17 Ekim 2024 Perşembe

Edebi San'atlar

 

1. TEŞBİH : Aralarında ortak özellik bulunan iki kavramdan nitelik yönünden zayıf olanın güçlüye benzetilerek belirgin hale getirilmesidir. 

Tam bir benzetmede dört öğe bulunur. 

a-Benzeyen:Bir birine benzetilen kavramlardan nitelikçe güçsüz olanıdır. 

b-Kendisine Benzetilen:Benzetilen kavramlardan nitelikçe güçlü olanıdır. 

c-Benzetme Yönü:Benzeyenle benzetilen arasındaki ortak özelliktir. 

d-Benzetme Edatı: Benzetmeyle benzetilen arasında ilişkiyi kuran edattır. (Gibi,kadar,sanki vb.)  

2. İSTİARE: Her hangi bir varlığa,benzerlik dolayısıyla asıl adının benzediği başka bir varlığın adının verilmesine denir.Bu sanatın özünün teşbih oluşturur.Ancak istiarede benzeyen ve kendisine benzetilenden sadece biri söylenir. 

a. Açık İstiare: Yalnız kendisine benzetilenin kullanılmasıyla yapılır. 

b. Kapalı İstiare Sadece benzeyenin söylendiği, kendisine benzetilenin söylenmediği istiaredir.

3. KİNAYE: Bir sözün hem gerçek hem de mezac anlamda anlaşılacak biçimde kullanılmasına denir.

4. TEŞHİS : İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insana özgü bir özellik verme sanatına denir.

5. İNTAK: İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların konuşturulması sanatıdır. Konuşturma kişileştirmeden sonra gelir.Varlıklar önce kişileştirilir sonra gerekirse konuşturulur. Her intakta bir kişileştir me vardır ama her kişileştirmede bir intak yoktur.Fabllar bu sanata örnektir.

6. TARİZ: Söylenen sözün, gerçek ve mecaz anlamının dışında büsbütün tersini kastetmektir. 

Ninesi: “Benim torum çok cesurdur canım, horozdan korktuğuna bakmayın!” dedi.

7. TENASÜP: Anlamca aralarında ilişki bulunan sözcüklerin bir arada kullanılması sanatıdır.

8. TEVRİYE: Birden fazla anlamı olan bir kelimenin iki anlama gelecek şekilde kullanılmasıyla oluşturulan sanattır.Kelimelerin yakın anlamları söylenir görünerek uzak anlamları kastedilir.Tevriyede kelimenin her iki anlamı da gerçektir.

9. TECAHÜL-İ ARİFANE: Bilinen bir gerçeği bilmez görünerek anlatma sanatıdır. 

10. HÜSN-İ TALİL: Herhangi bir gerçek olayın meydana gelişini, gerçek nedeninin dışında, hayali ve güzel bir nedene bağlama sanatıdır.

11. TEZAT: Birbirine zıt özelliklerin, duygu, düşünce ve hayallerin bir arada söylenmesidir.

12. LEFF Ü NEŞR: Genellikle bir beyit içinde birinci dizede en az iki şey söylenip, ikinci dizede bunlarla ilgili benzerlik ve karşılıkların verilmesidir. 

13. TELMİH: Bilinen bir olay, kişi, nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimde anlatma sanatıdır. Telmihin başarılı olması için okuyucunun dolaylı anlatıma konu olan düşünceyi kolayca anlayabilmesi gerekir.

14. TEKRİR: Tekrir şiirde bir bölümün tekrar edilmesidir. Bu şiire ahenk kazandırır. (Bilmek istersen seni / Can içre ara canı / Geç canından bul anı / Sen seni bil sen seni vb.)

15. İSTİFHAM: Cevap bekleme amacı gütmeden, duyguyu ve anlamı güçlendirmek için sözü soru biçiminde yöneltmeye istifham (soru sorma) denir.

16.RÜCU: Bir düşünceyi daha güçlü anlatmak için, söylenen sözden döner gibi davranmaya rücu denir. Sanatçı; nükte, üzüntü, sevinç, heyecan, dehşet … durumlarında anlatımı daha güçlü ve canlı kılmak için rücu sanatına başvurabilir. Rücuda, önceki sözden dönüş yok, fakat döner gibi yapma vardır. Amaç, anlamı pekiştirmektir. Dönüşler art arda gelebilir. 

Alnın bir sitare-i nev, yok bir âfitâb 

(Tevfik Fikret) 

[Sitare-i nev: Yeni yıldız. Âfitâb: Güneş] 

Bir şarkıdır söylediği / Mavi bir sevda şarkısı / Hayır mavi değil / Ela bir şarkıdır söylediği.

17. SEHL-İ MÜMTENİ: Edebiyatta, çok basit görünen; fakat benzeri kolay kolay yazılamayan beytlere, kıtalara verilen addır. 

"Mende mecnun'dan füzun aşıklık istidadı var / Aşık-ı sadık menem, Mecnun'un ancak adı var” vb.

18. CİNAS: Cinâs, sözlükte iki şeyin benzemesi anlamında kullanılır. ve okunuş bakımında aynı ya da benzer olan kelimelerin bir arada kullanılmasıyla yapılan söz sanatıdır.

Aylardan temmuz, mevsimlerden yazdır 

Gel ey peri bana en güzel şiirleri yazdır.

Sahilleri gezdim yapayalnız adım adım 

Unuttum gitti vallahi, neydi sahi adım.

19. ALİTERASYON: Şiirde aynı seslerin tekrar edilmesi suretiyle ahengin güçlendirilmesidir.

20. SECİ: Düzyazıda kelimelerin kafiyeli olarak sıralanmasıdır.

"Hemîn bize lâzım olan oldur kim edebümüz komayavuz. Şol ki anun keremidür ana ısmarlayavuz. Bize bu izzet yiter ki anun kulı olavuz. Kulluğıçün biz hizmetde duravuz. Kul olan kulluğında durmak gerek. Cennet ve cehennem dimemek gerek. Cennet isteyenlerün ekseri hizmet istemez, hanlık ister. Ve bihişt taleb idenlerün çoğı kullıkdan kaçup sultânlık ister… Hak Hazretinün hüsn-i va’diyle ve ol cenâbun sıdk-i ahdiyle a’mâl-i hasenenün te’vîli elbette gökçek olsa gerek. Ve a’mâl-i kabîhanun bilmezüz ki n’olsa gerek. Meşiyyet elindedür ve ihtiyâr yedindedür. Diledüğine adi idüp cezâ ider ve diledüğine fazl idüp atâ ider. Her ne bölükden nasîb iderse takdîr anundur ve her ne cemâatden kılursa tedbîr anundur. Lûtfından Umîdümüz oldur kim hayrın mukadder kıla ve kereminden umulan oldur kim yesîrin müyesser kıla. Günâhlarımuzdan geçe lûtf-ı amîmiyle ve cerâimümüzi afv ide hulk-ı kerîmiyle. Âmîn Yâ Rabb el-Âlemîn."

(Sinan Paşa, Tazarruname'den)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Orhan Şaik Gökyay - Beyan-ı Aşk