Şiirin edebiyat dünyası içinde ayrı bir yeri vardır. Şiir, insanoğlunun varlığı ile birlikte var olmuş, varlığını binlerce yıl devam ettirmiştir. İnsanı başka canlılardan ayıran özelliklerin başında söz gelir. Şiirin de özünde söz, sözün özünde de güzellik vardır.
"Şiir nasıl yazılmalı?" sorusunun tam bir cevabı
üzerinde dünya asla anlaşamayacak. Çünkü şiirin tanımında bile ortak noktaya
ulaşamayan şairler ve edebiyat tarihçilerinin bu soruya verilecek ortak bir
cevapları da olmayacaktır. Bazı muhataplar, şiire bir tanım aranamayacağını,
şiir yazmanın öğretilemeyeceğini söylemekle bu soruyu
geçiştireceklerdir.Halbuki yüzlerce genç kalemi eline almış, ilham perisinin
teşrifini gözetmektedir.
"Şiir tanımlanamaz" deseler de bu doğru değil.
Sözde mana yükünün artması ve ahengin sağlanmasıyla elde edilen san'at eserine
şiir demiyor muyuz? Farklı tanımlar da ortaya konulabilir elbette.
"Şiir yazmanın öğretilemeyeceği" söylenecektir. Bu yargı doğru gibi görülmektedir ama işin aslı öyle değildir. Siz öğretirsiniz, karşı taraf öğrenebilir veya öğrenemez. Bu hususta peşin hükümleri bir yana bırakmak gerek.
Genç şairler yazmadan önce çok şiir okumalılar. Yunus Emre,
Aşık Veysel, Karacaoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu, Fuzuli, Nedim, Nabi, Yahya Kemal
Beyatlı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Necip Fazıl Kısakürek, Orhan Veli, Dilaver
Cebeci, Abdurrahim Karakoç, Bahattin Karakoç, Sezai Karakoç, Yavuz Bülent
Bakiler.... Okunacaklar listesi uzayıp gider.
Genç şair yazmaya hece ölçüsüyle başlamalıdır. Önce az sözle
çok şey ifade etmeyi hecenin dar kalıbı içinde öğrenmeli, kafiye ve redifle de
ahengi tatmalıdır.
Kendine güvenen genç şair aruzu da denemeli. Aruzdaki beste
ahengini okumakla kalmamalı, yazarak yaşamalıdır. İsterse yalnız bir beyit
yazsın ama mutlaka yazmalıdır. Bundan sonra şairimiz istediği vezni veya
serbest vezni kullanabilir. Bir manzumede bunların hepsini kullanacaklar bile
çıkabilir.
Bu çalışma, genç şairlere bir uyarıdır. Uyarının objektif
olduğu bu satırları yazanın çok kitap okumasına karşılık şiir yazmamasından
anlaşılabilir. Çünkü şiir yazmak gayret kadar ilham ve kabiliyete de bağlıdır.
Şiir yazma kabiliyetinin herkeste olması da beklenemez.
Montaigne “Şiirin orta hallisi veya kötüsü için kurallar,
ustalıklar bir ölçü olabilir. Ama iyisi, yükseği, harikuladesi aklın
kurallarını aşar. Onun güzelliğini tam ve sağlam olarak görenler, bir şimşeğin
ihtişamına benzer bir parıltı görmekle kalırlar. Büyük şiir, muhakememizi
tatmin etmez, allak bullak eder” diyor. Bu sözlerle anlatılan büyük şiire
ulaşmanın şartı, öncelikle uzun yıllardan bu güne kadar elde edilen şiir
bilgisini özümlemek ve şiire dönüştürmek olsa gerekir. Nasıl söylemiş büyük
usta: "Sen kapları, testileri hele bir kır, sular nasıl bir yol tutar,
gider..."
Şairlerimize kolay gelsin diyor, başarılar diliyoruz.
Kaynak: Milliyet Blog
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder