22 Mart 2024 Cuma

Kumuk Türklerinin Ağız Yaratıcılığı Hakkında Birkaç Söz


Kendi halkının söz sanatını sevmeyen insan yoktur. Folklor, yani, halk şarkıları, masallar, atalarsözleri, hikâyeler ve benzerleri bize büyük bir haz verir. Onlar mutlu günlerde sevincimize parlak güneş gibi neşe katarak gelmiş; üzüntülü günlerde bir akraba gibi, can yoldaşı gibi kalplerimize avuntu olarak gelmiş; onlar aşk ateşinin yürek yaktığı zamanlarda gerçek dost olarak gelmiş. Daha ilk adımımızı bile atmadığımız günlerde annemizin ninnilerinden başlayarak son yolculuğumuza uğurlayan ağıtlara kadar ömrümüze hükmeden, ruhumuzun gıdası olan, halkımızın söz hazinesi folklordur. 

Endireylilerin, Erpelilerin, Atlıboyunlularm değişmeli şarkıları, Haydak Kumuklarmın merasim şarkıları, Borağanlılarm mizahı, Ötemişlilerin muzip kargışları; bunların her biri kimi sevindirmemiştir ki! 

Sanatın gücünü ve değerini halk, eski zamanlardan beri iyi anlamış. Kumuklar, "Kafiyeli söze engel yok" diye boşuna söylememiş. Zor günler geldiğinde bazıları kılıcım sallar, bazıları ise halkın kahramanlık duygularını coşturmak için kopuzunu kullanır. Hatta kopuzun hüneri kılıçtan üstün gelmiş. Otacıların derman bulamadığı hastaları, Kumuk ozanları, telli kopuzlarını çalarak teskin etmişler ve âdeta onları diriltmişler. Bir ozan, ağaç kopuzu alıp pek ustaca çalmaya başladığında, hamur yoğurmakta olan bir kadın, kendisi de farkında olmadan, ellerinden hamuru akıtarak oynamağa başlamış diye söylerler.

"Biz de ölürüz, ölürüz, 
Ölünce yumulur iki gözümüz. 
Biz öldükten sonra kalanlar, 
Söyler bizim sözümüz." 

diye, Kazak er, bilediği dört satırın içinde, sanatlı sözün ölmeyeceğini, yaratıcılıktaki mirası iyi anladığını nasıl güzel göstermiş! 

Eskiden tanınmış ozanlar ve tarihçiler, genç ozanların en yeteneklisini yanma çağırır, yeteneği dolayısıyla onu iltifatlarla himaye eder, kabiliyeti koruma görevini ona verir, buna işaret olmak üzere de, kendi kopuzunu veya tarih kitabını, en değerli ve büyülü armağan olarak verirlermiş. 

Geçen günler, devirler bilinmezse, hem günümüzü doğru ve tam olarak anlamak, hem de geleceği görebilmek zordur. Halk tarihinin öğrenilmesinde sözlü geleneğin de büyük bir ehemmiyeti vardır. Yıllar yıllara tâbi olarak değişir, yaşar; yıllarm yolu, yırların yoludur demek de mümkündür. Asırlar asırların, nesiller nesillerin yerine geçebilir; ama sanat yaratıcılığında yeni ortaya konan eserler, eski eserleri inkâr etmez; her ikisi de birlikte yaşar. İlmî gözle bakıldığında bu eserlerde, onlara hayretamiz bir şekilde bağlanan asırların, nesillerin tarihî izlerini, renklerini görebilmek mümkündür. Ağız yaratıcılığı bakımından Kumukların tarihini araştırmak ayrıca ehemmiyetli; çünkü, ilk olarak, Asya ve Avrupa'yı bir birine bağlayan asıl yollardan biri olan Kumuk ovasından pek çok kavim ve halk geçmiş; bunlar Kumuk halkının tarihine, kültürüne muhtelif derecelerde tesir etmiş; bundan başka, söz konusu tarihî durumlardan bahseden eski belgeler, tarihî kitaplar şimdilik elimizde çok değil. Eski devirlerin tarihleri şunları inceler: kadim zamanlardan başlayarak halkımız neyle meşgul olmuş, neye inanmış ve dayanmış, neyi değerli ve neyi değersiz görmüş, neye âşık ve neye karşı olmuş; nasıl düşünmüş; kimlerle karışmış, akraba veya dost olmuş; düşman olarak gelen kimlerle savaşmaya mecbur kalmış; bu kadar çok soruya, folklorumuzu araştırmadığımız taktirde, yeterli ve doyurucu cevaplar bulmamız mümkün olmazdı. Şöyle bir araştırdığımızda, ağız yaratıcılığımızın en gerçekçi ve renkli bir şahit olarak şöyle dediğini görürüz: Az sayıdaki halkımız, üstüne sayısız ordular saldırsa da, sadece kahramanlığına güvenerek ülkesinin bağımsızlığı için savaşmış, dost ve kardeş halklara da yardım elini uzatarak, zor günlerde onlardan güç alarak, dertli devirlerde yılmadan, belâlara boyun eğmeden millî kimliğini saklayabilmiş; halkımız "Emanete ihanet etme", "Keçi veren koyun alır" diyerek namusu, cömertlik bayrağına tuğ etmiş; fakir hatırlarımızın "Fakir olsam da, esir değilim" diyerek, beylerin önünde diz çökmeden, onlara keskin mızrak gibi saplandığı günler az olmamış. Yoksul gençler "Yoksullar kalmaz yoksul hâlinde, varlılar kalmaz varlı hâlinde" diyerek, umutlarını yitirmeden hayallarine ulaşmak için çabalamış. Yukarıda anılan sebepler dolayısıyla, Ekim Devriminden öncedeki vakitlerden başlayarak günümüze dek Kurmakların kendileri de, başka halkların temsilcileri de bizim ağız yaratıcılığımıza kıymet vermiş, onu derlemeğe ve yayımlamağa çalışmışlar. Kumukların arasmdan çıkan âlimlerin, şairlerin ve başka meşhur araştırmacıların her şeyden önce folklorumuza göz atması boşuna değil, örneğin D. M. Şihaliyev, M. Osmanov, A. Şamşüdinov, M. Alibekov, Abusupiyan, S. Haciyeva, vb.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder