihal eskisi gibi beraber yaşamaya karar verirler. Artık hayatlarında ne Behlûl ne de Bihter olacaktır.

Mevlana Celaleddin - Selam Tebriz'e

 

kulağını ver, dinle,
bak asesbaşı ne diyor:
bu mahallede bizden bir gönül eri kayboldu, diyor,
derken ansızın biri yolda izini buldu, diyor.
Belirtilerini görün işte, diyor.

Ne zamandır onu aradık, yandık yakıldık.
Ne zamandır onu arayanlar her yanda dövündüler.
Ne üst kodular, ne baş.

Aşıkların kanı hiç eskimiyor, unutulmuyor.
Aşıkların kanı nasılsa hep öyle kalıyor.
Hep öyle taze, sıcak.

Bu eski bir kan davasıdır deme sakın
Atma kulağının arkasına sen şu lafı:
Kan bir kere eskidi mi kararır, kurur ama,
aşıkların kanı durmayacak, gönüllerinden biteviye akacak.

Bu bucağa sığınan senin bakışındır.
O büyük sağrağı sunan senin nerkis gözlerin.
Sarhoşça gelen de onlar, gönüller çalan da onlar,
adamı canevinden vuran da onlar

                *     *     *

Farsça aslından çeviri: A. Kadir

---------------------------------------

asesbaşı: Bekçilerin başı, karakol amiri.

sağrak: Kadeh.



6 Aralık 2024 Cuma

Ahmet Erhan - Öylesine Bir Aşk


Gözlerin ipekyoludur ömrümün
Akasya yüklü kervanlar geçer
Çan sesleri arasında bir fener
Yanar söner yanar söner yanar söner
Gözlerin ipekyoludur ömrümün
Kentin en kalabalık yerlerinde
Dört nala koşan bir at gibi
Çılgınlığa akan yalnızlığa ölüme
Yazılmış şiirleri yeniden yazmak bütün
Hayatı teğellemek yepyeni bir güne
Ve sonra sökmek uzun uzun
Gözlerin ipekyoludur ömrümün
Yalnızlıktan gelir yalnızlıklara gider
Düşülür her şeyin altına bir tarih
Soluksuzum günlerdir geceler uzar
Yaşamak dünyayı ödüllendirmektir artık
Kendimi öldürdüğüm yerlerde beni kan tutar
Başıma gelecekleri bile bile yürürüm
Hilton Oteli'nde hu çekerim huu...
İşte hırkam ben de bir dervişim
Asamı vestiyerde bırakmak zorunda kalırım
Nescafeyi konyakla kardığım günler gecelerdir
Bakarım gözlerine eğnim silkelenir
Döktüğüm acılar yıllar kederlerdir
Alnıma bir avuç tuz atılır düşünemem
Konuşamam ağlayamam bağıramam
Neden gece her gecenin ardından gelir
Gözlerin ipekyoludur ömrümün
Gözlerin tarihçesi yaşayıp öldüğümün
Ihlamur ağaçları altında bir Saraybosna hatırası
Sen ben ve Deniz bir de rüzgarın örttüğü gençliğimiz
Sen ben ve Deniz. Sen ben ve Deniz...

Namık Kemal - Vatan Şarkısı


Âmâlimiz efkârımız ikbâl-i vatandır
Serhadimize kal'a bizim hâk-i bendedir
Osmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir
Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz
Osmanlılarız can verir nâm alırız biz

Fuzuli - Gazel - 266 (Hâsılım yok ser-i kûyuñda belâdan gayrı)

 

Hâsılım yok ser-i kûyuñda belâdan gayrı
Garazım yok reh-i 'aşkıñda fenâdan gayrı
Ney-i bezm-i gamım ey mâh ne bulsañ yele ver
Oda yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı
Perde çek çehreme hicrân günü ey kanlı sirişk
Ki gözüm görmeye ol mâh-likâdan gayrı
Yetti bî-kesliğim ol gâyete kim çevremde
Kimse yok çizgine gird-âb-ı belâdan gayrı
Ne yanar kimse baña âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-i sabâdan gayrı
Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın ki bu seyl
Koymadı hîç 'imâret bu binâdan gayrı
Bezm-i 'aşk içre Fuzûlî nice âh eylemeyem
Ne temettu' bulunur bende sadâdan gayrı