20 Ağustos 2024 Salı

Namdar Rahmi Karatay - Salla Başını Al Maaşını

 

Ey inleyen zavallı; bulmuşsun kırk yaşını,
Kazanmak istiyorsan bu hayat savaşını,
Yemelisin hakikat denen zehir taşını!
Ne derlerse hıı deyip hemen salla başını,
Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını.

19 Ağustos 2024 Pazartesi

Cemal Kurnaz - Bir Yakup Geçti

Çankırı’dan sökün etti

Türk yurduna akın etti

Uzakları yakın etti


Dünyadan bir Yakup geçti

Yıldız gibi akıp geçti

İçimizi yakıp geçti

Süleyman Nahifi - Gazel (Gördüm ki bu tâb ile ruh-ı yâra bakılmaz)

 


Gördüm ki bu tâb ile ruh-ı yâra bakılmaz

Bildüm ki yakînem alev-i nâra bakılmaz


Hûbâna ser-i leşker o sultân-ı cihânum

Gel terk-i edeb eyleme hünkâra bakılmaz


İşretde mey-i nâb ile gül-gûnedür ol ruh

Gözler kamaşur şimdi o ruhsâra bakılmaz


Destinde harâmî gibi bir hançer-i zer var

Geç râh-ı kazâdan ki sitem-kâra bakılmaz


Allâha niyâz eyle Nahîfî ide ihsân

Kalursa yine böyle bu nâ-çâra bakılmaz

18 Ağustos 2024 Pazar

Dehhani / Kemalpaşazade* - Gazel (Bir kadehle bizi sâkî gamdan âzâd eyledi)


Bir kadehle bizi sâkî gamdan âzâd eyledi

Şâd olsun gönlü anun gönlümü şâd eyledi

Hoca Dehhani - Gazel (Hazân irişdi gelün işret-i hazân idelüm)


Hazân irişdi gelün işret-i hazân idelüm

Çemenlere girüben bir zamân figân idelüm

Hoca Dehhani

 

Dehhânî’nin hayatına ilişkin elimizdeki bilgiler sınırlı ve bunların birçoğu da tartışmalıdır. 


Kaynaklarda aslen Horasanlı olduğu, Anadolu’ya geldiği, bir müddet burada yaşadıktan sonra Horasan’a döndüğü belirtilmiştir. Köprülü, Dehhânî mahlasındaki “dehhân” kelimesinin anlamından hareketle onun “nakkaş” olabileceğini ve XIII. yüzyılın sonunda Anadolu Selçuklu hükümdarı III. Alâeddîn Keykubâd devrinde Anadolu’ya geldiğini yazmıştır. Ömer Faruk Akün, şiirlerindeki kimi kavramlardan hareketle şairin 1361 yılında hayatta olduğunu ileri sürmüştür. Şeyhoğlu Mustafâ’nın 1401 yılında yazdığı Kenzü’l-Küberâ’sındaki “merhûm Hoca Dehhânî” ibaresinden hareketle şairin bu tarihten önce vefat ettiğinin kesin olduğunu, ancak bunun ileri sürülen bütün tahminleri de kapsadığını belirtmiştir. Son dönemde yapılan bir araştırmada ise Dehhânî’nin XIV. yüzyılın ilk çeyreğinde doğduğu ve yüzyılın sonuna doğru vefat ettiği kanaati güçlenmiştir.

Aşık Mahzuni Şerif - Bu Yıl Benim Yeşil Bağım Kurudu

Bu yıl benim yeşil bağım kurudu
Dolu vurdu yapraklarım çürüdü
Benim de saz tutan elim var idi
Şimdi bir köşede yatar ağlarım

Can Yücel - Değişik

 

Başka türlü birşey benim istediğim,
Ne ağaca benzer ne de buluta benzer;
Burası gibi değil gideceğim memleket,
Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava;
Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kız
Rengi başka, tadı başka.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Kiralık Konak (Roman Özeti)

 


ESERİN ADI

KİRALIK KONAK

YAZARI

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU

YAYINEVİ VE ADRESİ

İLETİŞİMYAYINLARI CAĞALOĞLU, İSTANBUL

BASIM YILI

20. BASKI 1999, İSTANBUL

1. ESERİN KONUSU: Kitapta nesiller arasındaki çatışma yansıtılmıştır. Nesiller arasındaki uçurumdan ve hızlı değişimin getirdiği ahlak buhranı anlatılmıştır.

Yahya Kemal Beyatlı - Horozun hakkı var!

 


Hüseyin Siret, Yahya Kemal'e bir şiirini okur. Şiirin son iki mısraı şöyledir;

"Rehgüzarımda bir garip horoz

Eyliyordu benimle istihza..."

Şiiri nasıl bulduğunu sorduğunda, Yahya Kemal şöyle cevap verir;
-Horozun hakkı var!

*     *     *

rehgüzar: Yol üstü.

istihza: Alay etme.

Kaynak: Kemal Özer, Yergi, Nükte Ve Fıkralarıyla Yahya Kemal, Milliyet Yayınları, İst. 1984

17 Ağustos 2024 Cumartesi

Yakup Ömeroğlu - 15 Yılın Ardından



Bu yıl Avrasya Yazarlar Birliği Yazarlık Atölyelerimizin faaliyete başlamasının 15. Yılını kutluyoruz.

Önce tek atölye olarak çalışmalara başlandı. Yüz yüze yazarlık eğitimi veriliyordu ve o dönem de uzaktan eğitim başlamış olmasına rağmen çok da yaygın değildi. 

Fuzuli - Gazel (Cânı kim cânânı için sevse cânânın sever)

Cânı kim cânânı için sevse cânânın sever
Cânı için kim ki cânânın sevse cânın sever
Her kimin âlemde miktârıncadır tab’nda meyl
Ben leb-i cânânımı Hızr Âb-i Hayvân’ın sever
Başa dem düşdükçe taksîr eylemez akar müdam
Ol sebepten muttasıl çeşmim ciğer kanın sever
Müşg-i Çin âvâre düşmüştür vatandan ben kimi
Hansı şûhun bilmezem zülf-i perişânın sever
Su ki ser-gerdan gezer başında vardır bir hevâ
Gâlibâ bir gül-ruhun serv-i hırâmânın sever
Akıbet rusvâ olub mey-tek düşer il ağzına
Kim ki bir ser-mest sâkî lâ’l-i handânın sever
N’olacaktır terk-i aşk etme Fuzûlî vehm edip
Gâyeti derler ola bir bende sultânım sever

16 Ağustos 2024 Cuma

Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup Ömeroğlu'nu Kaybettik

Avrasya Yazarlar Birliği Genel Başkanı Yakup Ömeroğlu Hakk’ın Rahmetine kavuşmuştur.

Cenazesi 17 Ağustos 2024 Cumartesi Günü ikindi namazına müteakip Ankara Hacı Bayram Veli Camiinde kılınacak cenaze namazının ardından Cebeci Asri Mezarlığına defnedilecektir. Merhuma Allah’tan rahmet kederli ailesine başsağlığı ve sabır diliyoruz.

Türk Dünyası’nın başı sağ olsun!

Necati - Gazel (Gül dürlü dürlü nāz ile göñlini bülbülüñ)

 

Maḫmūr gözler olalı mest-i şarāb-ı nāz

Her gūşede benüm gibi biñ var ḫarāb-ı nāz

15 Ağustos 2024 Perşembe

Namdar Rahmi Karatay - Geçti Bor'un Pazarı


Başta kavak yelleri estiği günler hani?
Umduğumuz neş'eler, şerefler, ünler hani?
Beklenilen alaylı, şanlı düğünler hani?
Servi gibi ümitler döndü birer iğdeye,
Geçti Bor'un pazarı, sür eşeği Niğde'ye!

Nef'İ - Gazel (Ol ebrûlar ki levh-i cebhe-i cânâne yazmışlar)

Ol ebrûlar ki levh-i cebhe-i cânâne yazmışlar

Cemâlî matlaıdır ki ser-i dîvâne yazmışlar

14 Ağustos 2024 Çarşamba

Süleyman Nahifi - Gazel (Nâz ile itse ol sanem-i pür-hicâb raks)



Nâz ile itse ol sanem-i pür-hicâb raks

Eyler felekde âh iderek âfitâb raks


Pâ-bûs içün düşer niçe diller ayagına

Meclisde eyledükçe o mest-i harâb raks

Süleyman Nahifi'nin Hayatı ve Eserleri

 

Asıl adı Süleyman'dır. İstanbul'da dünyaya geldi. Doğum yılı 1076/1665-66 olarak tahmin olunmaktadır. Dedesi Abdurrahman b. Sâlih, babası ise Abdurrahman b. Muhyî'dir. 

Pir Sultan Abdal - Geçti Dost Kervanı


Şu karşı yaylada göç katar katar
Bir güzel sevdası gözümde tüter
Bu ayrılık bize ölümden beter
Geçti dost kervanı eyleme beni

13 Ağustos 2024 Salı

Cihan Okuyucu* - Hazret-i Mevlânâ ve Yunus

 

Anadolu’nun siyasî bakımdan çözülüş asrı olan XIII. yy. diğer taraftan tasavvuftan beslenen büyük bir fikrî ve edebî canlılığa da tanıklık etmiştir. Sonraki bütün fikrî ve edebî gelenekleri derinden etkileyen Hazret-i Mevlânâ, Yûnus Emre, Hacı Bektâş-ı Velî, Ahî Evran ve Âşık Paşa pek az bir zaman farkıyla hep bu asırda yaşamıştır. Bu zevât arasında bilhassa irfân dünyamızın biri güneşi, diğeri ayı olan Hz. Mevlânâ (1207-1273) ve Yûnus Emre (1240 -1320)’nin emsalsiz bir mevki’i vardır. Biz de bu kısa yazımızda bu iki dâhi şahsiyet arasındaki fikrî ve hissî yakınlığı ele almaya çalışacağız. Öncelikle belirtelim ki Fuat Köprülü’nün de isabetle teşhis ettiği üzere Yûnus Emre, Mevlânâ’nın Farsçayla ifade ettiği tasavvufun yüksek hakîkatlerini devrin az işlenmiş Türkçesiyle, ulaşılması imkânsız bir kudrette ifade etmesini bilmiştir. Aynı mânâ kaynağından beslenen ve hâdiselere aynı mânevî pencereden bakan Mevlânâ ve Yûnus arasında çok derûnî bir his ve fikir akrabalığı söz konusudur. Bu akrabalığı bir etkileme ve etkilenme olarak kabul edersek etkilenen tarafın Mevlânâ’dan yaklaşık elli sene sonra vefat eden Yûnus Emre olacağı tabîidir. Nitekim Yûnus’un aşağıdaki beyitleri, gençliğinde Mevlânâ ile görüştüğünü ve onun sohbetlerinde bulunduğunu haber vermektedir:

Mevlânâ sohbetinde saz ile işret oldu

Ârif mâniye daldı kim biledi ferişte (T.301/7)