Gamzen ne dem ki tiğ çekip hûn-feşân olur
Uşşâk-ı dil-figâra ecel mihribân olur
Çeşmin o kahraman-ı gazab-nâkdir senin
Kim hışmı zâil olsa dahi bî-emân olur
Kim gördü böyle Hindû-yı mest-i kemin-küşâ
Kim bir hadengi âfet-i can-ı cihan olur
Müjgânlarınla seyreden ol ebruvanı der
Birden bu denlü tir nice der-kemân olur
Gamzen suâle başlasa uşşâka her müjen
Gûya lisân-ı hâl ile bir tercemân olur
Gamzen görür itâb ile öldürdüğün bizi
Durmaz girişme dahi ana hem-zebân olur
Bu nâz u nigâh-ı tegâfül ki sende var
Hızr olsa âşıkın sebeb-i terk-i cân olur
Sen böyle nâz u şîve satınca gedâlara
Narh-ı metâ-ı derd ü belâ râygân olur
Yeksân ise yanında seven sevmeyen seni
Hûbâna bu muâmeleden çok ziyân olur
Râzî değilse ger buna nâmûs-ı dilberî
Uşşâka derse böyle ihânet yamân olur
Her nâ-mahâlle ruhsat-ı nezzâre ya neden
Bir gün demez misin ki mahallinde kan olur
Dil bu hevâ ile kafes-i teng-i sînede
Mânend-i mürg-i bâl-şikeste tapân olur
Kim gülşen-i ruhunda vere nağmeye karâr
Tâ ol zamân ki bâğ-ı cihân pür-hazân olur
Fikreyleyince dâm-ı girih-gîr-i zülfünü
Bir hâlet elverir ki kafes gülsitân olur
Zülfün mü ya gezende siyeh mâr-ı hambeham
Kim pâsbân-ı genc-i nihân-ı miyân olur
Yahut hümâ şikâr edici şâhbâzdır
Dâim hevâ-yı sayd ile bî-âşiyân olur
Gâhi halka durur pîç ü tâb ile
Tuğr-yi hükm-i pâdişah-i hüsn ü ân olur
Gâhî ki deste deste yatur yerde gûyiyâ
Çârûb-ı âsîstân-ı memâlik-sitân olur
Ol safder-i yegâne ki tâb-ı mehâbeti
Cevşen-güdâz-ı Tehmeten ü Kahramân olur
Diller döyer mi görmeğe cenk içre nîzesin
Ol dem ki hûn-ı düşmen ucundan revân olur
Saflar düzüp hücûm edicek hayl-i düşmene
Dehşetle âsumân u zemîn pür-figân olur
Oklar sihâm-ı kavs-i kazâdan nişân verir
Peykân-ı tîr ise ecel-i nâgehân olur
Evc-i hevâda sıyt-ı çekâçâk-ı tîğdan
Âvâz-ı ra'd u sâika reh güm-künân olur
Sensin o saf-şiken ki yazılsa menâkıbın
Her muhtasar rivayeti bir dâsitân olur
Hakka benem ol nâdire-perver ki her sözüm
Bir tuhfe gibi elden ele armağân olur
Günümüz Türkçesiyle Anlatım:
1. Yan bakışın kılıç çekip kan saçmağa başlayınca yüreği yaralı âşıklara ecel acır, şefkat gösterir.
2. Senin gözün öyle hiddetli bir Kahramandır ki kızgınlığı geçse bile amansız, merhametsizdir.
3. Böyle, bir oku dünyanın canına belâ olan, (açıkça) tuzak kuran ve kendinden geçmiş kara yağız bir Hintliyi kim görmüştür?
4. 0 kaşları kirpiklerinle beraber seyreden: "Birden bu kadar ok nasıl yaya konulabilir?” der.
5. Yan bakışın, senin bizi azarlayarak öldürdüğünü gördüğü halde, cilve de durmadan onunla söz birliği eder.
6. Âşıkın ebedi hayat sahibi Hızır bile olsa, sendeki bu naz ve bu bilmezlikten, anlamazlıktan gelen bakış, onun bile ölümüne sebep olur.
7. Sen aşkını dilenen herkese böyle naz ve şive satınca, dert ve belâ malı da değerini kaybeder.
8. Seveninle sevmiyenin sence farkı yoksa bu yolda hareket etmekten güzellere çok zarar gelir.
9 - 10. Dilberlik haysiyeti ve namusu buna razı olmaz da, âşıklara: ”Bize böyle hakaret etmeniz, sonra fena olur!” derse peki, öyle her olur olmaza sana bakma müsaadesini neden veriyorsun? Sırasında, bu yüzden kan dökülebileceği aklına gelmez mi?
11 - 12 - 13. Gönül; dünya bahçesinde sonbahar oluncaya, (yani kıyamete) kadar, senin bir gül bahçesini andıra yanağında ötedurmak arzusuyla, kanadı kırık kuş gibi, göğsün dar kafesinde çırpınır. Fakat saçının düğümlerle dolu olan tuzağını düşününce, öyle bir hal gelir ki, kafes ona bir gülistan kesilir.
14. Bu, zülfün müdür; yoksa, gizli bel hazinesinin bekçisi olan kıvrım kıvrım, sokucu bir kara yılan mıdır?
15. Yahutta, daima av hevesiyle yuvasından uçan ve (oraya dönmeyen) hüma avlayıcı bir doğan mıdır?
16. Bazan, kıvrımlarla halka halka durunca güzellik ve cazibe padişahının fermanındaki turaya benzer.
17. Bozan da, yerde tutam yatınca sanki memleketler fethedenin (Murat Paşa’nın) eşiğinin süpürgesi plur
18. 0 eşsiz, saf yaran yiğit (Murat Paşa) ki, kudretinin ve büyüklüğünün ateşi Tehemten ile Kahramanın zırhlarını eritir.
19. Devrin o âdil adamı ki, adaletinin suyu, feyzi, emniyet ve asayiş gülistanını gül ağaçlarıyla süsleyip donatır.
20. Âlemde eşi bulunmayan paşa ki, ihsanı herkes için nihayetsiz ve minnetsizdir.
21. Askerlerini sıralayıp düşman ordusuna hücum edince yer, gök dehşetle inlemeğe başlar.
22. Yeryüzü hücumun zelzelesiyle sarsıldığı zaman kıyamet kargaşalığı meydana gelir.
23. Kapkara toz duman içinde parlak kılıçların ışıltısı, sanki karanlık bulutta çakan bir şimşek olur
24. Oklar, kaza ve belâ yayının oklarını andırır; okların temreni ise ansızın gelen ecele benzer.
25. Kılıç şakırtılarından, semada, gökgürültüsüyle yıldırım sesi yolunu kaybeder.
26 - 27. Her atılışta, mızraklı yiğitlerin hücumu düşman sürüsüne o kadar belâ getirir ki, düşmanların vücutlerindeki mesame delikleri, "gözenekler” baştanbaşa, mızrağın yılan mühresine benzeyen ucunu çeken birer delik olur.
28. Bazan kendisi (Murat Paşa), asker saflarının ortasında kılıç gibi durur; bazan da, düşman saflarının ortasını paramparça eder.
29 - 30. Eğer kıyamet günün asilerinden bir günahkâr o zaman (harp zamanında) kopan kıyameti görse, o anda gönlünden cehennem korkusunu çıkarıp atar ve mahşer meydanı ona cennet bahçeleri gibi görünür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder