Aldım kendimi karşıma,
Sen böyle miydin dedim,
Bir yağmur yağmaya görsün,
Yerinde durabilir miydin.
Soğuk bir kış günü karanfil almak için çiçekçi dükkanına girdim. Tatlı bir yaz hararetiyle ısıttırılan bu yerin havası, nebati usarelerin (1) hafif, sert ve yeşil tebahhuratıyle (2) meşbû (3) idi. İstediğim çiçeklerin destelenmesine kadar bana gösterilen, sandalyede oturdum. Mesut bir insan hayalhanesi gibi iklim, mevsim, yer ve zaman haricinde meyil ve hevesin arzu edebileceği her türlü renkte otlar, yapraklar ve çiçeklerle dolu adeta sihirli dükkânda, sessiz bir hayat ile teneffüs ettiği hissedilen karanlık yapraklı, bodur bir hurma ağacından başka hiç bir şeyle meşgul olmadım. Hayalim sanki aciz bir sinekti ve nebati örümcek onu birden ağlarında avlamıştı...
Söyleyeni belli olmayan, halkın ortak malı sayılan ürünlerin oluşturduğu, sözlü geleneğe dayalı edebiyattır. Sözlü olduğu için, ürünler; halk arasında dilden dile geçtikçe zaman, kişi, yer unsurlarına bağlı olarak değişikliğe uğramıştır.
Ay geçti, yıl döndü unuttu beni
Üstüne adını yazdığım ağaç
Açtın dertlerini kanattın beni
Atında türküler düzdüğüm ağaç
Sendeki yemişler böyle değildi.
Seneler,seneler evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı,bileceksiniz
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekden başka beni.
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
Qorong‘u kechada ko‘kka ko‘z tikib,
Eng yorug‘ yulduzdan seni so‘raymen.
Ul yulduz uyalib, boshini bukib,
Aytadir: men uni tushda ko‘ramen.
Tushimda ko‘ramen – shunchalar go‘zal,
Bizdan-da go‘zaldir, oydan-da go‘zal!
Bugün Türkiye’nin gündemine giren “Özbekistan Türkçe kullanma kararı aldı” manşetleri tam bir kara cehalet örneği. Niçin böyle derseniz, Özbek edebiyatının en sevdiğim yazarlarından birini size tanıtarak cevap vermek isterim. Tabi bu tanışma, Özbekistan’ın dilinin asırlardır Türkçe olduğu, Çağatay Türkçesi olarak bildiğimiz Doğu Türkçesinin Uygur Türkçesi ile beraber temsilcisi olduğunu, dil çalışmalarında da Karluk grubu Türkçesi sınıfında yer aldığını söylememize engel değil.
"Babayar askerlik dönüşü Rus kadın getirmiş." sözü o daha kapıdan girmeden köye yayılmıştı… Kimi şaşırmış, kimi inanamamıştı. Köyün kadınları Selime hanımefendiye sabır dilerken yaşlı erkekler de Şirmurad Molla'ya acıyarak sakallarını sıvazlıyorlardı.
Kim ko‘rubtur, ey ko‘ngul, ahli jahondin yaxshilig‘,
Kimki ondin yaxshi yo‘q, ko‘z tutma ondin yaxshilig‘.
Bu zamonni naf’i qilsam ayb qilma, ey rafiq,
Ko‘rmadim hargiz, netayin, bu zamondin yaxshilig‘.
Dilrabolardin yomonliq keldi mahzun ko‘ngluma,
Kelmadi jonimg‘a hech oromi jondin yaxshilig‘.
Ey ko‘ngul, chun yaxshidin ko‘rdung yomonlig‘ asru ko‘p,
Emdi ko‘z tutmoq ne ya’ni har yomondin yaxshilig‘.
Bori elga yaxhshilig‘ qilg‘ilki, mundin yaxshi yo‘q
Kim, degaylar dahr aro qoldi falondin yaxshilig‘.
Yaxshilig‘ ahli jahonda istama Bobur kibi,
Kim ko‘rubtur, ey ko‘ngul, ahli jahondin yaxshilig‘.
şamdanları donanınca eski zaman sevdalarının
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın
nemli yumuşaklığı tende denizden gelen âhın
gizemli kanatları ruhta ölüm karanlığının
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın
Gezi yazıları temel olarak gezen insanların gezdikleri yerleri yazıya dökme isteklerinden ortaya çıkmıştır. Bu yazılar anlatılan yerlerin mimari, dini, ticari, tarihi vb. yönlerini ortaya koyarlar.
Yaşamaz ölümü göze almayan
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan
Gözyaşı boşana boşana gider!
Çok sevdiğim Ege Bölgesine, o sımsıcak Egelilere konuk olalım hep beraber. Bir Samyeli rüzgârı uçuşsun saçlarımızda. Bu kez Samyeli rüzgârı sıcak iklimin, çöl yaşamının havasından değil de yeşillikleriyle göz alan Ege Bölgesinden coşup üfürsün bizleri. Şiirin dalgalanışı Samyeli rüzgârıyla türkü tüttürtüp Safiye Sultan ile muhabbeti muştulasın. Afyonkarahisar doğumlu ama ömrünün tamamı Denizli’de geçmiş olan Denizlili bir hanımefendi ile röportaj yapmak istedim bu kez. Kendisine 2018 yaz ayında röportaj yapma teklifi sunduğumda o yoğunluğuna rağmen beni kırmayan bir bayan. Araya Kurban Bayramı, yaz tatili, şiir etkinlikleri gibi tatlı telâşlar girince onunla olan sohbetimiz okulların açılmasıyla güz dönemine sarktı (beni affetsin). Denizli’nin Safiye Sultan’ını, Halk Şairimiz Safiye Samyeli’yi takdim etmek istedim okurlarıma. Kendisi Denizli İl Halk Kütüphanesinin “en çok okuyan okur” dalında il birincisi olan, sosyal medyada renkli sayfalarda şiir sayfası oluşturan, dernekler ve şiir programlarıyla koşuşturan, bestelenmiş eserleri ve kitapları olan, sesiyle de yurdumun güzel türkülerine dem olan bir şairimiz. Kelâmı fazla uzatmadan sözümü Halk Şairimiz SAFİYE SAMYELİ Hanım’a bırakıyorum. Gelin tanış olalım, günümüzü şiirle tatlandıralım!
Tevellüt; kırkdokuz, adım Arif`tir. Soyadım kütükte Şirin bilinir. Giresun, Alucra, Hapu köyünden, Soyumu sopumu sorun bilinir.
Sohbet, Çoğunlukla gazete ve dergilerde yayımlanan, güncel olayların, kültür ve sanat hayatındaki gelişmelerin fazla derine inilmeden, içten bir dille, okuyucuyla karşılıklı konuşma havasında işlendiği yazı türüdür.
Genellikle gazete ve dergilerde yer alan sohbet türünde yazarın amacı bilimsel bir ispat değil okuyucuyla samimi diyaloglar kurarak kişisel düşüncelerini açıklamaktır.