Dökün yaprağınızı dallarım dökün,
Akın yaslı yaslı sularım akın.
Bükün boynunuzu bayraklar bükün,
Bir alınmaz kalem vardı yıkıldı...
Dökün yaprağınızı dallarım dökün,
Akın yaslı yaslı sularım akın.
Bükün boynunuzu bayraklar bükün,
Bir alınmaz kalem vardı yıkıldı...
Tonyukuk Âbidesi, 720-725 yıllarında Bilge Kağan'ın tecrübeli veziri Tonyukuk adına, Tonyukuk'un kendisi tarafından dikilmiştir. Bu kitabede, Türklerin savaş stratejileri, bağımsızlık mücadelesi için verilen savaşlar, Bilge Tonyukuk'un Türk milleti için verdiği mücadeleler kısaca, birkaç satırla anlatılmaktadır.
Orhun Yazıtları, Göktürk İmparatorluğu'nun ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden kalma altı adet yazılı dikilitaştır. Moğolistan'ın kuzeyinde, Baykal gölününü güneyinde, Orhun ırmağı vadisindeki Koşo Saydam gölü yakınlarındadır. Bu yazıtlardan Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtları, Koçho Tsaydam bölgesindeki Orhun Irmağı civarında; Bilge Tonyukuk yazıtları ise, Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarından yaklaşık 360 km uzakta, Tola Irmağı'nın yukarı yatağındaki Bayn Tsokto (Bayn Çokto) bölgesindedir. Bilge Tonyukuk yazıtlarının, (Orhun Irmağı civarında olmamasına rağmen), Orhun yazıtlarıyla birlikte düşünülmesi, anılması Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtları ile aynı döneme ait olması ve aynı konuları içermesindendir. Yazıtlar Türk dili, tarihi, edebiyatı, sanatı, töresi hakkında önemli bilgiler vermektedirler. Türk ve Türkçe adı, ilk kez Doğu Göktürkler dönemine ait bu yazıtlarda geçmektedir. Yazıtların üçü çok önemlidir. İki taştan oluşan Tonyukuk 716, Köl Tigin (Költigin) 732, Bilge Kağan 735 yılında dikilmiştir. Köl Tigin Âbidesi'ndeki sözler, Bilge Kağan'ın ağzından yazılmıştır.
İslamiyet öncesi dönemde Türkler, sözlü edebiyat geleneğine sahipti. Bu dönemde yazılı edebiyat bulunmamaktaydı ve edebiyat ürünleri sözlü olarak nesilden nesile aktarılmaktaydı.
İslamiyet’in kabulünden önceki dönemde Türklerin yazılı edebiyatı, genellikle sözlü gelenekler yoluyla aktarılan şiir ve destanlardan oluşuyordu. Bu edebi eserler, Türk kültürünün ve eski Türk hayat tarzının zengin bir yansımasıdır.
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bahar göremeden, yaz göremeden,
İnce ince hep kar yağdı gönlüme.
Ülkümün hükümüne erişemeden,
İnce ince hep kar yağdı gönlüme.
Büyük Türk şairi Alişir Nevai'nin adı Türkiye'de yaşatılmaya devam ediyor.
Özbekistan'ın bağımsızlık günü olan 1 Eylül tarihinde Ankara’nın Keçiören ilçesindeki Gümüşhane Ihlamur Vadisi'nde, Özbekistan'ın ve Türk dünyasnın meşhur şairi ve devlet adamı Alişir Nevai anısına yapılan heykelin açılışı, büyük bir coşku ve katılımla gerçekleştirildi.
Bu ne güzel koku böyle,
bu ne güzel koku.
Gül bahçesinden yoksa gelen o mu?
Gece mi bu gelen, misk mi bu, amber mi bu?
Bu ne güzel koku böyle,
bu ne güzel koku.
O pazardan tezcecik yoksa o mu geliyor,
yoksa güzelimiz geri mi geliyor ne?
Çözülen bir yün yumağı
Akıp giden günlerimiz
Mezar taşlarından suskun
Telaşsız sessiz sitemsiz
Savrulan yapraklar gibi
Akıp giden günlerimiz
Cenaze törenlerinde
Telaşsız sessiz sitemsiz
Urum ellerine bir can gönderdim
Ya Ali sen gönder senden isterim
Bakmaz mısın kebab oldum kavruldum
Ya Ali sen gönder senden isterim
Sakın inanmayın her sahte Türk'e
Zor gelende Allah diyen yine biz
Kendi çıkarına menfaatine
Ak yoğurda kara diyen yine biz
Yalın ayaklarınla koştun mu tarla tarla
Duydun mu çıplak toprağın, çıplak insanın yasını
Ağlayan kadınlarla, ihtiyarlarla
Yaşadın mı bir yağmur duasını
Bozbulanık ırmaklarda çimdin mi
Kulak verdin mi yürekten kavala, saza
Bir ipek seccade üstünde gibi, huzurla
Durdun mu toprakta namaza ?
"Beklettim, geleyim" diyorsun ama
Derdimin dermanı olacaksan gel
Şöyle bir uğrayıp geçeyim deme
Bendeki yarayı saracaksan gel