17 Ekim 2024 Perşembe

Mehmed Akif Ersoy - Küfe (Safahat'tan - 5)

Beş-on gün oldu ki, mu’tada inkıyâd ile ben
Sabahleyin çıkıvermiştim evden erkenden.
Bizim mahalle de İstanbul’un kenârı demek:
Sokaklarında gezilmez ki yüzme bilmeyerek!
Adım başında derin bir buhayre dalgalanır,
Sular karardı mı, artık gelen gelir dayanır!
Bir elde olmalı kandil, bir elde iskandil ,
Selâmetin yolu insan için bu, başka değil!
Elimde bir koca değnek, onunla yoklayarak,
Önüm adaysa basıp, yok, denizse atlayarak,
Ayakta durmaya elbirliğiyle gayret eden,
Lisân-ı hâl ile amma rükûa niyyet eden
O sâlhurde , harab evlerin saçaklarına,
Sığınmış öyle giderken, hemen ayaklarına
Delîlimin koca bir şey takıldı...

16 Ekim 2024 Çarşamba

Yunus Emre - Aşk mezhebi dîndür bana

Ey 'âşıkan ey 'âşıkan 'ışk mezhebi dîndür bana

Gördi gözüm dost yüzüni yas kamu dügündür bana


Ayruk bize yas eylemez gönlümüzi pâs eylemez

Hak'dan gelen görklü âvâz andan gelen ündür bana

15 Ekim 2024 Salı

Şeref Taşlıova - Vurun Evlatlarım


Kara dağda düşman topu patlıyor
Asker hücum etmiş Kars'ı alıyor
Hırsınan hasımımız çatlıyor

Vurun evlatlarım Allah aşkına
Şehid olanımız cennet köşküne
Atın aslanlarım Allah aşkına
Şehid olanımız cennet köşküne

Niyaz İlahisi

 

Şem'-i ruhuna cismimi pervane düşürdüm
Evrâk-ı dili âteş-i sûzâna düşürdüm
Bir katre iken kendimi ummana düşürdüm
Takrir edemem derd-i derûnum elemim var
Mevlâyı seversen beni söyletme gamım var

Ak Zambaklar Ülkesinde

 


KİTABIN ADI: Ak Zambaklar Ülkesinde

YAZARI: Grigoriy Petrov

ÇEVİREN: Ali Haydar

YENİ HARFLERE AKTARAN VE SADELEŞTİREN: Mahir Ünlü

YAYINEVİ: Bilgeoğuz Yayınları - İstanbul

BASIM YILI:  2022

KİTABIN YAYIM MAKSADI: Sosyal ve ekonomik şartların en kötü olduğu zamanlarda bile önemli şahsiyetlerin milletin ilerlemesini sağlayabileceğini anlatmak.

Mehmed Akif Ersoy - Durmayalım (Safahat'tan - 6)

Sa’dî diyor ki: “Bir gece biz kârbân ile
Âheste-seyr iken yolumuz düştü bir çöle.
Sür’atle tayy için o beyâbân-i vahşeti,
Hep yolcular fedâ ederek istirâhati,
Gitmektelerdi. Bir aralık bende meşye tâb
Hiç kalmamış ki düşmüşüm artık zebûn-i hâb
Âvâre bir piyâdeyi bekler mi kâfile?
Nâçâr şedd-i rahl edecek tâ be-merhale .
Durmuş, diyordu, bir de uyandım ki, sârban :
“Kalk ey zavallı yolcu, uzaklaştı kârban!
Uykum benim de yok değil amma bu deşt-zâr ,
Ârâmgâh olur mu ki bin türlü korku var?
Ser-menzil-i merâma varır durmayıp giden;
Yoktur necât ümîdi bu çöller geçilmeden.
Heyhât, yolda böyle düşen uyku derdine,
Hep yolcular gider de kalır kendi kendine!”

Fuzuli - Gazel (Çeşm-i sûret-bâzıma müjgân saf-i hengâmedir)

 

Çeşm-i sûret-bâzıma müjgân saf-i hengâmedir
Kana batmış her müjem bir şûh-i gül-gûn câmedir
Tâ hatın üzre ham-i ebrûların ser-germiyim
Her sözüm derd-i dil imlâsına bir ser-nâmedir
Gösterir her dem alâmetler kıyâmetten kadin
Kâ’im etmiş haşr bürhânın aceb allâmedir
Derdim oldur kim müselmân olmuş ol tersâ-beçe
Küfre olan zulmler ta’nı bu gün islâmedir
Yüzde nakş-i hûn-i dil râz-i nihânım fâş eder
Şerh-i gam tahrîrine her kirpiğim bir hâmedir
Ey sabâ rahm et kim ol bî-derd kılmış terk-i cevr
Çâre-i derd-i dilim mevkûf bir i’lâmedir
Ey Fuzûlî bulmadım reng-i riyâdan bir safâ
N’ola ger meylim bu reng ile mey-i gül-fâmedir
(Fâ i lâ tün fâ i lâ tün fâ i lâ tün fâ i lün)

Cengiz Aytmatov - Beyaz Gemi (Roman Özeti)

 


ESERİN ADI :BEYAZ GEMİ
YAZARI :CENGİZ AYTMATOV
YAYIN EVİ :ÖTÜKEN
BASIM YILI :1970
SAYFA SAYISI :174


1.ESERİN KONUSU

Annesi ve babasını tarafından küçük yaşta dedesinin yanına bırakılmış bir çocuğun hayal dünyası ve babasına ulaşma isteği anlatılmaktadır.

14 Ekim 2024 Pazartesi

Faruk Nafiz Çamlıbel - Madde ve Kuvvet


Gövdeler -varsa- gönüllerden alır cevherini

Yürek olmazsa bilekler çekemez hançerini

Kahramansız yaşamak kahrına mahkumdurlar

Kaybeden zümreler Allah'ını, peygamberini.

Bekir Sıtkı Erdoğan - Kara Gözlüm Efkarlanma Gül Gayri

Söz: Bekir Sıtkı Erdoğan
Beste: Gültekin Çeki
Makam: Rast
Usul: Aksak

Kara gözlüm, efkarlanma gül gayri!
İbibikler, öter ötmez ordayım.
Mektubunda diyorsun ki: 'Gel Gayri! '
Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım.

Yunus Emre - Anmaz mısın sen şol güni gözüñ nesne görmez ola

 


Anmaz mısın sen şol güni gözüñ nesne görmez ola
Düşe sûretün topraga dilün haber virmez ola

Çün 'Azrâîl'i ne tuta assı kılmaz ana ata
Kimse döymez o heybete halkdan meded irmez ola

Gele sana cân alıcı dahı cân alur kılıcı
'Akluñı başdan alıcı bir dem amân virmez ola

Evvel gele şol yuyucı ardınca şol su koyucı
İledüp kefen sarıcı bunlar hâlüñ bilmez ola

Oglan gider dânışmâna saladur dosta düşmâna
Sonra gelmek peşimâna sana assı kılmaz ola

Agaç ata bindüreler sinden yana göndereler
Yir altına indüreler kimse ayruk görmez ola

Üç güne dek oturalar hep işüñi bitüreler
Ol dem dile getüreler ayruk kimse anmaz ola

Yûnus miskîn bu ögüdi sen sana virseñ yeg idi
Bu şimdiki mahlûkâta ögüt assı kılmaz ola

13 Ekim 2024 Pazar

Köksal Cengiz (Niyâzkâr) - Bu Vatan Sahipsiz Değil

Tefrikayla içimize sızanlar,
Bilin ki bu vatan sahipsiz değil!
İçte, dışta kuyumuzu kazanlar,
Bilin ki bu vatan sahipsiz değil! 

Hırsızın Hiç mi Kabahati Yok?

 


Süleyman Demirel 12 Eylül öncesi anarşiye karşı niye tedbir almadığı sorulunca bir fıkra anlatır: 

“Hocanın evini hırsızlar soyunca komşular söylenmeye başlamış. 

‘Hocam, insan kapısını kilitlemez mi?’, 

‘Para ortaya konur mu?’, ‘

Bu kadar ağır uyku olur mu?’ diyorlarmış. 

Hoca da cevap vermiş: Tamam ben hatalıyım da, eve giren hırsızın hiç mi kabahati yok?”

Faruk Nafiz Çamlıbel - Bizim Memleket


İçinden tanırım ben o elleri,
Onlar ki zahirde viran olurlar;
Ardıçlı dağları, çamlı belleri
Aşanlar şi'rine hayran olurlar.

12 Ekim 2024 Cumartesi

Faruk Nafiz Çamlıbel - Sonsuz Rüya


Ezeli varlığa candan vurulan aşıklar,
Ses alır ta ötesinden ebedi dünyanın.
Yerin altında devam etmesidir bence ölüm,
Yerin üstünde görüp geçtiğimiz rüyanın.

Ümit Yaşar Oğuzcan - Acılar Denizi

 

Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

1950-1960'lı Yıllarda Türkmen Edebiyatı

 

1950’li ve 1960’lı yıllar, Türkmen şiirinin en üretken olduğu ve değişime uğrayıp yenileş­tiği yıllardır. Önce Ekim devriminin getirdiği baskının sonucu, ardından da İkinci Dünya Savaşının sebep olduğu olaylar ve duyguların baskısı altında kendi mecrasından çı­kan, kendi meselelerini ele alamayan, Türkmenlerin kendi değerleriyle donanmamış olan Türkmen şiiri, 1950’li yılların ikinci yarısından itibaren kendi yatağında ilerlemeye başla­mış, “ ... yaşadıkları ülkenin dokularını, halkın gönlündeki zenginliği ve inceliği duyarlı bir sembolizmle şiirleştirme fırsatını” bulmuştur.

Fuzuli - Gazel (Şu’le-i şem’-i ruhun ağyâra bezm-efrûz olur)

 

Şu’le-i şem’-i ruhun ağyâra bezm-efrûz olur
Âh kim yetgeç bana bir berk-i âlem-sûz olur
Gayr çeşminden bulur her dem nigâh-i merhamet
Ben ne kıldım kim nasîbim nâvek-i dil-dûz olur
Her gün açar gönlümü zevk-i visâlin yenleden
Gerçi güller açmağa her yılda bir nevrûz olur
Hâle tek çıkmaz evinden mâh-tal’atler müdâm
Her kimin devr-i kamerde tâli’i firûz olur
Sâ’idin zevkiyle terk etmiş Fuzûlî âlemi
Meyl-i sahrâ eylemez bir kuş ki dest-âmûz olur
(Fâ i lâ tün fâ i lâ tün fâ i lâ tün fâ i lün)

11 Ekim 2024 Cuma

Mehmed Akif Ersoy - Tevhîd Yâhud Feryâd (Safahat'tan - 4)

 

Ey nûr-i ulûhiyyetinin zılli avâlim ,
Zıllin bile esrâr-ı zuhûrun gibi muzlim !
Kürsî-i celâlin -ki semâlarla zeminler
Bir nokta kadar sahn-ı muhîtinde tutar yer-
İdrâkin eder gâye-i ümmîdini haybet ...
Yâ Rab, o ne dehşettir, İlâhî, o ne heybet!
Pervâzına yetmez gibi pehnâ-yi avâlim,
Gâhî seni bulsam diye, âvâre hayâlim
Bir şevk ile lâhûta kadar yükseleyim der.
Lâkin nasıl olsun ki bu mi’râca muzaffer?
Nâsût muhîtinde henüz çalkalanırken,
Bir dest-i tecebbür dayanıp göğsüne birden;
Hüsranla iner öyle sefîl, öyle muhakkar :
Hâlâ o sükûtun küreden tozları kalkar!
Yalnız o mu? Bin fikr-i semâvî bu zeminde,
Bîtâb-ı taharri kalarak âh ü eninde!
Eşbâha mı kurbün olacaktır cevelângâh ?
Ervâh bütün mündehiş-i “sümme radednâh!”
Sun’undaki esrâra teâlî bize memnû’
Olmaz mı, ridâ-pûş dururken daha masnû’ ?
Hurşîd-i ezelden nasıl ister ki haberdâr
Olsun daha bir zerreyi derk etmeyen efkâr?
Ey nâmütenâhî sana nisbet ile mahdûd ,
Mahsûr-i muhît-i kaderindir ne ki mevcûd.
Dîbâce-i evsâfını almaz bütün eb’âd,
A’dâd edemez silsile-i feyzini ta’dâd .
Ummân-ı şüûnun ki birer mevcidir a’sâr ,
Her mevcesi bir lücce-i bî-sâhil-i âsâr!
Fermânına mahkûm ezeliyyet, ebediyyet;
Ey pâdişeh-i arş-ı güzîn-i samediyyet .
İbdâ’-i bedîin -ki cihanlarla bedâyi’
Meydana getirmiş- bize ey Hâlik-ı Mübdi’ ,
Mübhem nasıl olmaz ki? Ademden değil isbât,
Bir zerre-i mevcûdu yok etmek bile heyhât ,
Kâbil olamaz çıksa da bin dest-i muharrib .
Yâ Rab, bu nasıl âlem-i lebrîz-i garâib !
Serhadd-i ezel bed’-i hudûd-i melekûtun ,
Pehnâ-yi ebed gâye-i sahn-ı ceberûtun .
Hükmün ki tahakküm edemez seyrine bir şey;
Bir anda bu pâyansız olan cevvi eder tayy .
Bir an, diyerek eylemişim bilmeyerek, bak!
Takyîd zamanla seni ey Fâtır-ı Mutlak!
Bakîyi beşer her ne kadar etse de tenzîh,
Fâniyyeti îcâbı, eder kendine teşbîh!
Itlâka nasıl yol bulabilsin ki tefekkür?
Eşbâhı görür eyler iken rûhu tasavvur!

* * *