22 Ekim 2024 Salı

Esat Mahmut Karakurt - Dağları Bekliyen Kız (Roman Özeti)


Eserin Adı: Dağları Bekliyen Kız

Yazarı: Esat Mahmut Karakurt

Yayınevi: İnkılap ve Aka

Basım Yılı: 1980

Eserin Özeti:

Karaköse vilayetinin bir kasabası ve bir askeri hava alanı. Nöbetçi başçavuş, Binbaşı İhsan’a göreve giden uçakların geri döndüğünü haber eder. Yalnız on uçak olan filo dokuz uçakla geri döner. Yüzbaşı Nuri,  Mülazım Celal Bey’in uçağının filodan ayrılıp intihar saldırısı yaptığını söylerler. Yüzbaşı Nuri sözünü bitirmeden Celal Beyin uçağı havada beliriverir. Mülazım Celal ağır yaralı olarak uçaktan çıkarılır ve gönül rahatlığı ile son sözlerini söyler. Etrafına toplanan subaylar arasından Mülazım İsmail’e annesini ve kız kardeşini emanet edip vefat eder.

Şeref Taşlıova - Kağızman'da Tuz Dağı

 

Kağızman'da tuz dağı (Turnam turnam dön beri)
Kar yağdı bastı dağı (Yitirmişem ben yari)
Öyle bir yar sevmişem (Turnam turnam dön beri)
Eski yare gözdağı (Yitirmişem ben yari)

21 Ekim 2024 Pazartesi

Yunus Emre - Göçtü Kervan Kaldık Dağlar Başında

Ah nice bir uyursun, uyanmaz mısın?
Göçtü kervan kaldık dağlar başında.
Çağrışır tellallar inanmaz mısın?
Göçtü kervan, kaldık dağlar başında.

Ozan Arif - Bozulmuş

 



On bir yıl sonra gördüm yurdumu

Toprağı bozulmuş, taşı bozulmuş

Açamadım kimselere derdimi

Halkın yüzde yetmiş beşi bozulmuş.

Gevheri - Sabahın Seher Vaktinde


Sabahın seher vaktinde
Bir garip bülbül dolaşır
Yanağında gül açılmış
Ol güle sümbül dolaşır

Cemal Safi - Bakırköyden Mektup Var


Sensizdim kendime bir iş aradım,
Baştan savıp asabımı bozdular.
Hatırşinas dostlarıma uğradım,
Sağolsunlar müdür beye yazdılar.

Yunus Emre - Ey pâdişâh ey pâdişâh uş ben beni virdüm sana


Ey pâdişâh ey pâdişâh uş ben beni virdüm saña
Genc ü hazînem kamusı sensün benüm önden soña

Evvel dahı bu ‘akl u cân seninleyidi asl-ı kân
Âhir girü sensün mekân anda varam senden yaña

Bu âhıla bu zârıla bu hikmeti kim ne bile
Bilse dahı gelmez dile tutdum yüzüm senden yaña

Dursam senünle dururam baksam senünle bakaram
Her kancaru kim yürürem gönlüm yöni senden yaña

Sensün bana cân u cihân sensün bana genc-i nihân
Senün durur assı-ziyân ne iş gele benden baña

Yûnus sana tutdı yüzin unıtdı cümle kendözin
Cümle sana söyler sözin sensün söz söyleden bañ


(Müstef'ilün Müstef'ilün Müstef'ilün müstef'ilün)

20 Ekim 2024 Pazar

Destanlar ve Özellikleri

Destan, toplumların geçmişinde derin izler bırakmış bir olayı, özellikle de yiğitlik ve olağanüstülükleri manzum olarak öyküleyici bir şekilde anlatan edebî türlerdendir. Kahramanların olağanüstü kişilikleri, içinden çıktıkları toplumun temel özellikleri ile oluşmuştur. Bu kahramanlar, aklın alamayacağı büyük işlerin üstesinden gelir. Destanlarda olay ve kişiler olmak üzere iki unsur ağırlıktadır. Zaman ve mekân unsurlarına ayrıntılı biçimde yer verilmez. Destanlar, ulusların tarihte yer almaya başladıkları dönemlerin ilk ürünleridir. Bu nedenle bu ürünlerde onları oluşturan toplumların tarihlerinden izler görülür.


Destanlar oluşumları bakımından tabii destan ve yapma destan olmak üzere ikiye ayrılır.

İslamiyet Öncesi Türk Destanları


İslamiyet öncesi sözlü Türk edebiyatının en mühim mahsulü Türk destanlarıdır. İslâmiyet öncesi Türk destanları:

Orhan Seyfi Şirin - Toprak Bir Kez Daha Donduğu Zaman


Toprak bir kez daha donduğu zaman
Yıldızlar bıçak gibi bilenirken ayazda
Küçük ayakların buzları adımlarken
Dumanı üstünde gözlerimle,
Kesilmiş saçlarımla
Yün gömleğimle ve kararmış tenimle,
Kimbilir sana gelmiş olacağım.
Toprak bir kez daha donduğu zaman,
Tel örgüler korkunç ıslıklar çalarken sınırlarda
Karlara süngüler gibi saplanırken,
Bozkır gönlümüzden hoyratlar.
Sana doğru buzları adım adım kıracağım.
Çelik ve kalın postallarımla,
Karşında olacağım.

Toprak bir kez daha donduğu zaman.

Aşık Reyhani - Bugün Sabah ile Visal-i Yardan


Bugün sabah ile visal-i yardan
Bana bir haber var inceden ince
Ol zülfü zer tar-ı hayal-i yardan
Bir buy-i eser var inceden ince

Fuzuli - Gazel (Beni zikr itmez el efsâne-i Mecnûn’a mâildir)


Beni zikr itmez el efsâne-i Mecnûn’a mâildir
Ne benzer ol sana derdi anun takrîre kâbildir
Beyâban-gerd Mecnûn’dan gam ü derdim su’âl itmen
Ne bilsun bahr hâlin ol ki menzil-gâhı sâhildir
Menem tek olabilmez şöhre-i şehr-i belâ Mecnûn
Kabûl eyler mi bu rüsvâlığı her kim ki âkildir
Ne müşkil hâli olsa âşıkın ma’şuk ider çâre
Ger ol bî-derd bilmezse bu hâli hâl müşkildir
Firâk eyyâmı seyl-âb-i sirişkimden haber dutmaz
Kıyâmet mâ-cerâsından gör ol zâlim ne gâfildir
Fakih-i medrese ma’zûrdur inkâr-i aşktse
Yoh özge ilmine inkârımız bu ilme câhildir
Fuzûlî el seni Mecnûn’dan efzun der melâmette
Buna münkir değil Mecnûn dahi ma’kûle kâ’ildir
(Me fâ î lün me fâ î lün me fâ î lün me fâ î lün)

19 Ekim 2024 Cumartesi

Ahmet Erhan - Yalnızın Ölümü


O, çoksesli kemanların
Parmakları kırık virtiözüydü
Göğe doğru burulmuş yağmurların altında öldü
Yüzünde yaşanmamış hülyaların
De ki minesi soldu

O upuzun gecelerin
Saçakaltlarında ıssız bir yarasa
Bir şeyleri bekliyordu ama neyi kimi
Düdüklerini evde unutan bekçilerin
Sokaklara karşı özrü gibiydi

O, derin yalnızlıkların
Kalabalıkla çarpıştığı bir köşe başıydı
Utangaç sıkıntılı mağrur
Yaşamak bir özürse kabahatinden büyük
Ölümü kendinden menkul

Bir tek kendini ağlattı mendebur...

Mehmed Akif Ersoy - Fatih Camii (Safahat'tan - 2)

 

Yatarken yerde ilhâdıyla haşr olmuş sefîl efkâr ,
Yarıp edvârı yükselmiş bu müdhiş heykel-i ikrâr .
Siyeh reng-i dalâlet bir bulut şeklinde mâzîler ,
Civârından kaçar, bulmaksızın bir lâhza istikrâr;
Ziyâ-rîz-i hakîkat bir seher tavrında müstakbel ,
Gelir fevkinden eyler sermedî binlerce nûr îsâr .
Derâgûş etmek ister nâzenîn-i bezm-i lâhûtu :
Kol açmış her menârı sanki bir ümmîd-i cür’etkâr!
O revzenler , nazarlardan nihân dîdâra müstağrak
Birer gözdür ki sıyrılmış önünden perde-i esrâr .
Bu kudsî ma’bedin üstünde tâbân fevc fevc ervâh ,
Bu ulvî kubbenin altında cûşân mevc mevc envâr .
Tecessüd eylemiş gûyâ ki subhun rûh-i mahmûru ;
Semâdan yâhud inmiş hâke , Sinâ-reng olup dîdâr!
Tabîat perde-pûş-i zulmet olmuş, hâbe dalmışken,
O, gûyâ kalb-i nûrânîsidir leylin , durur bîdâr .
Evet bir kalbdir, bir kalb-i cûşâcûş-ı âşıktır,
Ki cevfinden demâdem yükselir bin nâle-i ezkâr .

18 Ekim 2024 Cuma

Hacıbey Özbay - Tilkiler Bey Oldu

Kurtlar evcilleşti evcilleşeli,

Çakallar ovayı istila etti,

Bundan sonra hayat daha çileli,

Çakallar ovayı istila etti.

Orhan Şaik Gökyay - Beyan-ı Aşk


Âşıkım, başımda savrulup esen
Cünûn ikliminin bir hevâsıdır
Kalbimden yarattım sevdalımı ben
O, aşk cennetinin ilk Havvâ'sıdır.

17 Ekim 2024 Perşembe

Elif Yavaş - Oğuzhan Saygılı İle Kitap Projelerine Dair Röportaj


Güneydoğu Anadolu’yu konuk edelim sohbetimize. Akdeniz ikliminin sıcaklığı Güneydoğu halkının sımsıcak insanlarıyla buluşsun. Antep fıstığı ve baklavalarıyla dünyaya meydan okuyan, meşhur ev yemekleriyle Türk mutfağını buluşturan Gaziantep ilimize uzanalım. Gaziantepli bir beyefendiyle uzun zamandır röportaj yapmak istemiştim ve sonunda sağ olsun beni kırmadı. Oğuzhan Saygılı Bey ile tanıştırayım sizleri. Kendisi bir sınıf öğretmeni ve aynı zamanda Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı (TÜRKAV) Gaziantep şubesinin “Kitap Hediye Ediyoruz” sloganıyla başlattığı “Kitap Şuuru” etkinliği çerçevesinde her hafta düzenli olarak hediye kitap kampanyasıyla Türkiye’nin tüm illerini okumaya ve yorumlamaya teşvik eden bir eğitimcidir. Bu projeye katılan eğitim gönüllüsü ve kitapsever dostlarla farklı illerde, farklı kurum ve kuruluşlarda düzenledikleri edebî sohbet ve kitaplar üzerine yapılan söyleşilere her ne kadar katılamasam da her hafta bu projedeki kitap çekilişine katılan aktif bir gönüllüyüm. Oğuzhan Öğretmenimiz kitaplar, projeler, okuma etkinlikleri, kitap söyleşileri ve yeni kültürel faaliyetlerine dair detaylarıyla bizleri aydınlatsın.

Ahmet Hamdi Tanpınar - Sonbahar

 

Durgun havuzları işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi,
Sen kalbini dinle, ufkuna bak.

Düşünme mevsimi inleten rengi
Elemdir mest etsin ruhunu
Eser rüzgarların durgun ahengi.

Yan yana sessizce mevsimle keder
Hicrana aldanmış kalbimde gezin
Esen rüzgarlara sen kendini ver.

Edebi San'atlar

 

1. TEŞBİH : Aralarında ortak özellik bulunan iki kavramdan nitelik yönünden zayıf olanın güçlüye benzetilerek belirgin hale getirilmesidir. 

Tam bir benzetmede dört öğe bulunur. 

a-Benzeyen:Bir birine benzetilen kavramlardan nitelikçe güçsüz olanıdır. 

b-Kendisine Benzetilen:Benzetilen kavramlardan nitelikçe güçlü olanıdır. 

c-Benzetme Yönü:Benzeyenle benzetilen arasındaki ortak özelliktir. 

d-Benzetme Edatı: Benzetmeyle benzetilen arasında ilişkiyi kuran edattır. (Gibi,kadar,sanki vb.)  

Fuzuli - Gazel (Kabrim taşına kim gam odumdan zebânedir)


Kabrim taşına kim gam odumdan zebânedir
Ta’n okun atma kim hatarı çok nişânedir
Eyler kadeh zamâne gamın def’ galiba
Devr-i kadeh muhâlif-i devr-i zamânedir
Kaldırdı eşk-i dûn beni ol âsitâneden
Kim maksadım benim dahi ol âsitânedir
Vâ’iz sözüne tutma kulak gâfil olma kim
Gaflet yuhusunun sebebi ol fesânedir
Nezr etmişim firâkına kim yok nihâyeti
Nakd-i sirişkimi ki tükenmez hızânedir
Can vermeyem mi gurbete kim bîm-i ta’neden
Yâd-i vatan figânına sensiz behânedir
Ey dil hazer kıl âteş-i âhınla yanmasın
Cismim ki derd kuşlarına âşyânedir
Benden Fuzûlî isteme eş’âr-i medh ü zem
Ben âşıkım hemişe sözüm âşıkânedir
(Mef û lü fâ i lâ tü me fâ î lü fâ i lün)