
Roman Nedir?
Olmuş, yaşanmış ya da olabilir, yaşanması mümkün olan olayları ve konuları ele alan edebî türe roman denir. Diğer türl…
Tasavvur et ki muzlim bir şeb-i ecrâm-ı nâpeydâ: Yatar heybetli âgûşunda dûrâdûr bir feyfâ; Düşen gümrâh için yol bulma…
“İşte sana, onların kendi yolsuzlukları yüzünden ıpıssız kalan yurtları!..” (Kur’an, Neml, 52) Geçenler varsa İslâm’ı…
قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَٓاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَٓاءُۘ وَتُعِزُّ مَ…
Kardeşim Fatîn Hoca’ya Köprüden çok geçerim; hem ne kadar geçtimse, Beni sevk etmedi bir kerrecik olsun ye’se, Ne Hal…
Safahât’ımda, evet, şi’r arayan hiç bulamaz; Yalınız, bir yeri hakkında: “Hazîn işte bu!” der. Küfe? Yok. Kahve? Hayı…
Sinîn-i ömr-i şedâid-güzîni olmalıdır, Cebîn-i pâkine pîrin bu çîn-i ye’si veren. Elinde tartısı, dûşunda mülk-i seyy…
Bizim Cemîle Ferîde’yle bir sabah gelerek, “Unutma beybaba, akşam birer hotozlu bebek, Getir, kuzum...” dediler. Ben …
“Mâ medâ fâte; ve’l-mü’emmeli ğaybun, Feleke’s-sâatü’lletî ente fîha.” Büyük bir şâirin düstûr-i hikmettir şu ihtârı;…
“Gözüm ki kâne boyandı, şarâbı neyleyeyim? Şarâbı neyleyeyim? Ciğer ki odlara yandı, kebâbı neyleyeyim? Kebâbı neyley…
Tasavvur et ki muzlim bir şeb-i ecrâm-ı nâpeydâ: Yatar heybetli âgûşunda dûrâdûr bir feyfâ; Düşen gümrâh için yol bul…
Sokakta sâde bir “âmîn!” sadâsıdir gidiyor: Mahalle halkı birikmiş, imam duâ ediyor. Basık bir ev; kapının iç yanında…
Başlattığı gün mektebe, duydum ki, diyordu, Rahmetli babam: “Âdem olur oğlum ilerde.” Annemse, oturmuş, paşalıklar ku…
Nühüfte kalb-i ketûmunda leyl-i deycûrun, Seninle biz iki âvâre-ser idik gûyâ: Ki tâ ebed kalacak muhtefî nazarlardan…
Kendi feryâdımdır ancak ses veren feryâdıma... Kimseler yok, âşinâdan büsbütün hâlî diyâr. “Nerde yârânım ?” diyorken…
Konduğu her gusn-i ter minberidir bülbülün, Zemzeme addettiğin hutbesi, faslu’l-hitâb. Reng-i hakîkat nedir, fark eden …
Yâ Rab ne hatîbdir ki makber: İnsanlara en derin meâli, Bir vahy-i bülend kudretiyle Telkîn ediyor lisân-ı hali! Ondan …
Düzer yâve-gû bir herif, bir gazel: Müeddâ perîşân, edâ mübtezel . Tabî’î o gâyetle parlak bulur; Okur, dinletir, söy…
Kiminin yâd-ı ihtirâmı kalır, Kendi gittikte cânişîni olur; Kiminin bir yığın meberrâtı , Toplanır, heykel-i metîni o…
Şu fânî zindegâniyle hayât-ı câvidânînin , Telâkî-gâhıdır makber denen son menzil-i ârâm. Hayat ölmekle bitmiş olsa b…
Bir zaman vardı ya târîh-i mukaddes modası... Yeni yaptırdığı köşkün büyücek bir odası, Mutlaka eski tesâvîr ile ziynet…
Olmuş, yaşanmış ya da olabilir, yaşanması mümkün olan olayları ve konuları ele alan edebî türe roman denir. Diğer türl…