Ay geçti, yıl döndü unuttu beni
Üstüne adını yazdığım ağaç
Açtın dertlerini kanattın beni
Atında türküler düzdüğüm ağaç
Sendeki yemişler böyle değildi.
Ay geçti, yıl döndü unuttu beni
Üstüne adını yazdığım ağaç
Açtın dertlerini kanattın beni
Atında türküler düzdüğüm ağaç
Sendeki yemişler böyle değildi.
Seneler,seneler evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı,bileceksiniz
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekden başka beni.
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
Qorong‘u kechada ko‘kka ko‘z tikib,
Eng yorug‘ yulduzdan seni so‘raymen.
Ul yulduz uyalib, boshini bukib,
Aytadir: men uni tushda ko‘ramen.
Tushimda ko‘ramen – shunchalar go‘zal,
Bizdan-da go‘zaldir, oydan-da go‘zal!
Bugün Türkiye’nin gündemine giren “Özbekistan Türkçe kullanma kararı aldı” manşetleri tam bir kara cehalet örneği. Niçin böyle derseniz, Özbek edebiyatının en sevdiğim yazarlarından birini size tanıtarak cevap vermek isterim. Tabi bu tanışma, Özbekistan’ın dilinin asırlardır Türkçe olduğu, Çağatay Türkçesi olarak bildiğimiz Doğu Türkçesinin Uygur Türkçesi ile beraber temsilcisi olduğunu, dil çalışmalarında da Karluk grubu Türkçesi sınıfında yer aldığını söylememize engel değil.
"Babayar askerlik dönüşü Rus kadın getirmiş." sözü o daha kapıdan girmeden köye yayılmıştı… Kimi şaşırmış, kimi inanamamıştı. Köyün kadınları Selime hanımefendiye sabır dilerken yaşlı erkekler de Şirmurad Molla'ya acıyarak sakallarını sıvazlıyorlardı.
Kim ko‘rubtur, ey ko‘ngul, ahli jahondin yaxshilig‘,
Kimki ondin yaxshi yo‘q, ko‘z tutma ondin yaxshilig‘.
Bu zamonni naf’i qilsam ayb qilma, ey rafiq,
Ko‘rmadim hargiz, netayin, bu zamondin yaxshilig‘.
Dilrabolardin yomonliq keldi mahzun ko‘ngluma,
Kelmadi jonimg‘a hech oromi jondin yaxshilig‘.
Ey ko‘ngul, chun yaxshidin ko‘rdung yomonlig‘ asru ko‘p,
Emdi ko‘z tutmoq ne ya’ni har yomondin yaxshilig‘.
Bori elga yaxhshilig‘ qilg‘ilki, mundin yaxshi yo‘q
Kim, degaylar dahr aro qoldi falondin yaxshilig‘.
Yaxshilig‘ ahli jahonda istama Bobur kibi,
Kim ko‘rubtur, ey ko‘ngul, ahli jahondin yaxshilig‘.
şamdanları donanınca eski zaman sevdalarının
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın
nemli yumuşaklığı tende denizden gelen âhın
gizemli kanatları ruhta ölüm karanlığının
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın
Gezi yazıları temel olarak gezen insanların gezdikleri yerleri yazıya dökme isteklerinden ortaya çıkmıştır. Bu yazılar anlatılan yerlerin mimari, dini, ticari, tarihi vb. yönlerini ortaya koyarlar.
Yaşamaz ölümü göze almayan
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan
Gözyaşı boşana boşana gider!
Çok sevdiğim Ege Bölgesine, o sımsıcak Egelilere konuk olalım hep beraber. Bir Samyeli rüzgârı uçuşsun saçlarımızda. Bu kez Samyeli rüzgârı sıcak iklimin, çöl yaşamının havasından değil de yeşillikleriyle göz alan Ege Bölgesinden coşup üfürsün bizleri. Şiirin dalgalanışı Samyeli rüzgârıyla türkü tüttürtüp Safiye Sultan ile muhabbeti muştulasın. Afyonkarahisar doğumlu ama ömrünün tamamı Denizli’de geçmiş olan Denizlili bir hanımefendi ile röportaj yapmak istedim bu kez. Kendisine 2018 yaz ayında röportaj yapma teklifi sunduğumda o yoğunluğuna rağmen beni kırmayan bir bayan. Araya Kurban Bayramı, yaz tatili, şiir etkinlikleri gibi tatlı telâşlar girince onunla olan sohbetimiz okulların açılmasıyla güz dönemine sarktı (beni affetsin). Denizli’nin Safiye Sultan’ını, Halk Şairimiz Safiye Samyeli’yi takdim etmek istedim okurlarıma. Kendisi Denizli İl Halk Kütüphanesinin “en çok okuyan okur” dalında il birincisi olan, sosyal medyada renkli sayfalarda şiir sayfası oluşturan, dernekler ve şiir programlarıyla koşuşturan, bestelenmiş eserleri ve kitapları olan, sesiyle de yurdumun güzel türkülerine dem olan bir şairimiz. Kelâmı fazla uzatmadan sözümü Halk Şairimiz SAFİYE SAMYELİ Hanım’a bırakıyorum. Gelin tanış olalım, günümüzü şiirle tatlandıralım!
Tevellüt; kırkdokuz, adım Arif`tir. Soyadım kütükte Şirin bilinir. Giresun, Alucra, Hapu köyünden, Soyumu sopumu sorun bilinir.
Sohbet, Çoğunlukla gazete ve dergilerde yayımlanan, güncel olayların, kültür ve sanat hayatındaki gelişmelerin fazla derine inilmeden, içten bir dille, okuyucuyla karşılıklı konuşma havasında işlendiği yazı türüdür.
Genellikle gazete ve dergilerde yer alan sohbet türünde yazarın amacı bilimsel bir ispat değil okuyucuyla samimi diyaloglar kurarak kişisel düşüncelerini açıklamaktır.
Akşam, bir dua gibi derin, içli bir akşam Kalbimi dolduracak ellerimi uzatsam; Ellerimi uzatsam eriyecek saçlarım, Demet demet gufranla dolacak avuçlarım. Yarasalar uçarken alaca karanlıkta İçimden de taşıyor akşam gibi bir dua Akşam gibi bir dua, ince, tatlı, yumuşak.. Ah, böyle ölmeliyim akşamla sarmaşarak...
Makale; bir konuda bilgi vermek, ele alman konuyu, düşünceyi, tezi savunmak amacıyla yazılan yazıdır. Söz konusu edilen düşünce, derinlemesine bir bakış açısıyla detaylı bir şekilde dayanaklar etrafında, inceleme ve araştırmalarla tartışılır ve ispat edilmeye çalışılır. Makale, ele aldığı konuyu ispat gayreti ve kesin kanıtlara dayanma yöntemi bakımından deneme, sohbet ve fıkra gibi düzyazı türlerinden ayrılır. Dolayısıyla makalenin temel hareket noktası düşüncedir. Ele alman konu bir tem, imge, kişi, eser de olsa bir düşünce etrafında işlenir veya bunun sonucunda bir düşünce üretilir. Ancak bu yapılırken ileri sürülen iddiaları destekleyecek kesin kanıtlar, inandırıcı veriler kullanılmaya çalışılır.
Gönül verip gökte aya
Yoldaş olup yele suya
Selâm doğudan batıya
Ilgar ile yürüyene
"Ne mutlu Türküm diyene”