2 Haziran 2024 Pazar

Ahmet Muhip Dranas - Şehrin Üstünden Geçen Bulutlar



Bakıp imreniyorum akınına
Şehrin üstünden geçen bulutların.
Belki gidiyorlardır yakınına
Rüyamızı kuşatan hudutların.

Evler, ağaçlar, sular, ben ve bu an
Sanki bulutlarla bir, akıyoruz;
Onların hevesine uyaraktan
Cenup ufuklarına bakıyoruz.

Biz de hafif olsaydık bir rüzgârdan,
Yer alsaydık şu bulut kervanında,
"Güzel"e ve "yeni"ye doğru koşan
Bu sonrasız gidişin bir yanında;

Dağlara, denizlere, ovalara
Uzansaydık yağarak iplik iplik,
Tohumları susamış tarlalara
Bahar, gölge ve yağmur götürseydik.

Bakıp imreniyorum akınına
Şehrin üstünden uçan bulutların.
Gidiyor, gidiyorlar yakınına
Rüyamızı kuşatan hudutların.

Ahmet Muhip Dranas - Kar


Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden,
Ormanın uğultusuyla birlikte
Ve dörtnala dümdüz bir mavilikte 
Kar yağıyor üstümüze, inceden.

Sesin nerde kaldı, her günkü sesin,
Unutulmuş güzel şarkılar için
Bu kar gecesinde uzaktan, yoldan,
Rüzgâr gibi tâ eski Anadolu'dan
Sesin nerde kaldı? kar içindesin!

Ne sabahtır bu mavilik, ne akşam!
Uyandırmayın beni, uyanamam.
Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,
Allah aşkına, gök, deniz aşkına
Yağsın kar üstümüze buram buram...
Buğulandıkça yüzü her aynanın
Beyaz dokusunda bu saf rüyanın
Göğe uzanır - tek, tenha - bir kamış
Sırf unutmak için, unutmak ey kış!
Büyük yalnızlığını dünyanın.

Абай Құнанбаев өлеңдері және өмірбаяны (1845 - 1904)




Ұлы ақын, композитор, философ, саясаткер, ағартушы, қазақтың реалистік жаңа жазба әдебиетінің негізін қалаушы.

Ақынның арғы тегі Орта жүз Тобықты Арғын ішіндегі Олжай батырдан басталады. Олжайдан Айдос, Қайдос, Жігітек есімді 3 ұрпақ тарайды. Бұлардың әрқайсысы кейін бір - бір рулы ел болып кеткен. Айдостың Айпара деген әйелінен: Ырғызбай, Көтыбақ, Топай.

Ана айтқанындай, шынында, бұлардың ішінде Ырғызбай ортасынан оза шауып, ел басқарған. Ырғызбайдан Үркер, Мырзатай, Жортар, Өскенбай тарайды. Өскенбай шаруаға жайлы, билікке әділ кісі болғандықтан, "Ісің адал болса Өскенбайға бар, арам болса Ералыға бар” деген мәтел сөз қалған. Өскенбайдың әйелі Зердеден Құнанбай туады.

Sabir Demirci (Kerkük) - Destan Yazarlarına Destan'dan


Az qaldı gün batmağa
Quşlar dalda yatmağa
Bir pambığ atan gelsin
Kemiklerim atmağa

Pambığ baba bambığıv çox olaydı
Düşmanlarıv dünyada yox olaydı
Miskinleriv aclanv tox olaydı
     Men o zaman şad olurdum gülerdim
     Qana dönmüş gözyaşlarını silerdim 

Pambığ baba pambığ qalıb gozağta
Aşıqların yolu çıxmaz bozağta
Qevlimdesen sanmam seni uzağta
     Aşıq olub Kerem'nen beşbeterem
     Daim seniv xayalıvnan yataram

Pambığ baba insanların dostusan
Erkeklerin kadınların postusan
Dört mevsimde sanımızın üstüsen
     Men onuyçin givenirem senivnen
     Yüz yıl qalsam bizar olmam yanıvnen 

Şevket Kemal(Kerkük) - Seneqalmaz

 

Seneqalmaz

Ay qalı(r) sene qalmaz

Güvenme hüsnüve  (1)

 sen

Bu hüsnüv sene (2)

 qalmaz

Arxa (3)

 var

Suyu bağla arxa ver

Başıva (4)

 dem güh düşse

Merd adama arxa ver

O yağ qalsın

Bu fitil o yağ qalsın

Yanmnan ayrılara (5)

Haqqı var oyağ (6)

 qalsın.

1. hüsnüne 2. sana 3. arka 4. başına 5. yarından ayrılan kişinin 6. uyanık

1 Haziran 2024 Cumartesi

Fuzuli - Gazel (Olur kadem dü-tâ aşkın yolunda bir belâ görgeç)

 

Olur kadem dü-tâ aşkın yolunda bir belâ görgeç
Tarîk ehline âdettir tevâzu’ âşnâ görgeç
Nihani aşkı ma’lûm etse âlem dûd-i âhımdan
Aceb yok kim güman-i genç eder halk ejdehâ görgeç
Füzûn oldukça aşkım germ alur eşkim bu gözlerden
Eğerçi su bürûdet kesbini eyler hevâ görgeç
Okun her lâhza kim canım deler gönlüm kılar efgân
Bi’aynih eyle kim feryâd eder itler gedâ görgeç
Revâc-i nakd nakş-i sikkedendir n’ola üzür etse
Bana il cism-i uryânımda nakş-i bûriyâ görgeç
Men-i dervişe il hem cevr eder sen cevr kıldıkça
Kim eyler zulm men’in pâd-şâhımsen revâ görgeç
Fuzûlî’ni yaşur ey za’f meh-veşler belâsından
Ki meh-veşler kılarlar bin cefâ bir mübtelâ görgeç
(Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün)


Osman Çeviksoy - Buldum, Değiştim (Hikâye)

Tipi başlayınca geri dönebilirdim. 

Arabama, kendime güveniyorum ya…      

Güven tipiyi dindirmedi, kara saplandık.  

Eşim, iki çocuğum; çabaladık, çırpındık, kurtulamadık. 

Kara değil çaresizliğe saplanmıştık.

Sağımızda yalçın kayalar, solumuzda uçurum.

Radyomuz, telefonlarımız suskun…

Çeyrek depo benzin ne kadar dayanır bilmiyorduk.

Ortalık kararıyordu.    

“İnsan nasıl donar?” korkusuyla beklerken, iri yapılı mucize adam, kocaman tekerlekli traktörüyle geldi. Bize bir şey sormadan arabamızı traktörüne zincirledi. 

“Boşa al!” dedi, yürüdü. 

Beyaz çaresizliğin içinden bizi alıp evine götürdü. İri yapılı mucize adam ve hanımı, bize güler yüz, tatlı dil, sıcak yemek, yün yatak ikram ettiler. Sabah olunca köy çöreği, köy peyniri, köy yumurtası, kara kovan balı, sıcak süt ikram ettiler. 

Fırtına dün akşamda kalmıştı. 

Yola çıkarken; “Emeklerinizin karşılığı olmasa da…” diye cüzdan çıkarışım mucize adamı çok şaşırttı, çok üzdü.   

“Sen ne yapıyorsun Beyim!” dedi. “Her hizmetin parayla alınıp satılmayacağını bilmiyor musun?”  

Eşi de aynı duruşla bana bakıyordu.  

Utandım, eridim, düşündüm… 

Mucize adamın kastını buldum, değiştim…

31 Mayıs 2024 Cuma

Sefil Selîmî - Mirasyedi Destanı



Gurbet elden geldim malım sormağa
Bunca eşya çanak çömlek nic'oldu
Ey komşular gelin şer'a durmağa
Köy kadısı Kambur Felek nic'oldu

Bulamadım ciğergahım eridi
Benim babam bu yerlerde bir idi
O hassadan mintanının şeridi
Eğnine giydiği yelek nic'oldu

Günde beş on kere yıkar sererdi
Gece anam gündüz babam giyerdi
Satayıdım üç beş para ederdi
Yakası yeni yok gömlek nic'oldu

Bunlar ev eşyası size dediğim
İki sahan bir tencere gediğim
Akşam sabah çorba koyup yediğim
Ağzı burnu kırık çanak nic'oldu

Arzum kaldı evde kalan somağa
Her yedikçe tat verirdi damağa
Karnı tok misafir ağırlamağa
Su verdiğim telli bardak nic'oldu

Mutfağa fareler ayak basmazdı
Kilere kediler kulak asmazdı
Yaş söğüt dalına vursan kesmezdi
Soğan doğradığım bıçak nic'oldu

Ağaç çelengine sepet astığım
Çürük yulaf ile ipin kastığım
Akan yarasına toprak bastığım
Dam üstünde uyuz oğlak nic'oldu

Komşular bilirler cümle bu işi
Arpa yemez kırılmıştı her dişi
Kuyruğundan kaldırırdı beş kişi
Odun taşıdığım eşek nic'oldu

Tarlada ekin yok otlar biterdi
Ocaklığa odun koysam tüterdi
Çıkıp tepesinde baykuş öterdi
Ev önünde koca kavak nic'oldu

Fuzuli - Gazel (Can çıkar tenden gönül zikr-i leb-i yâr eylegeç)


Can çıkar tenden gönül zikr-i leb-i yâr eylegeç
Ten bulur can yeniden ol lâfzı tekrar eylegeç
Kılma ey efgan gözün bîdâr mest-i hâb iken
Olmaya bir fitne peydâ ola bidâr eylegeç
Sohbetimden âr edip ey gül beni terk etme kim
Gül olur efsürde terk-i sohbet-i hâr eylegeç
Varımı fikr-i dehâniyla yok ettim kim kazâ
Böyle emr etmiş bana yoktan beni var eylegeç
Arz-ı ruhsâr et bu gün ey meh kim ölsün gökte gün
Öyle kim encüm ölür gün arz-i ruhsâr eylegeç
Her zebân bir tîgdir gûyâ Züleyhâ katline
Yûsuf’ı almakta ehl-i aşk bâzâr eylegeç
Nâle vü zârım Fuzûlî hoş gelir ol gül-rehe
Açılır gül gönlü bülbül nâle vü zâr eylegeç
(Fâ i lâ tün fâ i lâ tün fâ i lâ tün fâ i lün)


30 Mayıs 2024 Perşembe

Yunus Emre - Tehî görmen siz beni dost yüzin görüp geldüm


          Tehî görmen siz beni dost yüzin görüp geldüm
          Bâkî devrân-rûzigâr dostıla sürüp geldüm


               Ne var söylenen dilde varlık Hakk'undur kulda
          Varlıgum hep ol ilde ben bunda garîb geldüm


                Bezirgânam meta‘m çok dest-gîrüm üstâdum Hak
         Ben ziyânum assıya anda degişüp geldüm


               Yir ü gök yaradıldı ‘ışkıla bünyâd oldı
         Topraga nazar kıldı aksurdı durup geldüm


               Gördüm yidi Tamu'sın sekiz Uçmak kamusın
         Korkıdan günâhumı andan sızurup geldüm


               Âdem olup turmadın nefsüm boynın burmadın
         Yanıldum bugday yidüm Uçmak'dan sürlüp geldüm


               Nûh oldum Tûfân içün çok dürişdim dîn içün
         Dînüme dönmeyeni suya gark idüp geldüm


               Yalan degüldür sözüm bak yüzüme aç gözün
         Dah'örtülmedi izüm uş yoldan urup geldüm


               Eyyûb oldum tenüme cefâ kıldum cânuma
         Çagurdum Sübhân'uma kurtlar toyurup geldüm


               Zekeryâ oldum kaçdum irdüm agaca geçdüm
         Kanum dört yana saçdum depem deldürüp geldüm


               Mûsâ'yla Tûr'a çıkdum bin bir kelime kıldum
         Bu halâyık bilsünler anda bulınup geldüm


              ‘Îsâ oldum kudretden bahâne bir avretden
         İnâyet oldı Hak'dan ölü dirgürüp geldüm


               Cercîs olup basıldum Mansûr oldum asıldum
         Hallâc panbugı gibi bunda atılup geldüm


                Muhammed'i bir gice Hak okıdı Mi‘râc'a
         Ser-te-ser uçdan uca bile yüz sürüp geldüm


              Yalunuz Sübhân'ıdı peygamberler cânıdı
         Yûnus hod pinhânıdı sûret degşürüp geldüm


Mehmed Akif Ersoy - Hasta (Safahat'tan)