Kaside etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kaside etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Haziran 2024 Salı

Fuzuli - Kaside (Kaside-i der Medh-i Hazret-i Fahr-i Kâinât)


Çeker bî-rahmlar yanında her sa'at zeban hançer
Günahım sâbit eyler ölmeğim hâtır-nişan hançer
Zülâl-i vaslına leb-teşneyim bir Türk-i bed-hûyun
Kim andan katre-i âb istesem tartar revân hançer
Verir pervâne öz cânın sana çün ihtiyar ile
Ne hacet şu'leden ey şem' çekmek her zamân hançer
Hazer kil gezme çok pervâsız ey bûlbûl ki katlin' cin
Dikenden dâmeni allında ki İmiş gül nihan hançer
Mü j en kanım döküp gamzen alır canım aceb sanma
İşitir dökse kan ok âdetidir alsa can hançer
Kaşınla gözlerindir her taraf yatar nizâ üzre
Çekiptir birbirine iki ser-hoş Türkman hançer
Hayâl-i gamzen ile beş ki râhat gitti cismimden
Sanarsın pehlû-yi canımdadır her üstühan hançer
İletsem hançerin şevkim kabre her bahar olgaç
Olur sebze yerine hâk-i kabrimden ayan hançer
Kocar zerrin kemerle belini veh bu ne tâli'dir
Ki altın kuvvetiyle böyle olmuş kâm-rân hançer
Hayâli gözdedir kirpiklerin depretme ey merdüm
Edeb şartı değil mihmâna çekmek mîz-bân hançer
Göz açıp bû-sitâna hatt-i sebzinsiz nazar kılsam
Görünür gözlerime sebze-i her bû-sitan hançer
Dehânın yok demişler söyle bu güftâr kandandır
Belin peydâ değildi kanda tutmuştur mekân hançer
Muhal-i akldır kim ola müjgânın kimi hunî
Eğer üstâd elinden su yerine içse kan hançer
Ruh-i zerdim saliptir hançerin'gözgüsüne aksin
Veya simin bilekte tuttuğundur zer-nişân hançer
Zebân-i tîz ile ortaya girmiş muttasıl gûyâ
Olam der mâdih-i Peygam-ber-i Âhir-zemân hançer
Şeh-en-şâhî ki tîğ-i âb-darı zâhir oldukda
Elinden saldı Husrev nîze vü Nûşirevân hançer,
Yemen'den baş çekende mehçe-i râyât-i ikbâli
Bıraktı tîre toprağa şeh-i Hindû-sitân hançer
Saf-ârâ-yi mesaff-i Bedr'dir izhâr-i mu'cizde
Şikâf-i perniyân-i Bedr için kılmış nişan hançer
Adû-yi câhının kat'-i hayâtiyçin çeker her ay
Gılâf-i lâciverdîden hilâl-i âs-man hançer
Seher-feyzî ki dün tek tîre kılmazdı dil-i safın
Güneş tek kasdına çekseydi bin nâ-mihr-bân hançer
Sâhi-tâb'i ki ruhsârı siper tek cin bırakmazdı
Eğer kasdına çekseydi kamu ehl-i cihan hançer
Olurdu dîde-i bed-bîne izhâr-i nübüvvette
Anun gönderdiği her nâme-i mu'ciz-beyân hançer
Gazâlarda du'â-yi cevşenine çâre kılmazdı
Özün her nice kılsa tecrübe tîr imtihan hançer
Eyâ Şâhî ki dâ'im hancer-i şer'in nizâmiyçin
Çekiptir bin şeh-en-şeh tîğ ü bin sâhib-kıran hançer
Eğer nâmus-i şer'in olmasaydı halka müstevlî
Ne bir pür-dil çekerdi tîğ ü ne bir pehlevân hançer
Nâkiz-i hükmünün kat'-i fesâdiyçin eliflerden
Kelâmu'llah bî-hadd tîğ çekmiş bî-kerân hançer
Münâfık edebilmez şer'ine medhal ki çevrende
Melâ'ik perr ü bâlin görse eylerdi gümân hançer
Bi-hamdi'llâh ki hâlâ dîde-i bed-hâha na'tinden
Fuzûli nazmının her satrıdır bir cân-sitân hançer ,
Zebân-i hâmesi isbât-i i'câzında küffâre
Gehî dil-dûz nâvek gösterir geh hun-feşân hançer
Şefî'ül-müznibînâ mahşer eyyâmı ki dûzahdan
Çeker her şu'le mücrim kasdına bir bî-emân hançer
Budur ümmîd kim mahfûz olam hısn-ı penâhında
(Me fâ î lün / me fâ î lün / me fâ î lün / me fâ î lün)

4 Haziran 2024 Salı

Fuzuli - Kaside (Kasîde-i der nât-ı hazret-i mevcûdât)

 

Ne kim sahife-i tedbîre akl eder mastûr
Sağınmam anı olur olmaz olmayan makdûr
Hevâ-yi dâr-i vefâ umma her hevâyîden
Kim ol makâmdadır ser-bülend olan Mansûr
Harif-i erre-i gam sanma her kuru ağacı
Ki yazılır Zekariyyâ adına ol menşur
Dil-i pür âteş-i âşıktır âh-i serd ile hoş
Olur bürûdete mâ’il tabâyi’-i mahrûr
Füsürde zâhid eger âşık-i ciğer-sûza
Refâkat etse yüz yıl zulmetine düşmez nûr
Sağınma bir arada ihtilât kılmak ilen
Tutar mizâc-i karanfil tabi’at-i kâfûr
Hoşum ki aşk ile rüsvâ-yi has ü amım ben
Felek bu şive ile eylemiş beni meşhûr
Müdâm nakd-i hevâ hâtırımdadır meknûn
Hemişe fikr-i mahabbet dilimdedir mezkûr
Niçin ki hân-i muhabbet meveddet-i şâhi
Ki halkadır sebeb-i feyz-i kirdigâr-i gafûr
Meh-i sipihr-i nübüvvet Muhammed-i Kureşi
Çerâğ-i şâm-i ebed âf-tâb-i subh-i nüşûr
Şeh-en-şehî ki Süleymân-i mülk-i ma’ni olup
Muti’ oldu ana ins ü cinn ü vahş ü tuyûr
Cihânı açmak için tapşuruldu hazretine
Kelîd-i mahzen-i mahrûsa-i vukûf ü şu’ûr
Yetirdi silsile târ-i hisâb-i hicretine
Üzülmesin diyüben rişte-i sinîn ü şuhûr
Şikest nukre-i halis-‘iyârıma koydu
İyâr-i nukre-i zâtında ihtimâl-i küsûr
Ruh u kadidir olan halvet-i cinân içre
Çerâğ-i meclis-i gılmân ü şem’-i mahfil-i hûr
Ne-'şek ki akdı bevâdide parmağından su
Bu şerhadır mutazammın hutût-i mevc-i buhur
Muhalif emrinedir bade kim ayağa düşer
Nakizdir ana kim gûş-mâl alır tanbûr
Eyâ Şehî ki gürûh-i peyem-ber-i mürsel
Behişte basmaz ayak senden almadan destur
Egerci hâmeye el urmadın elinde idi
Hat-ı betâlet-i İncil ü nesh-i harf-i Zebur
Ne söz ki anda senin yok rızâ-yı huddâmın
Kalır serây-i tabî'atta tâ ebed mahsur
Bırak hicâb nikâbın güzel cemâlinden
Ki tâ göre seni ortada görmeyen nice kür
Bu mesned içre nice mest-i hâb-i nâz olasın
Erişti subh gel aç imdi nerkis-i mahmur
Fesâd ehli cihâna bıraktılar feterât
Kıyamet oldu ne yatmak mecâlidir uru dur
Zamane muntazır-i .iktidâ-yi emrindir
Sözün ne ise yürüt buyruğun ne ise buyur
Fetahtü ayne ricâi bi-seyfike'l-kâhır
Kad istecertü bihi min aduvvike'İ-makhûr
Bi-ke'î-melâzu ve ente'l-me'âzu fi'd-dâreyn
Ale's-sırâti izâ hane li'l-enami ubûr
Recu'tu inneke takza'l-umûr fi-yevmin
Bi-emri rabbüke kad terteci'i ileyke umûr
Lezimtü zeylike ercü rizâke fi'd-dâreyn
Kefâ vüsûku bi-lutfike'I-mevfûr
Şehâ Fuzûlî-i dil-hasteyim bi-hamdi'IIâh
Reh-İ şeri'atine tâbi emrine rne'mur
Olup durur sözümün nazm ü nesri na'tinde
Hemişe gevher-i manzum ü lü'lü-i mensur
Fesahat ehli arasında i'tibârım var
Ne i'tibâr ger olduysa hey'etim mahkur
Özüm hakîr be-gâyet sözüm müfîd velî
Nicük; ki hükm misâlinde satrü beyne sutûr
Ümîd var ki tutdukça mülk râh-i nizâm
Ümid var ki taptıkça ahd-i ömr mürur
Mürur-i ömri senâ-yi Resul ile geçirem
Ölende edem anı armağan-i ehl-i kubur
(Mefâ’ilün fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün / fa’lün)

5 Nisan 2024 Cuma

Fuzuli - Kaside (Kaside-i der-tevhid-i hazret-i Bâri)

(Yaratılanları bütün detaylarıyla özenerek yaratanın birliği hakkında yazılan şiir)
Hevâ arâyis-i gül-zare oldu çihre-küşa
Bahâr gül-şene giydirdi hulle-i hardâ
Çemen eyâletine oldu nasb husrev gül
Hevâya ebr sıfat hükmün etmeğe icrâ
Yazıldı sebze-i nev-hizden hat-i ahkâm
Çekildi sâye-i mutbû-i servden tuğrâ
Sarir-i âb-i revânü safir-i murg-i çemen
Nikât-i tehniye-i makdem ettiler inşâ
Zebân-i süsen-i âzât ü sebze-i nev-hiz
Senâ-i rif’at ü iclâle oldular gûyâ
Şekâyik alnı zemin-bûsdan olup mecrüh
Benefşe kâmeti oldu tevâzu ile dü-tâ
Müretteb eyledi bir bezm gül-şen içre bahâr
Ki verdi zevk-i temâşası neş’e-i sahbâ
Anâdil etdi beyân-i merâtib-i nağamât
Kumâri oldu terâne-keş ü sürûd-serâ
Sadâ-yi murg bıraktı büzürg ü küçege şevk
Surûd-i nây ile uşşâka hâsıl oldu nevâ
Bilindi goncede gül bergi zâhir olmak ile
Ki gonce başına yağdırdı jâle seng-i cefâ
Cerâhat olmasa a’zâda zâhir olmaz kan
Tereşşuh eylemez elbette sınmadan mînâ
Hümây veş varak-i yâsemîn ü berg-i semen
Uçup hevâya gül-istâna düştü zıll-i hümâ
Bahâr tâciri Mısr-i çemen ganîlerine
Bıraktı Yûsuf-i gül arz eyleyip gavgâ
Bu zevk saldı Züleyhâ-yi lâleye bir şevk
Ki lâ’l ü müşg döküp verdi ağrınca bahâ
Hadika tahta-i ta’lim olup reyâhinden
Yazıldı mühmel ü mu’cem ana hurûf-i hecâ
Müzeyyen eyledi evrâk-i lâleyi şeb-nem
Hurûf-i lâlede olmaz egerçi nokta revâ
Götürdü şeb-nemi ezhârdan harâret-i mihr
Şikûfe noktaların gerçi kim eder imlâ
Debir-i bâd verip tıfl-i andelibe sabak
Götürdü çihre-i ezhârdan nikâb-ı hafa
Kamu dıraht bulup ref’i istikâmete yol
Şikûfe hamli ile kesr buldular illâ
Nihâl-i bi-bedel-i serv kim kalıp mansûb
Sebât-i hâl ile anlardan oldu müstesnâ
Sadâ-yi seyl çeker medd-i muttasıl ya’ni
Ki medd-i muttasıl ile olur kırâ’et-i mâ’
Göründü hey’et-i âb-i revanda şekl-i habâb
Sübûta yetti sebât-i nücûm ü seyr-i semâ
Hutût-i muhtelif ü müstakimi enhârın
Çemende saldı zevâyâ-yi güne güne binâ
Ri’âyet-i turuk-i müstakîmden nice kim
Olur husûl-i makâmât-i cennetü’l-me’vâ
Hevâ-yi bağdan ettim bu hikmeti ma’lûm
Ki i’tidâldedir hüccet-i havâs ü kuvâ
Bahâr gül-şeni ezhâr ile kılıp memlû
Yakinım oldu ki mümkün değil vücûd-i halâ
Nazarda olmak ile subh ü şâm gonce vü gül
Bedîhi oldu kemâl ehline husûl-i safâ
Netice sâlibe olmak hilâf-i âdettir
Olunca mücib-i suğrâya müttefik kübrâ
Zamîr-i gül-büne gül rengi saldı âteş-i bim
Kim humre kana olur nefs evinde râh-nûmâ
Gül âteş üzre kılar akd-i zühre-i şeb-nem
Tedârük-i kamer ü şems eder sabâh ü mesâ
Bu kimyâ sebebinden aceb midir olsa
Elinde dâne-i erzen mesâbesinde tılâ
Şikûfe simini farz eyledi hurûc-i zekât
Medâr-i havl ü bulûğ-i nisâb-i istimnâ
Hukûk def’i için ağniyâ-yi eşcâra
Sahâyif-i çemen oldu eyâdi-i fukarâ
Boyandı kanı ile safha-i çemen gül gül
Meger ki fasdına hükm eylemiş tabib-i hevâ
Hibâl-i sihre dönüp cünbiş-i cedâvil-i âb
Kelim-i serv ana aksden bıraktı asâ
Olup terennüm-i bülbül azâyim-i teshir
Çemen perîlerine lâzım oldu arz-i likâ
Bisât-i gül-şene dün eyledim güzer ki demî
Kılam nezâre-i âsâr-i san’at-i Mevlâ
Aceb nizâ’da gördüm çemen zariflerin
Ta’accüb ile kamu sâlik-i tarik-i hatâ
Kamu kemâl ile müsted’i-i tarik-i necât
Veli kamusuna bâtıl delil-i istid’â
Sanıp şikûfe mebâdi sunûf-i eşcârı
Kılardı bahs ki câ’iz ta’addüd-i kûdemâ
Verip teselsüle kuvvet tab’iat-i kec-i âb
Olurdu nâfi-i isbât-i illet-i ûlâ
Hayâl-i mahz sanıp kâ’inâtı nerkis-i mest
Kılardı cehl ile nefy-i hakâyik-i eşyâ
Ederdi bülbül-i kâfir-nihâd secde-i gül
Ta’abbüd-i sanem ile tutup necâta recâ
Nesim vâkıf olup bu fesâdı men’ etti
Ki ey gürûh-i perişan tutun tarik-i hüdâ
Bu kâr-hâne bir üstâddan değil hâli
Gerek bu kudrete elbette kâdir ü dânâ
Kılar delâlet-i illet vücûd-i her mevcûd
Veli ne sûd ki sâhib-nazar değil a’mâ
Mükevvenâta hudûs ol kâdimdendir kim
Kemâl-i zâtına mümkün değil kâbul-i fenâ
Kadir ü Muktedir ü Kâdir ü Mukaddir ü Hayy
Alim ü Âlim ü Allâm ü A’lem ü A’lâ
Zihi mükevvin-i kâmil ki kudretindedir
Peri-likâlara lûtf-i tenâsüb-i a’zâ
Melâhat-i leb-i mey-gûn ü lehce-i şirin
Nezâket-i kad-i mevzün ü çihre-i zibâ
Safâ-yi cism-i lâtif ü kabûl-i cevher-i pâk
Letâfet-i hat-i müşgin ü zülf-i anber-sâ
Kemâl-i kudret ü ilminedir şevâhid-i adl
Ukûd-i silsile-i kâr-hâne-i dünyâ
Besâ’it-i şeref-i mahremiyyet-i vahdet
Mürekkebâta kabûl-i terekküb-i cezâ
Hevâ-yi mekrümetinden kabûl-i feyz kılıp
Mürebbî-i çemen olmuş bahâr-i rûh-efzâ
Nesim-i merhametinden alıp ifâzâ-i cûd
Cihânı reşk-i cinân eylemiş nesim-i sabâ
Safâ-yi lûtf-i amîmi nüfûz edip kılmış
Mizâc-i nâmiyeyi müsta’idd-i neşv ü nemâ
Fezâ-yi gül-şen-i lûtfu merâti’-i ahbâb
Mezâyik-i reh-i kahrı mehâlik-i a’dâ
Sühâ’ya lûtfu eger kılsa zerre-perverlik
Yeter makâm-i müsâvât-i Âf-tâb’a Sühâ
Ger olsa kahrına mahzar anâsır u eflâk
Nikâh akdin üzer ümmehâttan âbâ
Hisâb-i rızkını kılmış temâmi-i beşerin
Henüz Âdem’e peyvend kılmadın Havvâ
Beyân-i hâline yetmiş cemi’-i mahlûkun
Henüz perdeye a’yânı çekmeden esmâ
Kemâl-i terbiyeti nevg-i hâre vermiş reng
Lâtif edip lâkabın eylemiş gül-i ra’nâ
Gül âteşin bir avuç hâk-i reh-güzâre salıp
Kül eyleyip komuş adını bülbül-i şeydâ
Türâb-i der-gehine ittisâl şevki ile
Kef-i tazarru-i deryâda dâmen-i sahrâ
Ziyâret-i haremin kılmamak cezâsiyçin
Havâle hancer-i seyl-âba sine-i deryâ
Cemi’-i vakt şifâ-hâne-i atâsından
Cemi’-i halka müyesser cemi’-i derde devâ
Rümûz-i hikmetin eyler beyân merâtib ile
Cemi’-i hâl-i beşer hâh fakr ü hâh gınâ
Mariz-i ârıza-i naksdir nüfûs-i tamâm
Kimine fâ’ide perhîz ider kimine gıdâ
Şerîf zâtlara evc-i imtihânından
Vesile-i şeref-i kurb olur nüzûl-i atâ
Hasîs nefslere genc-i iltifâtından
Mezid-i illet-i idbâr olur vüfûr-i atâ
Delil-i zillet-i isyandır ta’arruz-i hâl
Tarik-i hüsn-i rızâsı cemi’-i hâle rızâ
Zihî kerem ki nazar kılmayıp adâvetine
Müyesser eylemiş İblis’e i’tibâr-i bekâ
Zihî Kerîm ki ifrât-i lûtf ü ihsânı
Mesih’i eyledi mihrâb-i secde-i tersâ
Fakir-i der-gehine lezzet-i rızâsı ile
Ta’allûkât-i târik-i fenâdan istiğnâ
Esir-i mihnet-i aşkına zevk u şevkiyle
Hilâf-i kâ’ide meyl-i tabib zikr-i şifâ
Zihî hakikat-i zâtında lâf akl ü cünûn
Kapın makâm-i müsâvât-i pâd-şâh ü gedâ
Nâim-i lem-yezeli anda kim sana vâsıl
Mu’azzeb-i ebedî ol ki senden ola cüdâ
Tavâf-i Ka’be-i vaslın tahassüriyle müdâm
Sûrûd-i seyle safir ü hurûş-i ra’de sadâ
Müheyminâ Samedâ bende-i siyeh-rûyum
Sahife-i amelim ma’siyet hatiyle kara
Terahhum et ki beni kâmet-i sikeşte ile
Benefşe-i çemen-i derd kıldı bâr-i anâ
Nihâl-i gül-şen-i derdim ki su yerine verir
Bana hemişe ciğer kanı bâğ-bani-i kazâ
Diriğ u derd ki encâma yetti ömr henüz
Harâb-i bâde-i zerkam esir-i dâm-i riyâ
Azâb-i Rûz-i Cezâ vehmi ile şâm ü seher
Bir ıztırâb u azâb içreyim men-i rüsvâ
Kim ol azâbı meger iktizâ-yi adl vere
Azâb-i Rûz-i Cezâ münkirine Rûz-i Cezâ
Egerçi gussa tutar rûz ü şeb giribânım
Elimden eylemem ümmid dâmenini rehâ
Mukîm-i hücre-i şevkım fezâ-yi kurbünde
Hemişe sem’-i ümidimde iştiyâk-i sadâ
Ki ey fakir harim-i visâle b-ismi’llâh
Ta’allül etme ki demdir emânet ola edâ
Sehâb-i feyz emel gül-senin kılıb sîrâb
Gül-i murâdın açıp ola müstecâb du’â
Ümîd var ki âyine-i zamîrimden
Hemîşe saykal-i ihsanın ola jeng-zedâ
Ümîd var ki lûtfundan olmaya nevmîd
Dil-i Fuzûlî-i âşüfte-hâl ü bî-ser ü pâ
Müyesser ola ana şâh-râh-i aşkında
Devâm-i hüsn-i kabûl ü sebât-i resm-i vefâ
(
Mefâ’ilün fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün / fa’lün)

Orhan Şaik Gökyay - Yas