Osmanlı Türkçesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Osmanlı Türkçesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Mart 2024 Cuma

Mahir Ünlü - Eski Yazı

Dil bir milletin kültürünün meydana gelmesinde, yaşatılmasında ve gelecek nesillere miras olarak bırakılmasında en önemli bir araçtır. Bir dile müdahale etmek, onu anlaşılmaz kılmak, eski ve yeni nesilleri yahut aynı dili konuşan ve farklı yerlerde yaşayan akraba toplumları anlaşamaz hale getirmek -hangi niyetle olursa olsun- o millete yapılacak bir kötülüktür.


20. Asrın başlarında Türk dünyası İngiliz, Rus, Çin, İran ve Balkan ülkelerinin hâkimiyetine girmiş; Anadolu ve Doğu Trakya’dan ibaret bir Türkiye Cumhuriyeti dışında bağımsız Türk yurdu kalmamıştı. Bu kötüye gidişin ilk adımı on sekizinci asrın sonuna doğru Kırım’ın kaybedilmesiydi.

Genç Türkiye Cumhuriyeti ihtiyatla dışa kapanmışken Rus hâkimiyetindeki bazı Türk toplulukları Latin alfabesini kabul etmişlerdi. Türkiye Cumhuriyeti de Karahanlılardan itibaren Arap alfabesine bazı ilave harflerle kullanılan alfabeyi terk ederek Latin alfabesini kabul etti. Biz Latin alfabesini kabul edince tarihin gördüğü en büyük zalimlerden Stalin, kardeş toplulukların her birine farklı Kiril alfabeleri dayatmış ve alfabe ile başlayacak olan kültürel bağlarımızı kesmişti. Dilimize her gün yeni kelimeler uydurarak biz de Stalin’in açtığı yaranın üstüne tuz serpmiş, kardeş topluluklarla dil bağımızı koparma yoluna girmiştik.

Bu alfabenin kabul sebeplerinin başında Avrupa medeniyeti ile uyum sağlamak geliyordu. Ancak Türk topluluklarının bu alfabeyi kabul etmesi de sebepler arasındaydı. Yalnız bu alfabenin Türkçede var olan seslerin hepsini karşılamadığı gerçeği üzerinde yeterince durulmamış, üç farklı “h” sesi bir işaretle ifade edilmeye çalışılmıştı. İki “k” sesine de bir işaret düşmüş, “ng” sesi ise tamamen yok edilmişti. Bu seslerin ve diğerlerinin eksik oluşu yüzünden bağımsızlığını kazanan kardeş ülkelerle ortak bir alfabede buluşmamız mümkün olmadı ve olmayacak gibi görünmektedir. Zira, değişim için kabul edilen mevcut alfabeye yeni harfler eklenmesine bile ideolojik bakışla karşı çıkacak yüzlerce yarı aydınımız mevcuttur.

Bir yandan alfabe değişikliği, bir yandan da “öztürkçecilik” adı altında dilde sadeleşmenin yerini alan uydurmacılık akımı bir yandan nesiller arasında kopmaya yol açmış, kütüphanelerdeki eserler ve arşiv belgeleri okunamaz olmuştu. Yalnız yeni nesil eskileri anlamaz olmakla kalmamış; çeşitli ülkelerdeki Türk topluluklarıyla Türkiye arasındaki dil bağı da kopma noktasına gelmişti.

Türkiye Cumhuriyeti alfabe ve dil değişikliği ile eskiden tamamen kopma politikası takip ederken eski başkentindeki birçok mimari eseri yok etmiş, arşivlerini bile hurda kâğıt olarak satmaya girişmişti. İşte bu sebepledir ki şair:

Heykelleri dağlar kesilip ufku yaranlar,

Ecdadı kabirsiz uyuyan bir yeri görsün.

Efsanesi kaybolsa kıyamet koparanlar,

Tarihi okkayla satan elleri görsün.

Bir şeyin tanınması için öncelikle tanımının çok iyi yapılması gerekir. Onun için Osmanlıcanın ne demek olduğunu anlamak için tanımının iyi yapılması gerekiyor. Ayrıca Osmanlıca mı, Osmanlı Türkçesi mi yoksa babalarımızın dediği gibi "eski Türkçe" veya “eski yazı” mı diyeceğiz? Hangisi daha doğru?

Arap harfleriyle Türkçe yazan yalnız Osmanlı devleti vatandaşları değildi. Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Anadolu Selçukluları, Anadolu beylikleri, Timuriler, Baburiler, Şeybaniler, Kırım Hanlığı, Herat Hanlığı, Hive Hanlığı, Hokand Hanlığı, Buhara Emirliği, Safevi devleti, Gümülcine Türk Cumhuriyeti, ilk Azerbaycan Cumhuriyeti bu alfabeyle yazıyorlardı. Bugün hala Çin hâkimiyetindeki Uygurlar, Afganistan’daki Türk toplulukları, İran sınırları içindeki Türk toplulukları bu alfabe ile Türkçe yazmaktadırlar. Uygurların ve İran hâkimiyetindeki Güney Azerbaycan’ın, Afganistan sınırları içinde yaşayan Özbeklerin veya Kırgızların diline veya alfabesine “Osmanlıca” demek ne kadar doğrudur?

Peki, nedir Osmanlıca? Osmanlıca Türkçeden ayrı bir dil midir? Edebi Türkçe midir? Bazılarının dediği gibi Türkçenin İslâmileştirilmiş hali midir? İslâm harfleri ile yazılan bir Türkçe midir? Günümüz Türkçesini İslâm harfleri ile yazdığımız zaman Osmanlıca mı olur? Bizim öğretmeye çalıştığımız "Osmanlı Türkçesi veya "Eski Türkiye Türkçesi"dir.

Öncelikle şuna karar vermeliyiz: Osmanlıca bir dil midir yoksa bir alfabe meselesi midir? Elbette bir alfabe, geçen asırlardaki dil bilgisi kurallarımız ve kelime hazinesidir.
Bin yılı aşkın bir süre içinde Türk - İslâm tarihinin, kültürünün, medeniyetinin, biliminin, felsefesinin oluşturduğu, Arap harflerini alfabe olarak kabul etmiş bir milletin geçmişi yalnız Osmanlı olamaz. “Eski Türkçe” ifadesi dil bilimi veya Türkiyat ile uğraşanlar için çok eski devirleri (Hun, Köktürk, Uygur vb.) ifade etse de halk ağzında Arap harfleriyle yazılan Türkçenin adıdır.

Şimdi bir yol ayrımına geldik. Daha önce Edebiyat fakültelerinde okutulan bu eski alfabenin liselerde mecburi ders olarak okutulup okutulmayacağını tartışıyoruz.

Önce meseleye derinden girip geriye doğru gelelim: Latin alfabesinden vazgeçip eski harflere dönülür mü? Latin alfabesini kabul edince nasıl çocuklarımız “ecdadının mezar taşlarını okuyamaz” hale gelmişse, bu varsayımın gerçekleşmesi de aynı neticeyi doğuracaktır. Alfabe değişimiyle nasıl kütüphanelerimiz ve arşivlerimiz okunamaz hale gelmişse aynı kısır döngü bir kez daha tekrarlanacaktır. Kısacası bu imkânsızdır. Eski yazı arşivler, kitaplar ve kitabeler uzmanlar tarafından okunmaya devam edecektir.

Eski yazımızın liselerde mecburi ders olarak okunması nasıl olur? Bu konuya ideolojik değil, pedagojik olarak yaklaşmalıyız. Elbette her genç ana dilinin ve en az bir Türk lehçe veya şivesinin yanında bir veya birkaç yabancı dil; Latin menşeli Türk alfabesinin yanında da eski yazımızı ve hatta Kiril alfabesini de öğrenmelidir.

Mevcut İmam Hatip liselerinde Arap alfabesi ve Arapça öğrenen gençlerin, hiç olmazsa matbaanın ülkemize girişinden sonra basılan eserleri okuması elbette uygun olacaktır. Birçok dini ve tasavvufi eseri okumak onların ufkunu açacaktır.

Sosyal Bilimler liselerimiz de geleceğin edebiyatçılarını, tarihçilerini, mülki idare görevlilerini yetiştireceklerse onların da matbaanın ülkemize girişinden sonra basılan eserleri, kitabeleri hatta arşiv belgelerini okuyabilmeleri faydalı olacaktır.

Akademik liselerde (Anadolu liseleri ve Fen liselerinde) Fizik, Matematik, Kimya ve Biyoloji ağırlıklı dersler okuyan gençlerin “Eski Yazı” dersini seçmeli olarak almaları mümkün olabilir. Mecburi olması gençleri müspet ilimlerdeki hedeflerinden geri bırakabileceği için uygun değildir. Mesleki ve teknik liselerimizde ise atölye ve meslek derslerinin yükü yeterince ağırdır. “Eski Yazı” dersini bu okullarda seçmeli ders olarak bile okutmayı düşünmemek lazımdır. Bu okullardan da istekli gençler çıkarsa Halk Eğitimi Merkezlerinde “Eski Yazı” kurslarına devam edebilirler.

21 Mart 2024 Perşembe

Osmanlı Türkçesi Metinleri Okuyalım - 1

 





Bismillâhirrahmânirrahîm

Hamd ü sipâs-ı bîgâye ol pâdişâh-ı bîzevâl

ve ol kâdir-i rabb-ı hakîm-i hallâk hazretlerinin

dergâh-ı ahadiyyetpenâhlarına olsun ki Nazm

Huve’r-rabbu ve’l-kâdiru’l-mâcidu ve kullu’l-berâyâ lehu

şâhidun ve fî kulli şey’in lehu âyetun, tedullu alâ

ennehu vâhidun Nesr Ve şükr ü sitâyiş-i lânihâye

ol şehinşâh-ı lâyezâl ve ol mâlikü’l-mülûki

-----------------------------------------------------



ale’l-ıtlâk hazretlerinin bârigâh-ı samediyyetdestgâhlarına

olsun ki surûşân-i heftâsmânî nâme-i

hümâyûn-i vahy üzerine ümenâ ve murgâh-ı kudsâşihânı

erbâb-ı saltanat-ı nübüvvetle süferâ kılub her bir

mürsel-i risâletihtişâmı ve her bir peygamber-i sâhib

nübüvvet aleyhimüsselâmı rûy-i zemînde sergeştegân-ı

sahrâ-yı bağy ü dalâlet ve gümrâhân-ı gabrâ-yı küfr ü

şakâvet olanlara râh-ı sa’âdet-i îmâna rehnümâ

ve câdde-i istikâmet-i islâma delâletpeymâ eyledi

ve bâhusûs ki ol şâh-ı erîke-i vemâ erselnâke

illâ rahmeten li’l-âlemîn ve ol sultân-ı serîr-i

kuntu nebiyyen ve âdemu beyne’l-mâi ve’t-tîn ya’nî

hâtimü’l-enbiyâ’i Muhammedü’l-emîn hazretlerini risâlet-i

(Prof. Dr. Mehmet Kanar, Çözümlü El Yazması Metinler)

11 Mart 2024 Pazartesi

Osmanlı Türkçesi - 3 (Türkçe’nin Ünlü ve Ünsüz Seslerinin Eski Harflerle Yazılışları)

 

Türkçe’nin ünlü seslerini yazıya geçirmekte bu alfabe çok yetersiz kalmıştır. Bu yetersizlik

aynı işaretin birden çok ses için kullanılmış olmasından kaynaklanır.

Dilimizin sekiz ünlüsü için şu dört işaret kullanılmıştır:

ا elif و vav ه he ی ye.

Bunlardan ا elif ve ه he a, e ünlülerini, ی ye ı, i ünlülerini, و vav ise o, ö, u, ü ünlülerini

göstermek içindir.

Türkçe kelimelerde bir ünlünün yazılışı kelimenin başında (ön ses), içinde (iç ses) ve

sonunda (son ses) oluşuna göre değişebilir. Bunun yanında, ilk hecede ya da sonraki hecelerde

bulunup bulunmamasına göre de harfle belirtilip belirtilmemek gibi ikili durumlar

söz konusu olabilir. Bu durum başlangıçta Türkçe ünlülerin yazılışı için açık ve kesin kurallar

konmamasından ya da zaman içinde bu türlü kurallar oluşmamasından kaynaklanmakta,

bu da bu yazıyı yeni öğrenmeye başlayanlar için zorluklara yol açmaktadır.

Aşağıda her ünlü için kullanılmış olan birden çok yazılış biçimi örneklerle gösterilecektir.

Ancak bunlar yine de son dönem yazımı ile ilgili yaygınlık kazanmış biçimlerdir.

Eski dönem metinlerinde değişik yazılış biçimleri bulunur. İleride bunlara da

değinilecektir.

1. a ünlüsünün yazılışı. Kelime başında, içinde ve sonundaki yazılışları bakımından

kurallı değildir, çeşitlenmiştir:

- Kelime başında ön ses olarak bu ünlü çoklukla آ medli elif ile yazılır:

آت at, آی ay gibi.

Bununla birlikte metinlerde elif ’in yalın, demek ki medsiz biçimiyle yazıldığı

örneklerle de karşılaşılır:

الاى alay, ات at gibi.

- Kelimenin içinde iç ses olarak yazılması farklılıklar gösterir:

a. Kelime tek heceliyse ا elif ile gösterilir:

بال bal, دار dar gibi.


Osmanlı Türkçesi - 2 (Eski Harflerin Latin Menşeli Alfabemizdeki Karşılıkları ve Yardımcı İşaretler)

 

Harfler seslerin işaretleri olduğu için her harf bir ses değerini karşılar. Bu değer bir sesin

ses yolunda kazandığı niteliktir. Demek ki bir alfabedeki her işaret ayrı nitelikteki bir

ses içindir. Osmanlı alfabesi de böyledir. Aşağıda yalnızca Türkçe’nin sesleri bakımından

değerlendirilmiş olarak her harfin bugünkü Latin asıllı alfabemizin hangi harfine karşılık

düştüğü gösterilecektir. Arapça’nın sesleri için kullanılan harflerin ses değerleri ile bunların

Türkçe’deki söyleniş değerleri ise sonraki ünitede işlenecektir.

ا . 1 elif:

a. Kelime başında e harfini karşılar. Hareke denilen yardımcı işaretler kullanıldığında

başta ı, i, o, ö, u, ü ünlüleri için de kullanılmıştır. Ancak bu durumda kendisi

harekelerin konuldukları yeri göstermek için kullanılmış bir dik çizgiden başka bir

şey değildir, demek ki bir ses değeri taşımaz.

b. Bir ünsüz ses işaretinden sonra hecenin kurucu ünlüsü yerindeki a sesinin karşılığıdır.

و vav ve ى ye önündeki özel durumu ünlüler incelenirken ele alınacaktır.

ب . 2 be = b

پ . 3 pe = p : Bu harf Türkçe ve Farsça’daki ortak sesin işaretidir. Arap alfabesine

sonradan eklenmiştir.

ت . 4 te = t

ث . 5 se : ‘Peltek se’ diye anılan bu ses yalnız Arapça kelimelerde bulunur.

6 cim = c

چ . 7 çim = ç

ح . 8 ha : Yalnız Arapça kelimelerde bulunur.

خ . 9 hı : Türkçe kelimelerde, bugünkü konuşma dilimizde bulunmayan, ancak Anadolu

ağızlarında duyulan bir sesin işareti olarak kullanılmıştır. Bu harf kalın sıradaki

kelimelerimizdeki tonsuz art damak ünsüzünün (bakmak’taki k’lar gibi)

süreklileşmesinden doğmuş bir sestir. Özel değer gösteren bir sesin işareti olarak

Arapça’da ve az sayıdaki Farsça kelimede de yer alır.

د . 10 dal = d

ذ . 11 zel : ‘Peltek ze’ diye adlandırılmıştır. Arapça’ya özgü bir sesin işaretidir. Bununla

birlikte XIV.-XV. yüzyıl metinlerinde kimi Farsça kelimelerde de geçer.

ر . 12 rı = r

ز . 13 ze = z

ژ . 14 je = j : Bugünkü Türk alfabesinde yer alan bu harf, Türkçe’nin kökten gelen bir

sesine karşılık değildir. Batı dillerinden alınma kelimelerdeki belli bir sesin işaretidir.

Bu ses Farsça’da da bulunduğundan Fars alfabesi yoluyla Osmanlı alfabesine

de girmiştir.

15 س sin = s

ش . 16 şın = ş

ص . 17 sad = s : Arapça’ya özgü bir sesin işaretidir. Türkçe’nin kalın sıradan kelimelerinde

س sin yerine kullanılmıştır.

ض . 18 dad : Arapça’ya özgü bir sestir; dolayısıyla yalnızca Arapça’dan alınma kelimelerde

geçer.

ط . 19 tı = t : Arapça’ya özgü bir sesin işaretidir. Birkaç Farsça kelimede de karşılaşılır.

Türkçe’nin kalın sıradan kelimelerinde ت te ve د dal yerine de kulanılmıştır. Daha

çok kelime başında görülen bu kullanım sesin tonlu ve tonsuz okunması konusunda

farklı değerlendirmelere yol açmıştır.

ظ . 20 zı = z : Arapça’ya özgü bir sesin işaretidir. Kalın sıradaki birkaç Türkçe kelimede ze yerine kullanılmıştır.

ع . 21 ayın: Arapça’ya özgü ünsüz bir sesin işaretidir, demek ki yalnız Arapça asıllı

kelimelerde karşılaşılır.

غ . 22 gayın = g, ğ : Türkçe’nin kalın sıradan kelimelerindeki tonlu art damak ünsüzünü

karşılar. Bugünkü alfabemizde, biri süreklileşen (yumuşayan) değerini karşılayan

iki ayrı işareti bulunmaktadır.

ف . 23 fe = f

ق . 24 kaf = k : Üç dilde ortak bir sesin işaretidir. Türkçe’nin kalın sıradan kelimelerindeki

tonsuz art damak sesine karşılıktır.

ك . 25 kef = k, g, ğ, n : Türkçe’nin tonlu ve tonsuz iki ön damak sesi ve tonlu olanının

süreklileşmiş değeriyle yine bir damak sesi olan ve genizsi özelliğiyle ayrılan bir

sesi karşılamaktadır. Farslar g’yi k’den ayırmak için bu harfi ‘keşide’ denilen çizgisini

ikileyerek yazmışlardır: گ گ . Bu iki çizgili biçime kimi ilk dönem Türkçe

metinlerinde de yer verilmiştir. Öte yandan Türkçe'nin genizsi n sesini ayırt

etmek için de, kimi metinlerde üstüne üç nokta ک ڭ konulmuş bir ayrı biçim

kullanılmıştır.

26 lam = l

م . 27 mim = m

ن . 28 nun = n

و . 29 vav = v : Bu harf Türkçe kelimelerde aynı zamanda dört ayrı ünlü sesimiz için

kullanılmıştır. Aşağıda ünlüler konusu işlenirken ele alınacaktır.

ه . 30 he = h

ى . 31 ye = y : Bu harf de Türkçe kelimelerde aynı zamanda iki ünlü ses için kullanılmıştır.

YARDIMCI İŞARETLER

Arap alfabesinde  harfler dışında, yardımcı işaretleri de vardır. Arapça’da özellikle Kur’an’da kullanılmış olan bu işaretlerin en önemlileri kısa ünlü işaretleridir. Hareke denilen bu işaretlere Türkçe metinlerde özellikle XVI. yüzyıl sonlarına kadar  yer verilmiştir:

ـَ . 1 üstün,

ـِ . 2 esre,

ـُ . 3 ötrü.

Üstün, Türkçe kelimelerde a, e ünlüleri için, esre ı, i ünlüleri için, ötrü ise o, ö, u, ü

ünlüleri için kulanılmıştır.

Üstünün bir de ‘iki üstün’ denileni vardır: ـً . Türkçe kelimelerde bu işaretin özellikle

kimi ilk dönem metinlerinde ayrılma durumu ekinin yazılışında kullanılmış olduğu görülür:

د ً ا (-dan/-den) gibi.

Diğer yardımcı işaretler ise şunlardır:

1 med

ـّ . 2 şedde,

ـْ . 3 cezm.

Med Arapça’da ünlü uzunluklarını göstermek için kullanılmış bir işarettir. Türkçe’de,

kelimede ön ses olan a için ا elif üzerine konulmuştur. Alfabeye katılan bu yeni işaret ‘medli

elif ’ diye anılır: . آ

Şedde Arapça’da kelime içinde yan yana gelen ve tek harf olarak yazılan bir ünsüz sesi

iki kez okutmak için kullanılmış bir işarettir. Türkçe, kelimelerin yazımında bu işaret kullanılmamış,

harf iki kez yazılmıştır: بللی belli gibi.

Cezm Arapça’da bir ünsüz sesin harekesiz okunduğunu, demek ki hecenin kapalı olduğunu

gösteren işarettir. Türkçe metinlerde de aynı amaçla, yani kapalı hecelerde heceyi

kapayan ünsüz ses işareti üzerine konmuştur.

Osmanlı Türkçesi - 1 (Alfabe)

Osmanlı Türkçesi adıyla anılıyor olsa da bu alfabe Arap harfli Türk alfabesidir. Zira Yalnız Osmanlılar değil, tarih boyunva Karahanlılar, Harezimşahlar, Çağatay Hanlığı, Altın Orda, Memlukler, Safeviler bu alfabeyi kullanmışlardır. Bugün de Afganistan'daki Özbek, Türkmen, Kırgız ve Türk soylu olup Farsça konuşan Dariler; İran'da Türkmenler ve Güney Azerbaycan Türkleri, Doğu Türkistan'da Uygurlar halen bu alfabeyi kullanmaya devam etmektedirler.

Osmanlı Türkçesi alfabesi Arap alfabesine dayanır. 28 harften oluşan Arap alfabesine Farslar kendi dillerindeki farklı üç ses için küçük değişikliklerle 3 işaret eklemişler ve harf sayısını 31’e çıkarmışlardır. Farsça’nın bu sesleri Türkçe’de de bulunduğu için, bu 31 harflik alfabe Türkler tarafından da aynen alınıp benimsenmiştir. Bu alfabenin harfleri Türkçe’deki adlarıyla şunlardır:

Bu harflere ل lam ile ا elif in birleştirilmiş biçimi olan لا (lamelif )’i de katmak gerekir.
Kelimede hece olarak ‘lâ’ okunan bu birleşik harf yazıda yalın bir harfmiş gibi değerlendirilir.

Arap yazısının en önemli özelliği sağdan sola doğru yazılmasıdır. Harfler yazıda sağdan
sola doğru dizilirken kimi harfler kendisinden sonraki harfle bitişmez, yalın durumunu
korur. Kimi harfler ise önden ve sondan bitişir ve bunların yalın biçimi değişir; başta, ortada
ve sondaki yazılış biçimleri küçük farklarla da olsa birbirinden ayrılır. Bu özellikleri
yüzünden alfabe harfleri bitişmeyen harfler ve bitişen harfler olmak üzere iki bölük oluşturur.
Yazı öğrenirken her şeyden önce hangi harflerin bitişen, hangi harflerin bitişmeyen
harfler olduklarını bilmek gerekir:
a. Bitişmeyen harfler. Bunlar yazıda yalnızca kendilerinden önce gelen diğer harflerle
bitişir; içinde kendileri de yer almak üzere, sonra gelen harflerle ise bitişmez:
ا elif, د dal, ذ zel, ر rı, ز ze, ژ je, و vav, ه he.
Sonuncu harf ancak bir ünlü yerine kullanıldığı yerlerde bitişmez. Buna eski gramerlerde
“hâ-i resmiye (= şekilce he)” denir.
b. Bitişen harfler. Hem kendileriyle, hem kendilerinden önce ve sonra gelen öteki
bütün harflerle bitişirler. Bu duruma göre, biçimleri özellikle başta ve ortada değişikliğe
uğrayan harfler bunlardır. Bunlar, önceki harf bitişmeyen harfse baştaki
şekliyle, bitişen harfse ortadaki şekliyle yazılır; sonda yer aldıklarında ise yalın biçimlerine
kavuşur:

be, پ pe, ت te, ث se, ج cim, چ çim, ح ha, خ hı, س sin, ش şın, ص sad, ض dad, ط tı,
ظ zı, ع ayın, غ gayın, ف fe, ق kaf, ك kef, ل lam, م mim, ن nun, ه he, ى ye.

BENZER HARFLER

Bu alfabenin harfleri şekilce benzerlikleri bakımından da öbekleşirler. Bir öbek içinde yer

alan harfleri diğerlerinden ayıran, üstlerine ve altlarına konulan bir, iki ya da üç noktadır.

Aslında harflerin alfabedeki sırası da benzerlerin art arda gelmesiyle şekillenmiştir. Bu

öbekler şunlardır:

ب be, پ pe, ت te, ث se.

ن nun ve ى ye harfleri de aşağıdaki tabloda (bak. Tablo 1.1) göreceğimiz gibi, başta ve

ortadaki yazılış şekliyle bu öbekte yer alan diğer harflere benzer, dolayısıyla bu benzerlik

yönüyle bu ikisini de bu öbek içine katmak doğru olur.

ج cim, چ çim, ح ha, خ hı;

د dal, ذ zel;

ر rı, ز ze, ژ je;

س sin, ش şın;

ص sad, ض dad;

ط tı, ظ zı;

ع ayın, غ gayın;

ف fe, ق kaf.

HARFLERİN BİTİŞİK YAZILMASI

Alfabe konusundaki bu tanıtıcı ilk bilgilerden sonra, yalnızca kendilerinden önce gelen öteki harflerle bitişen harflerin ortak bitişme biçimleri ile hem kendileri, hem de kendilerinden önce ve sonra gelen öteki bütün harflerle bitişenlerin ise biçimce uğradıkları değişiklikleri bilmek, bu alfabeyle yazı yazabilmek ya da yazılmış bir yazıda harfleri tanıyabilmek açısından çok önemlidir. Aşağıdaki tabloda yalnız bitişen harfler yer almaktadır. İlk sırada harflerin alfabedeki yalın biçimleri, ikinci sırada önden ve sondan bitişen harflerin başta, ortada ve sondaki biçimleri, üçüncü sırada ise bunların birbirine eklenme biçimleri verilmiştir.


Bitişmeyen harflere gelince, daha önce de belirttiğimiz gibi, bunlar önceki harfe bitişir,
ancak sonraki harfle bitişmez. Bunların bitişme biçimleri ortaktır. Aşağıda görüldüğü
gibi, bitiştirme küçük bir ekleme çizgiyle sağlanır:


EL YAZISINDA ARAP ALFABESİ

Birçok yazı türünden günlük hayatta kullanımı en yaygın olan yazı rık’a denilen yazıydı.
Bu yazının harfleri çabuk yazmaya elverişli bir duruma getirilmiş; “diş” denilen çıkıntıları
kaldırılmış, kimi harflerdeki iki nokta çizgiye, üç nokta da küçük bir ters v’ye (ˆ) çevrilmiş,
nun ve kaf ’ın noktaları ise sonlarına eklenen birer çizgiciğe dönüştürülmüştür. Bu arada
bitişmeyen harfler için bile bitişik yazılır biçimler kullanılmıştır. Ancak el yazısıyla yazılmış bir metni okuyabilmek için bilinmesi gereken, özel biçimlerden çok, kimi harflerin bitişmelerindeki ortak biçimlerdir. Bunlardan başlıcaları şunlardır:

a. ب be ve ona benzeyen harfler, م mim ile yukarıdan bir yuvarlak çizgicikle bitiştirilir
ve mim harfinin baştaki biçimi ( م) yuvarlaklığını kaybederek düzleşir:

يم نم ثم تم بم ; يم نم ثم تم بم gibi.

b. ج cim ve gövdesi ona benzeyenler ب be ve benzerleriyle bitişirken yukarıdan yapılan
bitiştirmede bu harfler için ucu aşağıya bakan bir çizgicik kullanılır:

يخ يح يج ; نخ نح نج ; تخ تح تج ; بخ بح بج gibi.

Bununla birlikte el yazısında harfi gösteren bu çizgiciği birleştiren uzantı yuvarlak
bir biçim kazandığı gibi, cim ve benzeri harflerin biçimleri de yuvarlaklık kazanır.

c. ب be ve benzerleri ile ن nun, ى ye’nin sondaki biçimiyle, birleşme noktasında ucu
içe doğru kıvrılan düz bir çizgicikle birleştirilir: 

يى نى تي بى gibi.

ى ye sonda bulunduğunda diğer harflerle bitişme noktası da yukarıdandır, dolayısıyla
bu harflerin baştaki biçimleri üstte kalır: لى فى gibi.
ç. ج cim ve benzerleriyle ه he harfi, م mim ile, gövdeleri yukarıda kalmak üzere bir
çizgicikle bitiştirilir:

هم خم حم جم gibi.

Bununla birlikte, el yazısında çoklukla ج cim ve benzerlerinin açık olan ağız kısımları
kapanır, م mim ise düz bir çizgiciğe dönüşür.

d. س sin, ش şın, ص sad, ض dad, ط tı, ظ zı, ع ayın, غ gayın, ف fe, ق kaf harfleri م mim ile
baştaki biçimleri yukarda kalmak üzere, yuvarlak bir çizgicikle bitişir:

سم gibi.

e. م mim harfi, ج cim ve benzerleriyle, düz bir çizgicikle bitiştirilir; ancak baştaki içi
boş biçim değişikliğe uğrayarak kapalı bir görünüm kazanır:

مخ مح مج gibi.

Kendisiyle bitiştiğinde ise bu çizgicik yuvarlaklaşır:
ﻣﻤ gibi.

f. ل lam harfi bitişmede yukarıdan aşağı çekilen düz bir çizgi biçimindedir; ancak ج
cim ve benzerleri ile م mim, ه he, ى ye ile birleşirken birleşme noktası bu harflerin
üstündedir:

له لم ; لخ لح لج ; لخ لح لج gibi.

Kendisinden sonra yine yukarıdan birleşen bir harf geldiğinde, onunla da üstten
birleştiği için, harfler arasında üst üste bir yığılma meydana gelir:

لمح lam+mim+ha gibi.

g. ب be ve benzerlerinden ikisi ر rı, ز ze, ژ je ile sonda bulunan ن nun harfinden önce
birlikte geldiğinde, bitişme özel bir biçim kazanır:

ببر be+be+re بتز be+te+ze بتن be+te+nun ثبن se+be+nun gibi.

h. ب be ve benzerlerinin sonda yer alan ى ye’den önce ortadaki yazılışını, yuvarlakça
bitiştirme çizgisi ile ى ye harfinin başlangıç noktasında oluşan diş biçimlendirir:

ﻴﻰ نى تى بى gibi.




Orhan Şaik Gökyay - Yas