6 Ocak 2025 Pazartesi

Fuzuli - Gazel - 267 (Gördüm ol hurşîd hüsnün ihtiyârım kalmadı)

 

Gördüm ol hurşîd hüsnün ihtiyârım kalmadı
Sâye tek bir yerde durmağa karârım kalmadı
Bir gün olmaz tal’atın görmek müyesser âh kim
Zerrece ol gül yanında i’tibârım kalmadı
Pâk kıldı sûretimden za’f dehr âyinesin
Öyle mahv oldım ki bir zerre gubârım kalmadı
Gam günü hem-demlerim gark oldular göz yaşıma
Silmeğe göz yaşımı bir gam-güsârım kalmadı
Rüzgârım hoş geçerdi âh kim devran dönüp
Oldu ahvâlim harâb ol rüzgarım kalmadı
Râh-i aşk içre bana ancak fenâ maksûd idi
Şükr kim maksûda yettim intizârım kalmadı
Ey Fuzûlî il kamu ağyârım oldu yâr için
Sûz-i dilden gayrı bir dil-sûz yârım kalmadı
(Fâ i lâ tün fâ i lâ tün fâ i lâ tün fâ i lün)

1. (O güneşin güzelliğini gördüm ve iradem elimden gitti. Bir gölge gibi hiçbir yerde duramıyorum.)

Gölgenin iradesi güneşin elindedir. Gölge güneşle beraber yürür ve bir yerde durmaz. Çünkü güneş daimâ şarktan garba doğru yürür.

Burada güneş, hakikî sevgilidir. Çünkü âşıkın iradesini almıştır.

Tasavvufî ma'nâda da böyledir. Âşıkta irade olması için kendisini var telakki etmesi lâzımdır. Halbuki âşık varlığını sevgilide ifna etmiştir.

Karar burada iki ma’nâyadır : Biri huzur ve rahat, diğeri de herhangi bir şeye karar vermek. Bu iki ma'nâda irade şarttır. Burada karar kelimesi her iki ma'nâda kullanılmıştır.

2. (Onun didârını, güneş gibi doğuşunu, güzelliğini görmek bir gün bile müyesser olmadı. O güneş yanında zerre kadar i'tibarım, değerim kalma­dı.)

îkinci mısradaki "gül" değil "gün" olacaktır. Sevgili güle benzetilirse de bu beytte gül hayali ile alâkalı birşey görülmüyor. Zerre kelimesi daimâ güneşle beraber gelir. Burada birinci mısradaki gün, muayyen bir zaman müddeti, ikinci mısrada ise güneş ma'nâsınadır.

Birinci mısradaki tal'at kelimesi tulu' ile alâkalıdır.

Hakikî sevgilinin güzelliği bütün kâinatta görülür. Lâkin zâtı görün­mez.

Zerre, güneş huzmesi içinde kaynaşan tozdur. Zerre güneşi görür, fâkat âşık göremez. Zerre en hakîr ve değersiz bir şeydir. Karanlık bir yere sızan güneş ışığı içinde ancak görünür. Güneş ise zerreyi gösteren­dir. Kâinatta tek görünen hayat menbaıdır. Şâirin nazarında güneşin hiç­bir değeri olmayan zerre kadar bile i'tibarı yoktur. Zerre görüyor, şâir gö­remiyor.

3. (O kadar zayıfım ki bu zayıflık dünya aynasından benim suretimi te­mizledi. Dünya aynasında artık görünmüyorum.)

Öyle mahvoldum ki bir zerre tozum kalmadı.

Aynada dahi görünmeyen bir sûret, bir şekil yok demektir. İkinci mısradaki zerre kelimesinden anlıyoruz ki dünya aynası dediği güneştir. Güneş yuvarlak ve parlaktır.

Gubar toz topraktır. Ma'denî aynaları ince kumla parlatırlar, temiz­lerler. Bunu birinci mısradaki pâk kelimesinden anlıyoruz. Pâk bir ma'nâda dünya aynasından şâirin şeklini silip yok etmek, ikinci ma'nâda aynayı temizlemek , parlatmaktır.

Şâirin sûreti, şekli bir varlık ifade eder. Bu âşık için bir lekedir, is­tenmeyen bir şeydir. Çünkü âşık yok olmak ister. Bu sebepten dünya ay­nasından benim sûretimi temizledi diyor.

4. (Aşk ızdırabı içinde o kadar gözyaşı döktüm ki arkadaşlarım, dostla­rım benim gözümün yaşı içinde boğuldular. Gözyaşımı silecek bir dert ortağım kalmadı.)

Hem-dem kelimesindeki "dem" den gözyaşının kanlı olduğunu anlı­yoruz.

Gözyaşını silmek aynı zamanda teselli etmek ma'nâsınadır.


5. (Zamanım, hayatım güzel geçmekteydi. Felek ters döndü, ahvâlim harap oldu, o eski günlerimden eser kalmadı.)

        Hoş geçen zaman, Elest Bezminde Hak ile visâl hâlindeki zamandır.

    Lâkin madde âlemi yaratılıp felekler dönmeye başlayınca anasır âlemine düşen âşık, aşkın türlü ıstırablariyle kıvranıyor, ahvâli harap oluyor. O eski visâl günleri geride kalıyor.


    6. (Bu anasır âlemine düştükten sonra bütün arzum, bu benlikten kurtu­lup yine Hakk'a, o güzel günlere dönmek idi. Allah'a şükrolsun ki maksa­dıma eriştim, artık bekleme devresi bitti.)


    7. (Ey Fuzûlî, o sevgili uğrunda herkes, her şey bana ağyar oldu. Yani aşk yolunda halk beni anlamadı, ta'n etti. Her varlık aıtık benim için ağyar oldu. Hiçbirini sevmiyorum. Benim için içi yanan bir tek dost kaldı, o da gönlümün yanışı.)

Yukarıki beytte dediği gibi fenâya erince, fânî olan her varlık onun için ağyar oluyor. Çünkü yok oluyor.

Sûz-i dil, gönül yanışı ile dil-sûz, gönül yakan arasında akis san'atı vardır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ozan Arif - Vebalin Var