2 Kasım 2024 Cumartesi

Köksal Cengiz (Niyâzkâr) - Yiğidim!


Bir ömür boyunca kendin sınasan,
Yiğidim bilesin son imtihan var.
Kimseyi değil de nefsin kınasan...
Yiğidim bilesin son imtihan var.

Arif Nihat Asya - Kubbe-i Hadra

 

Kimi, boşlukta sızar asude;
Kimi, bekler gecelerden seheri..
Farkı yoktur gecenin gündüzden,
Ne çıkar yanmasa ufkun feneri
Tunç taslarda içerler kaderi
Bu ecel şerbetinin bekrileri.
Kim bilir, belki giden yolcuların
Bu sefer son seferi
Sisli gözlerde cihetler silinir,
Kimsenin kimseden olmaz haberi
Ne semavatı görürler, ne yeri
Bu ecel şerbetinin bekrileri.
İçlerinden biri vardır ki aba
Bilerek sırtına çekmiş kederi
Yolda lakin onu dimdik yürütür
Belde imanının altın kemeri
Gecenin, gölgelerin şaheseri
Bu ecel şerbetinin bekrileri.
Seslenir da’veti bir meçhulün;
Bir nida der: İleri!
Ki nihayet bir ilahi gecenin
Kapısından süzülürler içeri
Ve aşarlar o karanlık kemeri
Bu ecel şerbetinin bekrileri

1 Kasım 2024 Cuma

Karacaoğlan - Ağlama Sevdiğim Gül Dedi Bana


Benim yârim gelişinden bellidir
Ak elleri deste deste güllüdür
İbrişim kuşaklı ince bellidir
İnce bellerimi sar dedi bana

Aşık Osman Feymani - Oğul (2)

 

Bir nasihat etmek atalık hakkım,
Belki gerek olur kulak ver, oğul.
Ayet, hadis, hem de ata sözünde,
Dinlersen çok büyük hikmet var, oğul.

Yunus Emre - Anmaz mısın sen şol güni cümle ‘âlem hayrân ola

Anmaz mısın sen şol güni cümle ‘âlem hayrân ola

N'idesini bilimeye bî-hod u ser-gerdân ola

31 Ekim 2024 Perşembe

Mehmet Emin Yurdakul - Bırak Beni Haykırayım

 

Ben en hakîr bir insanı kardeş sayan bir rûhum;
Bende esîr yaratmayan bir Tanrı'ya îman var;
Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar.

Fuzuli - Gazel (Gubâr-i secde-i râhın hat-i levh-i cebînimdir)

 


Gubâr-i secde-i râhın hat-i levh-i cebînimdir
Sücûd-i der-gahın ser-mâye-i dünyâ vü dînimdir
Eger azm-i reh etsem şevk-i vaslın hâdî-i râhını
Ve ger ârâm hem tutsam hayâlin hem-nişînimdir
Hevâ-yi ravza-i kûyun bahâr-i gül-şen-i cânım
Nihâl-i kâmetin servim izarın yâseminimdir
Yakînimdir ki maksûdum olur hâsıl sana yetsem
Bi-hamdi’llah bana senden yana reh-ber yakînimdir
Taleb-gâr-i visâlim müjde-i vaslın dirîğ etme
Kim ol müjde ferah-bahş-i dil-i endûh-gînimdir
Götürdü zevk-i vaslın hâtırımdan ravza pervâsın
Sözün kevser münevver meclisin Huld-i Berîn’imdir
Bana yüz gösterir her lâhza yüz bin şâhid-i devlet
Çü mir’ât-i ruhun manzur-i çeşm-i pâk-binimdir
Serir-i saltanat zevkinden efzundur bana ol söz
Ki lûtf ilen demişsin bir gulâm-i kem-terinimdir
Beri oldum Fuzûlî gayrdan ol dil-rübâ ancak
Enîsim münîsim yârım nigârım nâzeninimdir

Oyhan Hasan Bıldırki - Dolunayın Eli Kulağında

 

Dolunayın eli kulağında çıkagelir şimdi
Sen görünmüyorsun, nerdesin?
Avare gönlümü taktım Anka kuşunun peşine
Yol, iz bulup sana gelsin diye.

Dilaver Cebeci - Sitare

 

"Çeşmek Be-zen Sitare
Ezmen Mekon Kenâre"

Nerden çıktın karşıma böyle Sitare
Efsaneler dökülüyor gülüşlerinde
Kirpiklerin yüreğime batıyor
Telaşlı bir kalabalığın ortasında
Ayaküstü konuşuyoruz
Nedimin nigehban nergisleri gibi
Üstümüzde bütün nazarlar
Çok utanıyorum Sitare
Dün oturup hesap ettim
Sen doğduğun zaman
Ben bir askeri mektepte talebeymişim
Sen bilmezsin Sitare
Burada gündüzler çekip durduğumuz bir mercan tespih
Geceler içinde uyuduğumuz birer siyah buluttu
Her akşam dokuzda yat borusu çalardı
Yat borusu baştan aşağı hüzün çalardı
Bir derin uykuya atardım kendimi
Siyah benli bir kız düşlerime kaçardı
Bende onu alır anamın düşlerine kaçardım.

Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum.

Cenap Şahabettin - Elhân-ı Şitâ

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş;
Eşini gâib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar…
Ey kulûbun sürûd-ı şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O bahârın bu işte ferdâsı:
Kapladı bir derin sükûta yeri
karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar!
Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar;
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ’şın üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
karlar
Ki semâdan düşer, düşer ağlar!
Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
Şimdi boş kaldı ser-te-ser yuvalar;
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân!–
Son kalan mâi tüyleri kovalar
karlar
Ki havada uçar uçar ağlar!

*     *     *

Sıdkı Baba - Devriye