Her yıl tatile çıktığımda
anneme yün çorap alıp gelirim. Kafkasya taraflarında çok oluyor. “Cuba”
diyorlar, “curab” diyorlar.
Annem, çorap almamla sanki
çok önemli bir şeye sahip olmuş gibi uzun uzun dualar eder, bu kadar annesine
düşkün oğlu olduğunu söyleyerek komşulara övünür.
Onun ayakları rahatsız.
Serinlik başlar başlamaz ayakları şişiyor, ağrıyor. Konu komşu nasıl olduğunu
sorduğunda onları da kendini de şöyle avutuyor:
— Ne yapalım. Yaşlılık işte,
kurban olduğum…
Lakin annemin ayağının
ağrıması sadece yaşlılıktan değil. Bunu başkaları bilmese de ben biliyorum. Hem
de çok iyi biliyorum.
Çocukluğumda çok
hastalanırdım. Kızamık, astım, sıtma… Bu yüzden mutfaktaki askıda karganın
tüyünden tutun da horozibiği çiçeğine kadar şuruplar bulunurdu.
Özellikle, boğaz ağrısı çok
kötü olurdu. Ayağım suya değse boğazım ağrırdı. Ayakla boğazın ne alakası var
hala anlamış değilim.
O zamanlar kaç yaşımda
olduğumu hatırlamıyorum. Ama çok
küçüktüm. Bir gün ağabeylerimle kartopu oynadım. Terleyip buz yedim. Gece vakti
ateşim yükseldi. Takır takır öksürüyordum. Annem asitli gargara yaptırdı,
faydası yok… Sonra kayısı kurusu kaynatıp suyunu içirdi, faydası yok. Sonunda
boğazımdan “hır hır” diye boğulurcasına sesler çıkmaya başladı. Ağrıyıp
ağrımadığını anlayamıyor, nefes almakta zorlanıyordum. Yavaş yavaş kendimden
geçtiğimi hissediyordum. Başımda dikilen annemin feryat edip ağladığı ve
devamlı tekrarladığı bir söz işitiliyordu:
— Vay! Ben şimdi ne yapayım? Vay! Oğlum ölüyor…
Sonra beni alelacele
battaniyeye sardı. Bir ara annemin kollarında gittiğim aklımda. Lapa lapa kar
yağdığını hissediyordum ama yüzüme bir zerresi düşmüyordu. Annemin sıcak nefesi
yüzüme vuruyordu. O karda kayarak düşe kalka yürüyor, derin derin iç çekiyordu.
Zayıf bir ışığın yandığı bir
eve girdik. Gözlerim karardı, hiçbir şey göremez oldum. Annem hala feryat
ediyordu:
— Ölüyor! Oğlum ölüyor!
— Telaşlanma güzelim. Derdi veren Allah
dermanını da verir.
Hacı Nine’nin sesini şöyle
böyle tanıdım. Hacı Nine, başımı dizlerine koyup sırt üstü yatırdı. Gazlı bez
sarılı parmağını ağzıma soktu. İçim bulanıyor, debelenip ağlıyordum. Fakat Hacı
Nine’nin elinden kurtulamıyordum. O, boğazıma bir şeyler yaptı. İmdat diye
bağırıp elini ısırdım. Hayret… Biraz sonra durumum düzeldi. Gözümü açtığımda
Hacı Nine ayakta gülümsüyordu. Başımı okşarken söyleniyordu:
— Elimi niye ısırdın küçük köpek?
Sonra annem üzerime eğildi. O
hala iç çekiyordu. Saçları dağılmıştı. Yüzü gözyaşlarıyla tamamen ıslanmıştı.
Bir müddet sonra
doğruldum. Yer sobasına ayağımı uzatıp
oturdum. Hacı Nine nedir bilinmez, ekşimtırak bir sıvı içirdi. Sonra anneme
döndü ve birden bire seslendi:
— Vah güzelim vah. Ne yaptın öyle?
Mahvolmuşsun.
Annem şaşkın şaşkın, gâh bana
gâh hacı Nineye bakıyordu. Hacı Nine:
— Ayaklarını kaybedeceksin, dedi ve başını
sallayarak devam etti:
— Şu halinle nasıl geldin buraya kadar?
Odanın girişindeki koridorda
duran annemin lastik ayakkabılarını gördüm. İçleri karla dolmuştu. Hacı Nine
yine aynı telaşlı eda ile:
— Yalınayak geliverdin mi? Şimdi ne yapacaksın?
Karga beyni sürüp tedavi etmezsek sakat kalacaksın.
Annem yer sobasından ayağını
çekti. İki ayağı soğuktan kıpkızıl et olmuştu sanki. Yavaşça seslendi:
— Soğuk değil. Tekrar ısındı işte. Karda ısınır
zaten.
Hacı Nine annemin çorapsız
ayağını eline aldı, ovarak kontrol etti:
— Hissediyor musun?
— Neyi? Diye sordu annem. Ayağına değil bana
bakıyordu.
— Elimi hissediyor musun?
Annem sessizce başını salladı
ve ağlamaya başladı.
…
Ertesi gün o yatağa düştü.
Uzun zaman yattı. Babam bir yerlerden karga bulup geldi. Hacı Nine elinden
geldiği kadar ondan ilaç hazırladı. Annemi tedavi etmeye çalıştı… Sonunda annem
iyileşti. Ama havalar serinlemeye başladığında ayakları şişip ona azap verir
olmuştu.
Her yıl tatile çıktığımda anneme
yün çorap alıp gelirim. O, az bulunur bir şeye sahip olmuş gibi uzun uzun
dualar eder, bir müddet komşulara gösteriş yapar, böyle annesine düşkün bir
oğlu olduğunu söyleyerek uzun uzun övünür. İşte o an, karın lapa lapa yağdığı
korkunç gecede annemin kıpkızıl eti çıkmış ayakları gözümün önüne gelir,
sessizce çıkıp giderim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder