28 Ağustos 2024 Çarşamba

Gülcan Havva Eraslan - Dünyanın İşleri: Ötkir Haşimov

Türkiye’nin gündemine giren “Özbekistan Türkçe kullanma kararı aldı” manşetleri tam bir kara cehalet örneği. Niçin böyle derseniz, Özbek edebiyatının en sevdiğim yazarlarından birini size tanıtarak cevap vermek isterim.


Bugün Türkiye’nin gündemine giren “Özbekistan Türkçe kullanma kararı aldı” manşetleri tam bir kara cehalet örneği. Niçin böyle derseniz, Özbek edebiyatının en sevdiğim yazarlarından birini size tanıtarak cevap vermek isterim. Tabi bu tanışma, Özbekistan’ın dilinin asırlardır Türkçe olduğu, Çağatay Türkçesi olarak bildiğimiz Doğu Türkçesinin Uygur Türkçesi ile beraber temsilcisi olduğunu, dil çalışmalarında da Karluk grubu Türkçesi sınıfında yer aldığını söylememize engel değil.

Özbekistan, 2 Eylül 1993 yılında yasalarında Latin alfabesi kullanma kararı almıştır. Buna rağmen halk, Sovyet-Rus hâkimiyetinden kalan alışkanlıkla yazı dilinde Rusçayı da kullanıyor, çoğunlukla da Özbek Türkçesini Kiril alfabesi ile kullanmayı tercih ediyordu. Yani dil Özbek Türkçesi, yazımda Latin ve Kiril olmak üzere iki farklı alfabe tercih ediliyor. Basınımızda yer alan haber (!) gibi, Türkçe kullanmaya yeni başlanmıyor. Zaten Türkçenin bir kolu olan Özbek Türkçesinde ikili kullanımda olan Kiril alfabesi yerine, uzun yıllardan beri yürürlükte olan Latin alfabesini tek alfabe olarak kullanma kararını kati şekilde uyguluyor. Haberlerde yer aldığı gibi değişen dil değil, dilin kullanımındaki alfabedir.

Özbek Türkçesinin  “Ana” kalemi, Ötkir Haşimov

Ünlü Özbek yazar Ötkir Haşimov 4 Ağustos 1941 tarihinde Taşkent’in Dombirabad mahallesinde doğmuştur. Taşkent Devlet Üniversitesi Filoloji Fakültesinde eğitimini tamamlamış, çeşitli gazetelerde, yayınevlerinde görev yapmıştır. Özbekistan’ın bağımsızlığını ilân etmesinden sonra bir dönem Özbekistan Âlî Meclisine girerek Özbekistan’da telif hakları kanunu çıkarmak için mücâdele etmiştir. Özbekistan üniversitelerinde dersler vererek birçok öğrenci yetiştirmiştir.

Çöl Havası adlı ilk hikâyesi 1963 yılında yayımlandığında, edebî çevrelerin dikkatini çekmiştir. Titizliğiyle tanınmış yazar Abdullah Kahhar da bu yetenekli genci hemen fark etmiştir. Savaşın Son Kurbanı, Yenge, Muhabbet, Rençperin Bir Günü, Ömürlük Alışveriş, Güneş Terazisi, Ak Bulut Apak Bulut gibi onlarca hikâyesi; Rüzgâr Esiverir, Bahar Geri Dönmez, Kalbine Kulak Ver, Dünyanın İşleri, İki Kere İki Beş kıssaları; Nur Var ki Gölge Var, İki Kapı Arası, Düşte Geçen Ömürler gibi romanları yayımlanarak Özbek edebiyatındaki yerini almıştır.

Sovyet ve Özbek edebiyatı dışında, dünyanın diğer bölgelerindeki edebiyat ürünlerini de yakından takip eden Haşimov; Ernest Hemingway, Simonov, Kuprin gibi çeşitli yazarlardan, Düğünler Mübarek Olsun, O Sizden Bu Bizden, Vicdan İlacı, İnsan Sadakati, Katliam gibi eserleri de tercüme etmiştir.

Eserlerinde Özbek halkının manevî dünyasını, geleneklerini, hayat tarzını tasvir etmeye son derecek özen göstermiştir. Eserlerinin dili, bugün Özbekistan’da kullanılan, yaşayan Özbek Türkçesidir.

Ötkir Haşimov, farklı bir yazardır. Bilmediği konuda, anlamadığı meseleler hakkında kalem oynatmayı sevmez. Kahramanlarını gerçek hayattan alır. Onların yalnız dış görünüşünü değil iç dünyasını da okuyucuya vermeye çalışır. Bu kahramanların şahsında bir devrin insanının yaşadığı sevinçleri, ızdırapları, tarihî olayları okuyucularının gözlerinin önüne serer. Ötkir Haşimov’un Türkiye’de en bilinen kitabı, Dünyanın İşleri, Bilge Oğuz Yayınları tarafından 2014 yılında yayımlanmıştır.

Çağdaş Özbek edebiyatının en çok okunan yazarlarından biri olan Haşimov’a şiir yazıp yazmadığı sorulduğunda;

“On sekize girmeyen kim var,

Bağından gül dermeyen kim var?

Senin hakkında dört satır yazıp

Sessizce sırdaşına gösterip

Komşu kızına vermeyen kim var?” şeklinde  verdiği cevapla âdeta hepimizin başında kavak yelleri estiren günleri bize yeniden hatırlatıyor.

Kısacası, şiire olan ilgisinin sokaktaki sıradan bir vatandaş veya toy bir delikanlıdan öteye geçmediğini ifade etmiştir. Ötkir Haşimov’un mütevâzı karakterinden başka cevap da beklenmeyeceği onu tanıyanlar, eserlerini okuyanlar tarafından ifade edilir.

Ötkir Haşimov ile ilgili Türkiye’de birçok çalışma yapılmıştır. Mahir Ünlü’nün Academia.edu sitesinde Dünyanın İşleri ile ilgili eserini inceleyen uzun bir makalesi, yine Ege Üniversitesi’nden Fatma Açık’ın Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi’nde, Bartın, Atatürk ve Aydın üniversitelerinde yapılmış birçok araştırma ve hakkında yazılmış makaleler bulunmaktadır.

Haşimov eserleri ve konuları

Ötkir Haşimov’un kısa ve uzun hikâyelerden meydana gelen Dünyanın İşleri kitabı, yazarın kendi annesine adadığı bir eserdir. Cengiz Aytmatov’un bütün eserleri nasıl hüzünle tamamlanıyor, mutlu son ile bitmeyen karakteristik bir özelliğe sahip ise, Haşimov’un da karakteristik bir üslûbu vardır. Anne figürü her hikâyesinde yer bulur. Oğlunu rahminde büyüten, doğuran, emziren kadın, âdeta yazarın bütün yazma serüvenini de belirlemiştir.

Yazar, kitabını takdim ederken: “Bu kitap, büyüklü küçüklü hikâyelerden ibaret. Fakat onların hepsinde benim için en aziz insan olan annemin siması var. Bu hikâyelerdeki insanların hepsinin yüzünü kendi gözlerimle gördüm. Yalnız bazılarının isimleri değiştirildi elbette. Bu kişilerin kaderi bir şekilde annemin kaderine bağlanmış. Dünyadaki bütün anneler, evladı ile olan ilişkileri yönünden birbirine benziyor. Aziz anneler! İşte bu sebeple, bu eseri size ithaf ediyorum” demektedir. Kitapta yer alan hikâyelerdeki anne figürüne gelin hep birlikte kısaca bir göz atalım.

Yazar, Ak Aydınlık Geceler hikâyesinde masallar anlatan, masallarla oğlunu eğiten sıradan ama irfan sahibi anneyi anlatır.

Teselli adlı hikâyede ise yazarın annesi ölmüştür.

Düş hikâyesinde de sağlığında her gece yolunu beklemesinden üzüntü duyduğu annesini düşünde, kendisine karanlıkta yürümesin diye ışık tutarken görür.

Yazar, Dünyanın İşleri’nde babasını da anlatmaktadır. Babası da bilgili, otoriter ama müşfik, kimseye minnet etmeyen bir adam olarak tanıtılmaktadır.

Ay Güneşten Nur Alıyor hikâyesindeki Doktor Arif’in annesi aslında yazarın gerçek hayatta öğretmenidir.

Annelerin bedduasını alanın işi er veya geç bozulur. Kuru Yemişçi hikâyesini de bu konu üzerinden işler.

Usta adlı hikâyesinde yazarın annesinin dinî inançlarıyla merhameti karşı karşıya gelir. “Özbeklerin tatili ya ev yapmakla geçer ya düğün dernekle.” diye örnek verilen özdeyiş ile Özbeklerin hayat tarzını ortaya koymayı da ihmal etmez.

Kertenkelenin Kuyruğu hikâyesinde ise annenin öfkeli yüzünü görüyoruz.

Borç hikâyesindeki annenin tavrı bambaşkadır. Her ay aldığı emekli aylığını ne yaptığını şakayla karışık soran oğullarına: “Borçlarım var. Onlara veriyorum” der. Oysaki maaşı ile her ay çocuklara hediye alıp dağıtmaktadır. Hayata ve insanlığa karşı borcunu, sadece kendisinin değil, tüm çocukların mutluluğunu sağlayarak ödemeye çalışan bir anne vardır.

Ninni hikâyesinde ise annenin ninnisi ile mezarlıkta Kur’an-ı Kerim tilaveti karşılaştırılıyor. Yazar hem annesinin hem de Kur’an tilavetini okuyan bu iki sese tutkundur.

Ötkir Haşimov’a göre en ağır günah ise anneyi üzmek, kırmak ve ağlatmaktır. Hem dinî inanç gereği ‘Cennet anaların ayakları altındadır.’ Hem de Haşimov için anneden daha kutsal bir varlık yoktur.

Dünyanın İşleri’nde uzun ve kısa hikâyelerden sonra kitabı bitirirken eklediği “İltica” başlıklı yazısında annesinin mezarını ziyaret eden yazarın üzüntüsü belirgin şekilde fark edilir.

Anne, ben geldim… İşitiyor musun anne, ben yine geldim… cümlesi ile Ö. Haşimov’un duygu dünyasının eserlerine nasıl sirayet ettiğini görebiliyoruz. Bu zengin duygu dünyası, Türkçe’nin ölümsüz eserlerine imza atmıştır. İşte bunlara Türkçe değil demek kapkara bir cehalettir. Gelin siz de Haşimov’un zengin duygu dünyasından kendinizi mahrum etmeyin, Türkçenin engin denizinde ruhunuzu serinletin.

(Bu yazı millidusunce.com sitesinden alınmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder