7 Mayıs 2025 Çarşamba

4 Mayıs 2025 Pazar

Mehmed Akif Ersoy - Hasbıhal (Safahat'tan - 40)

 


“Mâ medâ fâte; ve’l-mü’emmeli ğaybun,
Feleke’s-sâatü’lletî ente fîha.”

Büyük bir şâirin düstûr-i hikmettir şu ihtârı;
Velev duymuş da olsan yolsuz olmaz şimdi tekrârı:
“Geçen geçmiştir artık; ân-ı müstakbelse mübhemdir;
Hayâtından nasîbin: Bir şu geçmek isteyen demdir.”
Evet, mâzîye ric’at eylemek bir kerre imkânsız;
Ümîdin sonra istikbâl için sağlam mı? Pek cansız!
Bugünlük iş bugün lâzım yapılmak, yoksa ferdâya
Bırakmışsan... O ferdâlar olur peyveste ukbâya!
Benim on beş yıl evvelden kalan işler durur hâlâ;
Yarın bir başlayıp yapsam demiştim, bak, demin hattâ!
Müsevvifler için dünyâda mahvolmak tabî’îdir. *
Bu bir kânûn-i fıtrattir ki yok te’vîli: Kat’îdir.
Sakın ey nûr-i dîdem, geçmesin beyhûde eyyâmın;
Çalış hâlin müsâidken... Bilinmez çünkü encâmın.

1 Mayıs 2025 Perşembe

Mikayıl Müşfiq - Gecə düşüncəsi

 


Xoşladığım bir gecə, yerlər, göylər işıqlı,
Ay bir sərxoş göz kimi, ulduzlar yaraşıqlı.
Bunları seyr edərkən
Bir az fikrə gedərkən
Fikrim, hissim, xəyalım o qədər yüksəldi ki,
Mənə öylə gəldi ki,
Bizlərdən əvvəl nə yer, nə göy, nə həyat olmuş,
Nə bu ucsuz-bucaqsız gözəl kainat olmuş…

30 Nisan 2025 Çarşamba

Seferî - Tezat

Adalet dibe vurdu, şikayet tavan yaptı,

Liyakat dibe vurdu, cehalet tavan yaptı,

Hiç kimse aldanmasın yalana,palavraya

Gerçekler dibe vurdu,rivayet tavan yaptı.

29 Nisan 2025 Salı

Mehmed Akif Ersoy - Âmin Alayı (Safahat'tan - 39)

 

“Gözüm ki kâne boyandı, şarâbı neyleyeyim?
Şarâbı neyleyeyim?
Ciğer ki odlara yandı, kebâbı neyleyeyim?
Kebâbı neyleyeyim?
Ne yâre yaradı cismim, ne bana, bilmem hiç!
İlâhî, ben bu bir avuç türâbı neyleyeyim?
Türâbı neyleyeyim?
Âmin! Âmin!”

En önde, rahlesi âgûş-i ihtirâmında,
Ağır ağır yürüyen bir dokuz yaşında melek;
Beş on adım geriden, pîş-i ihtişâmında,
Şafak ziyâları hattâ ufûl edip gidecek
Kadar lâtîf, iki ma’sûmu bir açık payton
Vakâr u nâz ile çekmekte; arkasında bunun,
Küçük adımlı yaman bir tabur ki hayli uzun!

28 Nisan 2025 Pazartesi

Arzu Karademir - Yozgat


Sevgide bir umman, gönülde zahir,
Hoşgörü yurdunun ilidir Yozgat.
Beş bin yıldan beri kadim bir şehir,
Kültür kervanının yoludur Yozgat.

26 Nisan 2025 Cumartesi

Muhammad Yusuf - Lolaqizg'aldoq

 Shavkat Rahmon xotirasiga

Mendan nima qolar:
Ikki misra she’r,
Ikki sandiq kitob,
Bir uyum tuproq.
Odamlar ortimdan
Nima desa der,
Men seni o`ylayman
O`zimdan ko`proq –
Lola, lolajonim,
Lolaqizg`aldoq!

Muhammad Yusuf - Onajon


Topmoq - yo‘qotmoqdir,
Yo‘qotmoq – topmoq,
Sen so‘lib,
Men yashab, 
To‘lishimga boq.
Sensiz topganimdan
Ko‘proq yo‘qotdim –
Sen meni yupatding,
Seni yig‘latdim,
Sen meni yaratding,

Seni tugatdim.
Uyalmay ONA deb,
Kelishimga boq!..

Muhammad Yusuf - Onamga xat

Men sizni o’ylayman shomu saharda,
Ona, sog’insam ham bora olamayman,
Tunlari charog’on shunday shaharda
Hech kimga ko’nglimni yora olmayman.

24 Nisan 2025 Perşembe

Pir Sultan Abdal - Ağlama Gözlerim Mevlâ Kerimdir

Gurbet elde bir hal geldi başıma, geldi başıma
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir
Derman arar iken derde düş oldum
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir

Hikaye (Öykü) ve Özellikleri

 

Yaşanmış veya yaşanması mümkün olan olayların okuyucuya haz verecek şekilde anlatıldığı kısa edebî yazılara “hikâye (öykü) denir.

Hikâye, insan yaşamının bir bölümünü, yer ve zaman kavramına bağlayarak ele alır. Hikâyede olay ya da durum söz konusudur. Olay ya da durum kişilere bağlanır; olay ya da durumun ortaya konduğu yer ve zaman belirtilir; bunlar sürükleyici ve etkileyici anlatımla ortaya konur.

23 Nisan 2025 Çarşamba

Ozan Arif - Türküler

Türkü demek, Türk demektir hemşehrim,

O sebepten bizde boldur türküler...

Ben onu bilirim onu söylerim,

Türklerdeki özel haldır türküler...

22 Nisan 2025 Salı

Şiir ve Nazım

 

Duygu ve düşünceleri ölçülü ve kafiyeli olarak anlatma yoluna “nazım” denir. “Nazım” sözcüğünün sözlük anlamı “dizmek, düzene koymak’tır. Duygu ve düşüncelerin, insan ruhunda ürpertiler uyandıracak biçimde, ölçülü-ölçüsüz, kafiyeli-kafiyesiz olarak genellikle dizeler hâlinde anlatılan şekline ‘şiir’ denir.

Mehmed Akif Ersoy - İstiğrak (Safahat'tan - 38)

 

Tasavvur et ki muzlim bir şeb-i ecrâm-ı nâpeydâ:
Yatar heybetli âgûşunda dûrâdûr bir feyfâ;
Düşen gümrâh için yol bulma yok emvâc-ı zulmetten;
Gidilmez... Her adım attıkça bir girdâb olur rehzen;
O rîkistâna batmış, çalkanan seyyâh-ı âvâre,
Nasıl müştâk ise bir nûra, bir necm-i rehâkâre ,
Sana ey lem’a-i ümmîd ben de öyle müştâkım;
Görün bir kerre, zîrâ pek karanlık oldu âfâkım!

16 Nisan 2025 Çarşamba

Adil Çiçek - Seyreyle

 


Güvendiğin dostu ince elekten 

Ona sezdirmeden süz de seyreyle 

Şikayetçi olma kahpe felekten 

Bir kaç kalleşinen gez de seyreyle 

12 Nisan 2025 Cumartesi

A. Kadir - Dön Geri Bak

 

Kaç bu kokudan, kaç bu pislikten, bu sürüden kaç,
insan mısın, bu pazarda mısın, iki pula mısın,
kaç bu kokudan, kaç bu pislikten, bu sürüden kaç.
At denize kendini, git boğul.
Düş bir kör kuyuya, ordan çıkama.

Mehmed Akif Ersoy - Âhiret Yolu (Safahat'tan - 37)

 


Sokakta sâde bir “âmîn!” sadâsıdir gidiyor:
Mahalle halkı birikmiş, imam duâ ediyor.
Basık bir ev; kapının iç yanında bir tâbût,
Başında çınlayan âvâzı dinliyor, mebhût.
Denildi: “Fâtihâ!”, âmîni kestiler; bu sefer,
Göğüsler inledi, derken, açık duran eller,
Hazîn alınları bir kerre okşayıp indi;
Deminki zemzemeler bir zaman için dindi.
Duyuldu sonra imâmın nidâ-yı mağmûmu ,
Diyordu:
– Söyleyin, Allah için, şu merhûmu,
Nasıl bilirsiniz ey müslümanlar?

Anonim Türk Halk Edebiyatı

 

Söyleyeni belli olmayan, halkın ortak malı sayılan ürünlerin oluşturduğu, sözlü geleneğe dayalı edebiyattır. Sözlü olduğu için, ürünler; halk arasında dilden dile geçtikçe zaman, kişi, yer unsurlarına bağlı olarak değişikliğe uğramıştır.

  • Anlatım, sözlü edebiyat geleneklerine uygundur. Süsten uzak, açık, net, anlaşılır bir dil kullanılmıştır.
  • Daha çok; aşk, hasret, yiğitlik, ölüm gibi tüm insanlığı ilgilendiren konular işlenmiştir.

7 Nisan 2025 Pazartesi

Yunus Emre - Benem ol ‘ışk bahrîsi denizler hayrân bana (12)

 


Benem ol ‘ışk bahrîsi denizler hayrân bana
Deryâ benüm katremdür zerreler ‘ummân bana

Yahya Kemal Beyatlı - Açık Deniz

Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum;
Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum.
Kalbimde vardı "Byron"u bedbaht eden melâl
Gezdim o yaşta dağları, hulyâm içinde lâl...
Aldım Rakofça kırlarının hür havâsını,
Duydum, akıncı cedlerimin ihtirâsını,
Her yaz, şimâle doğru asırlarca bir koşu...
Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultulu...