Bir sanat ya da düşünce eserini tanıtırken zayıf ve güçlü yönlerini belirtme, bir yazarın gerçek değerini yansıtma amacıyla yazılan yazılara eleştiri (tenkid) denir.
Bir kimsenin kendi eleştirisini yazarken ortaya koyduğu esere de otokritik (özeleştiri) denir.
Eleştirinin öncelikli amacı, iyi ve güzel olan sanat yapıtının değerini ortaya çıkarmak, sanatı iyi ve güzel olmayandan kurtarmak, kalıcı bir niteliğe kavuşturmaktır. Sanatçıyı daha güzel, daha güçlü, daha olgun, daha başarılı eserler oluşturma konusunda teşvik etmektir. Okura, izleyiciye ve sanatçıya kılavuzluk yapmaktır.
Düşünsel plâna göre yazılan eleştiri yazılarını herkes yazamaz ancak uzman kişiler uzmanı olduğu alanda yazabilir. Eleştiri yazarının alan bilgisi, eleştirdiği çalışmayı yapanın alan bilgisi ile en azından aynı seviyede olmalıdır.
Eleştiriler, eleştirmenin tavır ve tutumuna izlenimsel ve nesnel; konularına göre esere, sanatçıya, topluma, okura, tarihe yönelik eleştiri diye türlere ayrılır.
Eleştirmenin Tavır ve Tutumuna Göre Eleştiriler
İzlenimsel (Empresyonist) Eleştiri: İlkelerini Fransız edebiyatçı Anatole France (Anatol Frans) belirlemiştir. Eleştirmen, bir eseri kendi zevk, algılama ve değer ölçülerine göre inceleyerek eleştirir. Öznel olan bu eleştiri türünde kişisel yargılar ağırlıkta olduğun- dan günümüzde pek rağbet görmemektedir.
Nesnel (Bilimsel) Eleştiri: Edebî eserlerin içerik, yapı ve üslupları üzerinde tarafsız olarak yapılan eleştirilerdir. Her eserin değerlendirilmesinde kullanılabilecek ölçütler vardır. Eleştirmen, kişisel yargıları bir taraf bırakarak bilimsel araştırmalardan yararlanır ve eseri tarafsız bir gözle değerlendirir. Eserin sanat değerini ortaya koymaya çalışır.
Konularına Göre Eleştiriler
Eseri Konu Alan Eleştiri: Bir eserin yapısını kavrayıp açıklamaya çalışan eleştiri türüdür. Anlatım tekniği, tema, olay örgüsü, semboller, kişiler ile kişiler arasındaki ilişkiler vb. teknikle ilgilidir. Eleştirmen, bunlar arasındaki ilişkiyi, eserin bütününe katkısını ortaya koymak için çabalar. Biçimci eleştiri sayesinde eserlerin gizli kalmış güzellikleri, derin anlamları, zenginlikleri gösterilmeye çalışılır. Eseri oluşturan malzemelerin bir yapı olarak nasıl karşımıza çıktığı ortaya konur.
Sanatçıya Yönelik Eleştiri: Bir eleştirmenin, ele aldığı eseri değerlendirirken sanatçının varlığını, onun eseri ile kişiliği arasındaki ilişkiyi esas alan eleştiridir. Eseri açıklamak amacı ile sanatçının hayatı ve kişiliği üzerinde durulur; sanatçının kişiliğini ve dünyasını açıklamak için de eserleri incelenir.
Topluma Yönelik Eleştiri: Varlığını topluma borçlu olan edebiyat, bir toplum içinde doğmuş ve toplumu yansıtan bir ayna olmuştur. Ele alınan, değerlendirilen eserlerin toplumdan yola çıkılarak incelenmesidir. Toplum bilimsel eleştiri de denen bu eleştiri türü, bir eserin toplumsal şartlara bağlı olarak değerlendirilmesi gerektiği ilkesini savunur.
Okura Dönük Eleştiri: Eleştirmenin bir eseri değerlendirmek yerine, eserin bir okur olarak kendi duyguları üzerinde bıraktığı etkileri ifade etmesidir. İzlenimci eleştiri de denen bu türde eleştirmen, bir eserin her okurda aynı etkiyi bırakmayacağını bildiği için belirli kurallar koyup nesnellikten söz etmez. O eserin kendisinde uyandırdığı coşku ve duyguları anlatır.
Tarihsel Eleştiri: Bir eserin yazıldığı döneme ve şartlar dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği ilkesine dayanan eleştiridir. Tarihsel eleştiri, ele aldığı eseri sadece tarihsel sınırlar içine almakla kalmaz; söz konusu eser hangi çağın ürünüyse onu, o çağ okurunun gözüyle anlamaya, incelemeye çalışır. Bu da ele alınan yapıtın yazıldığı çağın değerlerine ve ölçütlerine göre yargılanmasını, eleştirilmesini zorunlu kılar. Bu eleştiri türü, özellikle geçmişte ortaya konmuş edebiyat eserlerini değerlendirmeyi hedeflediği için edebiyat tarihi çalışmalarında rağbet görmüştür.
Cumhuriyet Dönemi’nde Eleştiri
Cumhuriyetin ilk yıllarında eleştirimize egemen olan, genellikle Ataç’la özdeşleşen öznel eleştiri anlayışıdır. İkinci çeyreğin ilk yarısında ise eleştirimizin hem nitelik hem de nicelikçe geliştiğini görüyoruz. Eleştiriye ilgi artmış, edebiyat dünyamız yeni eleştirmenlere kavuşmuştur. Bunlar, eğitimli, donanımlı, meraklı, edebiyatı ciddiye alan, bu nedenle de yalnız uygulamada kalmayıp yaptıkları işin kuramını da öğrenen, bu konuda özgün düşünceler üreten/üretmeye çalışan genç eleştirmenlerdir. Sözgelimi Memet Fuat öznel/ izlenimci eleştiri, Asım Bezirci nesnel-bilimsel eleştiri, Hüseyin Cöntürk yeni eleştiri, Tevfik Çavdar toplum bilimsel eleştiri, Mehmet Kaplan akademik eleştiri kuramını benimsemiştir.
Eleştirmenlerdeki artış, kuramlardaki çeşitlilik eleştirimizin kalitesini de yükseltmiştir. Eleştiride uzmanlaşmaya doğru bir gidiş başlamış; şiir, roman, hikâye eleştirmenleri ortaya çıkmıştır. Sözgelimi Hüseyin Cöntürk, Turgut Uyar ve Cemal Süreya şiir, Fethi Naci roman, Asım Bezirci hikâye/şiir, Tevfik Çavdar ve Tahir Alangu hikâye/roman eleştirisi üzerine yoğunlaşmışlardır.
Ali Canip Yöntem’in “Milli Edebiyat Meselesi ve Cenap Bey’le Münakaşalarım” , Orhan Şaik Gökyay’ın “Destursuz Bağa Girenler” adlı eserleri bu dönemde yazılan bazı eleştiri yazılarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder