13 Nisan 2024 Cumartesi
Recai Kapusuzoğlu - Pir Sultan Abdal'ın Şiirlerinde Telmih Sanatı
Söylem 3. Uluslararası Filoloji Sempozyumu / Akyaka, 24-26 Mayıs 2024
Söylem Uluslararası Filoloji Sempozyumu; dil ve edebiyat alanındaki farklı disiplinleri bir araya getirmek, farklı ülke ve kurumlarda çalışan araştırmacıların etkileşimini sağlamak, genç ve kıdemli akademisyenleri yan yana getirerek deneyim paylaşımına olanak sağlamak amacını güden; Günce Yayınları, Söylem Filoloji Dergisi ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Akyaka Uygulama Oteli iş birliğiyle düzenlenen uluslararası bir etkinliktir.
Sempozyum, 24-26 Mayıs 2024 tarihleri arasında Muğla'nın Akyaka beldesinde MSKÜ Akyaka Uygulama Otelinde yüz yüze gerçekleştirilecektir. Oturumlar ilk iki güne yerleştirilecek, son gün katılımcıların dinlenme ve yolculuk hazırlıklarına ayrılacaktır.
Sempozyuma uzaktan katılım mümkündür. Bu durumun özet gönderimi sırasında belirtilmesi ve telefon numaralarının mutlaka bildirilmesi gerekmektedir.
Araştırmacılar tarafından gönderilen bildiriler, bilim kurulu üyeleri tarafından incelenecek, kabul edilen bildiriler, hem sitemizde yayımlanacak hem de bildiri sahiplerine eposta yoluyla iletilecektir.
Bildiri özetleri ve bildiri tam metinleri, uluslararası niteliğe sahip olan Günce Yayınları tarafından e-kitap şeklinde yayımlanacaktır. Dileyen araştırmacılar, tam metinlerini Günce Yayınları tarafından yine e-kitap olarak yayımlanacak olan editörlü ortak kitapta yayımlatabilecektir.
Özet için son gönderim tarihi: 10 Mayıs 2024
Bildiri özetleri kitapçığının yayımlanması: 23 Mayıs 2024
Bildiri tam metinlerinin yayımlanması: 20 Haziran 2024
Ortak kitabın yayımlanması (talep edenler için): 20 Temmuz 2024
İletişim için Gizem Ece Gönül: 0 505 269 78 45 - Nilay Bilir: 0 542 229 78 98
Yazar Rehberi İçin Link: https://www.gunceyayinlari.com/sempozyum-hakkinda
Yavuz Bülent Bakiler - Lâleli-Aksaray
Mehmed Emin Yurdakul - Cenge Giderken
Ben bir Türk'üm dinim, cinsim uludur
Sinem, özüm ateş ile doludur
İnsan olan vatanının kuludur
Türk evlâdı evde durmaz, giderim.
Bu topraklar ecdâdımın ocağı
Evim köyüm hep bu yurdun bucağı
İşte vatan! İşte Tanrı kucağı!
Ata yurdun evlât bulmaz, giderim.
Yaradanın kitabını kaldırtmam
Osmancığın bayrağını aldırtmam
Düşmanımı vatanıma saldırtmam
Tanrı evi viran olmaz giderim.
Tanrım şâhid duracağım sözümde
Milletimin sevgileri özümde
Vatanımdan başka şey yok gözümde
Yâr yatağın düşman almaz, giderim.
Ak gömlekle gözyaşımı silerim
Kara taşla bıçağımı bilerim
Vatanımçün yücelikler dilerim
Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.
Cho'lpon - Buzilgan o'lkaga
Ey, tog‘lari ko‘klarga salom beran zo‘r o‘lka,
Nega sening boshingda quyuq bulut ko‘lanka?
Uchmoxlarning kavsaridek pokiza,
Sadaflarning donasidek top-toza
Salqin suvlar tog‘dan quyi tusharkan,
Tomchilari yomg‘ir kabi ucharkan,
Nima uchun yig‘lar kabi ingraylar?
Yov bormi, deb to‘rt tarafni tinglaylar?
Tabiatning o‘tini yo‘q o‘tida,
Sharaq-sharaq qaynab chiqqan buloqlar
Har qorong‘i, qo‘rqinch tunning betida
Shifo istab kelmasin der, qo‘noqlar.
-Bu nega?
Ayt menga.
Ko‘m-ko‘k, go‘zal o‘tloqlaring bosilg‘on,
Ustlarida na poda bor, na yilqi,
Podachilar qaysi dorg‘a osilg‘on?
Ot kishnashi, qo‘y ma’rashi o‘rniga
-Oh, yig‘i,
Bu nega?
Sherzod Ortiqov - To‘rtinchi qavatdagi xonadon (hikoya)
Bugun operatsiyam yo‘qligi uchun kechki ko‘rikni o‘tkazganimdan so‘ng ishlarni navbatchi hamkasbimga topshirib ko‘chaga chiqdim. Yomg‘ir yog‘ayotganini ko‘rib, «esiz, kechagina o‘rik gullagandiya», degan xayolga bordim. Yomg‘irning maydalab yog‘ishi kaminaning g‘ashini keltirardi. Yuzingni qay tomonga burma, mayin tomchilar urilib, dilda tushunib bo‘lmas bir sokinlik uyg‘otardi. Taksiga minganimda orqa eshik oynasining ochiqligini ko‘rib darrov ko‘tarib qo‘ydim. Sovuqdan junjikib, qo‘llarimni cho‘ntagimga tiqdim. Shunda cho‘ntagimdagi qog‘ozga qo‘lim tegdiyu, yana hammasi esimga tushdi. Uni asabiy tarzda ezg‘ilay boshladim. Yo‘l bo‘yi shu bilan mashg‘ul bo‘ldim. Manzilga yetganimda allaqachon qog‘oz kaftim orasida maydalanib yotardi.
Uyim besh qavatli binoning to‘rtinchi qavatida. Lift tomon yurgim kelmadi. Zinadan ko‘tarildim.
Ziya Osman Saba - Nefes Almak
Nefes almak, içten içe, derin derin,
Taze, ılık, serin,
Duymak havayı bağrında.
Nefes almak, her sabah uyanık.
Ağaran güne penceren açık.
Bir ağaç gölgesinde, bir su kenarında.
Üstünde gökyüzü, ufuklara karşı.
Senin her yer: Caddeler, meydan, çarşı...
Kardeşim, nefes alıyorsun ya!
Koklar gibi maviliği, rüzgârı öper gibi,
Ananın südünü emer gibi,
Kana kana, doya doya...
Nefes almak, kolunda bir sevgili,
Kırlarda, bütün bir pazar tatili.
Bahar, yaz, kış.
Nefes almak, akşam, iş bitince,
Çoluk çocuğunla artık bütün gece,
Nefesin nefeslere karışmış.
Yatakta rahat, unutmuş, uykulu,
Yanında karına uzatıp bir kolu,
Nefes almak.
O dolup boşalan göğse...
Uyumak, sevmek nefes nefese,
Kalkıp adım atmak, tutup ıslık çalmak.
Sürahide, ışıl ışıl, içilecek su.
Deniz kokusu, toprak kokusu, çiçek kokusu.
Yüzüme vuran ışık, kulağıma gelen ses.
Ah, bütün sevdiklerim, her şey, herkes...
Anlıyorum, birbirinden mukaddes,
Alıp verdiğim her nefes.
Ziya Osman Saba - Sebil ve Güvercinler
Çözülen bir demetten indiler birer birer,
Bırak, yorgun başları bu taşlarda uyusun.
Tutuşmuş ruhlarına bir damla gözyaşı sun,
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...
Fuzuli - Gazel (Sabâ ağyârdan pinhân gamını dildâre izhâr et)
Habersiz yârimi hâl-i harâbımdan haberdâr et
12 Nisan 2024 Cuma
Köksal Cengiz (Niyâzkâr) - Bayramlar O Bayram Değil
Ufkumuzdan kayıp gitmiş yıldızlar,
Neylesek bayramlar o bayram değil.
Yürekler kan ağlar, sineler sızlar;
Neylesek bayramlar o bayram değil.
Nerde dede, nine, baba, annemiz?
Nerde amca, dayı, hala, teyzemiz?
Bir yetimhaneye dönmüş evimiz,
Neylesek bayramlar o bayram değil.
Baş tacı büyükler kazanç yoluydu,
Damatlar, gelinler hürmet doluydu;
Oğul, kız, torunlar petek balıydı,
Neylesek bayramlar o bayram değil.
Çok çabuk yitirdik edep, töreyi;
Kurtlara yem oldu evin direği,
Bir hüzün kapladı her bir yöreyi;
Neylesek bayramlar o bayram değil.
Günler öncesinden sevinç sarardı,
Bayram telaşları tatlı yorardı,
Eş, dost akrabalar hatır sorardı;
Neylesek bayramlar o bayram değil.
Helâl dairesinde meşru kalırdık,
Manevi ikramla rızıklalanırdık.
Aşk-ı muhabbetten çok haz alırdık;
Neylesek bayramlar o bayram değil.
Sanki can suyunun suyu kesilmiş,
Sanki coşkumuzun sesi kısılmış,
Sanki gönlümüze kilit asılmış;
Neylesek bayramlar o bayram değil.
Sanki yaban olmuş canlar canana,
Hangi acımıza hangi can yana?
Sanki nazar değmiş o saf imana;
Neylesek bayramlar o bayram değil.
Biz böyle değildik bize ne oldu?
Bağımda güllerim açmadan soldu.
Türk-İslam güneşi nerede kaldı?
Neylesek bayramlar o bayram değil.
Biri “Ramazan”’dı, biri “Kurban”dı;
Mevla’dan bizlere bir armağandı.
Niyazkâr'ım hayır şerre dayandı,
Neylesek bayramlar o bayram değil.