27 Haziran 2024 Perşembe

Cho'lpon - Xalq



Xalq dengizdir,
Xalq to‘lqindir,
Xalq kuchdir,
Xalq isyondir,
Xalq olovdir, xalq o‘chdir…
Xalq qo‘zg‘alsa, kuch yo‘qdirkim, to‘xtatsin,
Quvvat yo‘qkim, xalq istagin yo‘q etsin.
Xalq isyoni saltanatni yo‘q qildi,
Xalq istadi, toj va taxtlar yiqildi…

Xalq istagi: ozod bo‘lsin bu o‘lka,
Ketsin uning boshidagi ko‘lanka,
Bir qo‘zg‘alur, bir ko‘pirar, bir qaynar,
Bir intilur, bir hovliqar, bir o‘ynar,
Yo‘qliqni-da, ochlikni-da yo‘q etar,
O‘z yurtini har narsaga to‘q etar…

Butun kuchni xalq ichidan olaylik,
Quchoq ochib xalq ichiga boraylik!

                   * * *

Xayol, xayol… Yolg‘iz xayol go‘zaldir,
Haqiqatning ko‘zlaridan qo‘rqaman.
Xayoldagi yulduzlarkim, amaldir,
Olovimni alar uchun yoqaman.
Go‘zal xayol, kel, boshimda gul o‘ynat,
Manim istak-tilagimni erkalat!

Arif Nihat Asya - Dua

 


Biz,kısık sesleriz...minareleri,
Sen,ezansız bırakma Allahım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allahım!
Mahyasızdır minareler...göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allahım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allahım!
Bize güç ver...cihad meydanını,
Pehlivansız bırakma Allahım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah'ım!
Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah'ım!
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah'ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah'ım!
Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız;
Ve vatansız bırakma Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah'ım!

Fuzuli - Gazel (Kimsede ruhsârına tâkat-i nezzâre yoh)


Kimsede ruhsârına tâkat-i nezzâre yoh
Âşıkı öldürdi şevk bir nazara çâre yoh
Bağrı bütünler bana ta’ne ederler müdâm
Hâlimi şerh etmeğe bir ciğeri pâre yoh
Yığdı benim başıma dehr gamın n’eylesin
Bâdiye-i aşkta ben kimi âvâre yoh
Dehrde hemtâ sana var perî yoh dimen
Var güzel çok velî sen kimi hun-hâre yoh
Gözde gezer çizginip katre-i eşkim müdâm
Katre-i eşkim kimi çerhte seyyâre yoh
Çâk görüp göğsümü kılma ilâcım tabib
Zâyi’ olur merhemin bende biter yâre yoh
Zârlığım aşktan var Fuzûlî velî
Ol meh-i bî-mihrden rahm men-i zâre yoh
(Müfteilün Fāilün Müfteilün Fāilün)


Faruk Nafiz Çamlıbel - Son Âşık



Hasretinle geçiyorken bu gençlik çağım,
Ey sevdiğim, ben ümitsiz değilim gene
Ak düşünce saçların kumral rengine
Kollarında son aşıkın ben olacağım.
Ey başında şimdi sevda rüzgarları esen,
Böyle her gün yollarımdan geçsen de süzgün
Sen benimsin büsbütün terk olunduğun gün ...
O mukadder günü, bilmem, düşündün mü sen?

Ben bir beyaz saçlı aşık, sen bir ihtiyar ...
O gün bana yalaşırken ey ilahi yar,
Esirgeme gözlerimden bir son buseni,

Kirpiğinden yavaş yavaş bir damla aksın,
Çünkü, ruhum, sen de o gün anlayacaksın
Ki hiç kimse benim kadar sevmemiş seni! 

26 Haziran 2024 Çarşamba

Ahmet Hamdi Tanpınar - Selam Olsun

 


Selâm olsun bizden güzel dünyaya
Bahçelerde hâlâ güller açar mı?
Selâm olsun sonsuz güneşe, aya
Işıklar, gölgeler suda oynar mı?

Hepsi güzeldi kar, tipi, fırtına
Günlerin geçişi ardı ardına.
Hasretiz bir kanat şakırtısına
Mavi gökte kuşlar yine uçar mı?

Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan,
Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan,
Dönmeyen gemiler olduk açıktan,
Adımızı soran, arayan var mı?...

24 Haziran 2024 Pazartesi

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu - Âsım'ın Nesli

 


Sakarya'nın kan fışkıran toprağından yoğrulup
Unutulmuş pınarlardan doldurulan testiler.

Azgın kuzey yellerinin ateşinde kavrulan
Bağırlardan, dudaklardan susuzluğu kestiler.

Her birinden bölük bölük yumaklanan bulutlar
Şol Ebabil kuşlarınca kanatlanıp, estiler.

Haykırdılar...Can bölünmez, et tırnaktan ayrılmaz!
Bozkurt olup, çakalları inlerinde bastılar.

En kudurgan namlulardan boşaltılan ölüm
Döşleriyle göğüsleyip, başlarıyla süstüler.

İtildiler, kakıldılar, dövüldüler, öldüler...
Lakin düşen bayrakları burçlarına astılar.

Yaz yağmuru sağnaklardan kırk ikindi gürleyip
Şom ağızlı baykuşların seslerini kıstılar.

Ne dünyalık istediler, ne aferin umdular,
Ne kavgadan vazgeçtiler, ne gücenip küstüler.

Vatan, millet, din ve devlet, alsancaklar hakkına
Dar günlerin erkek aslan sesiydiler...Sustular!

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu - Gün Sazak



Kurudu gözde pınarlar, canım içre canım gitti
Devrildi iri çınarlar, nice gül fidanım gitti

Bölünmesin diye millet, baki kalsın diye devlet
Dağlar gibi kemikle et, seller gibi kanım gitti

Param parça idi ruhum, ellerinde bir gürühun
"Tufanı bu mudur Nuh'un?", diye arşa ünüm gitti

Hey yakınlar uzaklar, bekler pusular tuzaklar
Tayfuna dönsün Sazaklar, göz ışığım Gün'üm gitti

Yetim kaldı körpe çağam, feryadımı nice boğam
Gün doğmak üzere ağam, gün batarken inim gitti

Bu bir nesildir sürekli, gözü pek çatal yürekli
Zor günlerimde gerekli, tuğ gibi beş binim gitti

Sakarya esti yiğitler, bağrı kan süslü yiğitler
Süphan göğüslü yiğitler, gittiyse benim gitti

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu - Önkuzu

 

Ertuğrul Dursun Önkuzu

Önkuzu hey! ... Önkuzu!
Önde gider Önkuzu...
Anası 'Dursun' demiş...
Durmaz... gider Önkuzu.

Kuzu yürür... kuzu yürür...
Önde Önkuzu yürür...
Kuzular meledikçe
Gönlüme sızı yürür...

Önkuzu hey! ... Önkuzu!
Önde gider Önkuzu...
Bu bayrak düşmez yere
Ölmedikçe son kuzu...

Dursun adı... Dursun adı...
O gitti, dursun adı.
Dillerde türkü olsun,
Yürekte vursun adı...

Kuzular koç olacak,
Toy, düğün, göç... olacak
Bu yıl ki kuzuların
Adları "öç" olacak! 

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu - Uyan Ey Türk Oğlu!

 


Er meydanlarından çekilir oldun
Çorak iklimlere ekilir oldun
Eğilmek bilmezdin bükülür oldun...
Sürer mi bu gaflet; daha kaç sene?
Uyan ey Türk uyan! Uyumak nene?

Boşaldın boşaldın.. Dolabilmedin,
Gidişin o gidiş.. Gelebilmedin...
Döktüğün kanları alabilmedin...
Şah damarlarına yapışan kene
Sömürür mü seni; daha kaç sene?
Bakın şu Oğuz'un torunlarına;
Kara taş bağlamış karınlarına!
Umutsuz gözlerle yarınlarına
Bakarlar mı dersin; daha kaç sene?
Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene!

Eski sandıklarda harsın, tören ey!
Hain, çaşıt dolu; yanın, yören ey!
Bağlı tutsak sanır seni gören ey!
Bu böyle sürer mi; daha kaç sene?
Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene.

Bak ne der Oğuz Han, Alparslan, Tuğrul:
Ey Bozkurtlar soyu! Yerinden doğrul!
Silkin! ... Öz mâyanla yeniden yoğrul!
İnsanlığı nûra kavuştur yine
Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene.

Acunda ne varsa kurudan, yaştan
Al Dede Korkut'tan, Hacı Bektaş'tan
Malazgirt ufkuna doğ yeni baştan...
Dilerim Tanrı'dan bu devran döne,
Uyan ey Türk! ... Uyan! Uyumak nene?

Seni aldatmasın 'Batı' denilen,
Onun mayasıdır 'katı' denilen,
Onun iç yüzüdür 'kötü' denilen...
Odur özsuyunu sömüren kene!
Sen uyan; onu da düşün!
Kaç parçaya bölmüşler seni?
Sonsuz bir sahraya salmışlar seni...
Kanadını kırıp yolmuşlar seni..
Kalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne!
Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene.

Yıkıldın, yakıldın: 'devrim' dediler,
Soysuzlaştırıldın 'evrim' dediler,
Bozkurta it, ite 'yavrum' dediler..
Kalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne!
Uyan ey! ... Kendine dönmeyi dene.

Türk Bilge Kağan der 'İşitin beni!
Benim çağlar aşan, benim en yeni.
Ey Türk! Bir gün gaflet basarsa seni
Gönül ver, kulak tut bendeki üne,
Uyan Ey! Kendine dönmeyi dene! '

'Üstten gök basmayıp yer çökmeyince
Hainler türeyip bel bükmeyince
Seni gafil bulup kan dökmeyince
Türk'ün bir düşmanı çıksa da bine
İlini, töreni bozamaz yine! '

Köklerinden koptu okumuşların,
Batıyı put yaptı okumuşların,
Yaptığına taptı okumuşların...
Ey Türk! Kendine dön! Yad, yaban nene
Kalk, doğrul yerinden, yürü geç öne!

Dinle! Dövülmekte... Çağrı kösleri,
Dinle! Yakındadır... Ayak sesleri,
Bozkurtların sıcak, hür nefesleri
Ufkunu doğudan sarsın da yine
Kalk! Doğrul yerinden! Yürü, geç öne!

Sen, Oğuz Ata'nın has milleti, sen!
Sen, son Peygamberin has ümmeti, sen!
O seni boğmadan, boğ zilleti sen! ...
Uyan! Ey Türk oğlu! Uyumak nene?
Kalk, doğrul yerinden! Yürü, geç öne!

Medet ummaya gör kızıl surattan,
Seni mahrum koyar aşktan, muraddan,
Çağla Sakarya'dan, kükre Fırat'tan..
Kara, kızıl, sarı.. Sür, topla yine;
Bunlardır özünü sömüren kene!

Destanlar yazılır, şanına lâyık,
Yine de erişmez ününe lâyık,
Olursan soyuna, dinine lâyık...
Geçer bu gafletin; sürmez çok sene,
Uyan ey Türk oğlu! Uyumak nene?

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu

 


1929'da Elazığ'ın Ağın ilçesinde doğdu. İlköğrenimini burada gördü. Akçadağ Köy Enstitüsü'nü bitirdikten sonra öğretmenliğe başladı.

Çeşitli köy ve kasabalarda 19 yıl öğretmenlik yaptı. Sonra sırasıyla ilköğretim müfettişliği, Milli Eğitim Bakanlığı Yayımlar Genel Müdürlüğünde şube müdür yardımcılığı, şube müdürlüğü, genel müdür yardımcılığı, İstanbul'da Devlet Kitapları Müdürlüğü vazifelerinde bulundu. 1978'de emekli oldu. Daha sonra Türk Edebiyatı Vakfı ve Doğu Türkistan Vakfı'nda çeşitli idari vazifelerde bulundu. Doğu Türkistan'ın Sesi dergisini yönetti. Son olarak Türkiye gazetesinin Kültür-Sanat köşesini idare etti. Vefatına kadar bu vazifeyi yürüttü.

Asaf Halet Çelebi - Ayna

 


Aynadan bakan benim
           küçük gotamacık
duvarlardan karşına çıkan
aynalardan hayalini çalan
muhabbet olup vücudunu saran
          küçük câriyen
                      nigâr-ı çîn

nigâr-i çîn
          bin bir aynada oynar
ayna ayna içindedir
            nigâr-i çîn
                      nigâr-ı çînin içinde
ve zaman
                      zamanın dışında

uzat ellerini küçük gotamacık
hayal hayal içinde
dünya bir hayal dolabıdır
            aynalardan geçer
                      küçük gotamacık
çok sürmeden hayallerimiz
                     aynaların arkasından geçer

aynaya bakan benim
           hayal annemin oğlu
                     bodhista gotama


dünyada en güzel şey
           seni buldum
                       artık hiç bir şey istemem
küçük câriyem nigâr-ı çîn
            uzat ellerini
                      aynaların dışına çıkalım

Asaf Halet Çelebi - Adımı Unuttum

 



adımı unuttum
           adı olmıyan yerlerde
ne in
           ne cin
                      ne benî âdem

zamanlar içinde
kuşlar uçuyor
kervanlar geçiyor
                     bir iğne deliğinden

çarşılar kuruluyor
sarayları oyuncak
           insanları karınca şehirler
zamanları gördün mü
                    bir iğne deliğinden

adımı unuttum
           adı olmayan yerlerde
geçip gidenlere bakarak

Fuzuli - Gazel (N’ola ger kocsa miyânın kemer-i zer güstâh)

 

N’ola ger kocsa miyânın kemer-i zer güstâh
Getirip çokları ortaya zer eyler güstâh

Mahir Ünlü - Dünyanın İşleri

 

Dil öğrenme maksadıyle bir hikaye okudum. Hikaye beni o kadar etkiledi ki yazarıyla tanışmak istedim. Tanıştık da. Dostluğumuz uzun sürmedi. O iyi insanı kaybettik.

21 Haziran 2024 Cuma

Friedrich Nietzsche - Yalnız

 

Haykırışan kargalar
Darmadağın uçuşuyor kente doğru
Nerdeyse yağacak kar
Yeri yurdu olanlara ne mutlu!

Donmuş kalakaldın,
Hanidir gözlerin arkada!
Boşuna kaçışın, ey çılgın,
Kıştan uzaklara!

Dilsiz ve soğuk binlerce çöle
Açılan bir kapıdır dünya!
İnsan senin yitirdiğini yitirse
Bir yerlerde duramaz bir daha!

Sen şimdi solgun, sarı
Kış gurbetlerine lânetli,
Hep soğuk gök katlarını
Arayan bir duman gibi.

Uç git, kuş, söyle ezgini
Issız çöl kuşlarının sesiyle!
Göm, gizle, ey çılgın, kanayan kalbini
Buzların, alayların içine!

Haykırışan kargalar
Uçuşuyor kentten yana, dağınık:
Nerdeyse yağacak kar
Yeri yurdu olmayana çok yazık!
Çeviren: Behçet Necatigil

Ziya Gökalp - Altın Destan



Sürüden koyunlar hep takım takım Ayrılmış, sürüde kalmamış bakım; Asmanın üzümü dağılmış; salkım Olmak ister, fakat bağban nerede? Gideyim, arayım; çoban nerede?

Fuzuli - Gazel (Reng-i rûyundan dem urmuş sâgar-ı sahbâya bah)

 

Reng-i rûyundan dem urmuş sâgar-ı sahbâya bah
Âf-tâb ile kılur da’va tutulmuş aya bah

20 Haziran 2024 Perşembe

Osman Çeviksoy - Bayramda

  


Çocuk, neşeyle eğlenen arkadaşlarına uzaktan bakarak ağlıyordu.  

“Sen niye ağlıyorsun?” dedim. 

İçini çekti.

“Bayram geldi, babam gelmedi!” dedi.

Attila İlhan - Sultan-ı Yegâh

 

şamdanları donanınca eski zaman sevdalarının
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın
nemli yumuşaklığı tende denizden gelen âhın
gizemli kanatları ruhta ölüm karanlığının
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın

Oybek - Gulnor opa (hikoya)

 

Ko‘chalarni changitib to‘p o‘ynardik. Men yangi sotib olgan qora to‘pimni tashlaganda, Vali ustalik bilan bir urgan edi, to‘p g‘iz etib yuqorilandi-da, qaytib ko‘chaga tushmadi. O‘ynovchilar turgan joylarida qotib qolishdi:
– Ah, qanday yaxshi to‘p edi, Shokir akaning bog‘chasiga tushdi-ya. Essizgina…