24 Temmuz 2024 Çarşamba

Aruz Ölçüsü

 


Aruz ölçüsü, hecelerin uzun veya kısa, kapalı ya da açık oluşuna dayanan, hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı nazım ölçüsüdür. İskender Pala’nın değişiyle ‘‘Çadırın ortasına dikilen direktir. Bir çadırı nasıl direk ayakta tutuyorsa divan şiirini de ayakta tutan en büyük unsur aruzdur.’’

Yapılan  bu benzetmeye göre:

çadır: Beyit,

Çadır kapısının pervazları: Mısra,

Kapının eşiği: Kafiye,

Çadırın orta direği ise Aruz’dur.

Aruz ölçüsü köken yönünden Araplara aittir. Onlardan İranlılara geçmiştir. İranlılar aruz ölçüsünün bazı kalıplarını kendi dil yapılarına göre uyarlamışlar ve İran aruzunu meydana getirmişlerdir. 

Daha sonra İran edebiyatıyla yakın ilişki kuran Türk şairler de aruzu İranlılardan almışlardır. Aruzu kullanmaya başlayan Türk şairler Türkçenin yapısının Arapça ve Farsçaya benzememesinden dolayı büyük güçlüklerle karşılaşmışlardır. Türk şairler ilk zamanlar aruzun,  hece ölçüsüne en yakın olan kalıplarını seçerek kullanmışlardır.

Türk şiirinde aruz ilk defa 11.yüzyılda Yusuf Has Hâcip tarafından Kutadgu Bilig adlı eserinde Şehname vezni ile kullanılmıştır.

Tanzimat edebiyatıyla birlikte edebiyatımıza yeni türlerin ve kavramların girmesi sonucu aruz bir sorun haline gelmiştir.Aruza karşı ilk tepki Ahmet Cevdet paşadan gelmiş ve Türk şiirinin doğal ölçüsünün Hece ölçüsü olduğunu savunmuştur.

Bunun yanı sıra Recaizade Mahmut Ekrem aruz ölçüsü içinde Türkçe kelimelerin bozulduğunu kabul etse de aruzu heceye tercih etmiştir.

Servet-i Fünunla birlikte aruz bir sorun olarak ele alınmış ve asıl Türk aruzunun başarılı örnekleri bu dönem ve sonrasında Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Mehmet Akif Ersoy ve Yahya Kemal gibi şairler tarafından verilmiştir. 1911 yılında başlayan Milli Edebiyat akımıyla ve özellikle Ziya Gökalp'in “ aruz sizin olsun, hece bizimdir.” söyleyişiyle, aruzdan kopan şairler hece veznine sarılmışlardır. Bu konuda yazılan en güzel şiir ise Halit Fahri Ozansoy’un “Aruza Veda”sıdır.

ARUZA VEDA

İlk hasretiyle gençliğimin ilk elemleri
Ey paslı tellerinde gülen, ağlayan aruz
Ey eski dost yâd edelim eski demleri
Madem ki son sadânı dağıtmış, yorulmuşuz!

Anlat alevli bir çölün üstünde ansızın
Billur sesinle hıçkırarak doğduğun günü.
Binbir diyarda binbir ilahi güzel kızın
Anlat nasıl terennümün inletti gönlünü.

Neydin gönülde, şimdi ne oldun zavallı sen
Hıçkır benim de bari bu son gizli nalemi.
Timsalin asumanda ziyalarla işlenen
Bir pembe gül mü, yoksa bir altın piyale mi?

Akşam gruba karşı tüten bir buhurdanın
Hüznüyle şahit olma nihayet zevaline.
İran yoluyla Zühre tâcın, nağme kervanın
Şâhane geldiğin gibi şâhane git yine.

Biz şimdi başka bir ahenge bağlıyız:
Aşk sazıyla geldi erenler bu meclise
Yalnız bugün senin gibi ölgün sadâlıyız
Zira bu saz da parçalanır gülmek istese.

İncitmeden rübabını insafsız ellerin
Zalim temaslarıyla zamanın sitemleri
Ah ayrılırken, inleyerek paslı tellerin
Ey eski dost, yad edelim eski demleri...

Halit Fahri Ozansoy

*     *     *

ARUZ ÖLÇÜSÜNDE HECELER

ü Açık-kısa heceler:

 

(.) veya (+) işaretiyle gösterilir

Ünlü harfle biten heceler açıktır.( a, ba)

Örnek:

 A, ye, ta, e, ce…

 

ü Kapalı-uzun heceler:

 

(— ) Veya (I) şeklinde gösterilir.

Ünsüz harfle biten heceler kapalıdır. (ab, bab, abb, babb, â, bâ, âb, âbb, bâb, bâbb)

Örnek:

Ay, ey, â, ırk, kırk, bâb, yâ…

 

ü Bir buçuk heceler:

 

(—  .)şeklinde gösterilir.

Arapça ve Farsçadan gelen bazı sözcükler birleşik hece sayılır. Bu hecelerin ses değeri bir tam ses ve bir yarım sestir. Yani bunlar bir buçuk ses değerindedir. (âb)

Örnek:

hâl, yâr, rûz, aşk, şevk


ARUZ KALIPLARI



ARUZ ÖLÇÜSÜNDEKİ BAZI ÖNEMLİ KURALLAR

1)Vasl (ulama):

Sonu ünsüz ile biten bir sözcüğü, ondan sonra gelen ünlü harf ile başlayan sözcüğe bağlamaktır. Mısraın taktiinde ulama yapılan kelimelerin aralarına bir (   ͜   ) işareti konularak belirtilir.

 

Hürr ͜    olmak ͜    eğer ister ͜   isen olma cihânın

Zevkında safâsında gamında kederinde

2)İmale:

Ölçüde, kapalı hece gereken yerlerde açık heceyi uzatarak okumaktır. İmale, aruzda bir kusur olarak sayılır. Arapça ve Farsça sözcüklerdeki kısa hecelerde yapılmaz. Hecedeki imale yapılan ünlülerin altına ( - ) işareti konularak gösterilir.

 

Dehân-ı͟͟ gonceyi͟  bâz et zebân-͟ı süseni ter kıl

Şikest-͟i tevbey dahl e͟den  hâzır cevâbımsın

3)Zihaf:

Aruzda, ölçü zorunluğuyla Arapça ve Farsça sözcüklerdeki uzun bir heceyi kısa okumaktır.

Zihaf da imale gibi bir kusurdur. Fakat Türk edebiyatında imale çok sayıda bulunmakla birlikte zihaf kusuru hoş karşılanmadığı için çok az rastlarız.

Aşağıdaki beyitin ölçüsü fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâilün dür. ‘‘pehlû’’ sözcüğü ölçüye uyması için ‘‘pehlu’’ şeklinde yani uzun olan  ‘lû’ hecesini kısaltarak okumak gerekir.

                        Ol kadar âsûde âlem sâye-i adlinde kim

                         Hâb-gâh eyler gazâle pehlu-yı şîr-i neri

4)Med:

Uzatma demektir. İki kapalı hece arasında bir açık hece bulunması gerektiğinde, sonu bir uzun ünlü ve bir uzun ünsüzle biten birinci heceyi imaleden biraz daha uzun okumaktır. Med bir kusur değil ses sanatıdır. Uzun bir çizgi ( ¯ ) ile hecenin üstünde gösterilir.

 

Dost bî-pervâ felek bî-rahm devran bî-sülkûn

 

Dert çok hem-derd yok düşmen kavî tâlî’ zebûn 

 

5)Kasr:

kısa kesme, kısaltma demektir. Aruzda, uzun olan Arapça ve Farsça sözcükleri hafifleştirerek okumaktır.

Yani ‘mâh’ demek yerine ‘meh’ demek ‘şâh’ yerine ‘şeh’ demek gibi.

 

Ol şeh-süvâr-ı mülk-i saâdet ki rahşına

 

Cevlan deminde arsa-i âlem gelirdi teng

6)Sekt-i melîh:

Güzel kesme güzel durgunluk demektir. Yalnız Mef’ûlü mefâ’ilün fa’ûlün kalıbında yapılır.

Mef’ûlü mefâ’ilün parçasındaki ‘-lü’ ve ‘me-’ açık hecelerinin birleşerek bir uzun uzun hece oluşturmasıyla bir uyum kesikliği yapılır.  Bu durumda ölçü mefâ’ilün fa’ûlün fa’ûlün biçimine girer.

                                 Kandilli yüzerken uykularda

                                 Meh-tâbı sürükledik sularda

Bir yoldu parıldayan gümüşten

                                 Gittik… Bahs açmadık dönüşten.

                                  Hülyâ tepeler, hayâl ağaçlar…

7)Dize sonundaki hece açıkta olsa her zaman kapalı kabul edilir.

                  Bî-çâre kardeşim, ezilip bittin öyle mi?

                  En sonra ezdiler seni, öldürdüler seni.

9)Şairler mıssraları kalıba uydurmak  için bazı kelimelerin  seslerinde değişiklikler yapmışlardır. Hatta bazen tek heceli Arapça veya Farsça kelimeler özellikle 19.yüzyılda iki hece şeklinde okunmuştur.  Ayrıca Farsça tamlama eki olan ‘’-i’’ ile ‘’ve’’ anlamındaki ‘’vü, ü ‘’ bağlacı vezin gereği kısa ya da uzun okunabilir.

 • İstanbul = Sitanbul                •  Gülistan = Gülsitan

• İbrahim = Birahim                  •  İsmail = Simail

 

TEFİLELER (ARUZ VEZNİNİN PARÇASI, CÜZLER)

Aruzun temelini oluşturan birim tefilelerdir. Tefileler hecelerin uzunluk ve kısalığına göre   ‘‘ﻒﻉﻞ’’ kökünden türetilmiş kalıp kelimelerdir.

Temel 8 tef'ile şunlardır:

1. Fa'ûlün (fe'ûlün)(. - -)

2. Fâ'ilün, fâ'ilât (-.-)

3. Fâ'ilâtün  (-.--)

4. Mefâ'ilün (. - . -)

5. Mef'ûlâtü (- - -.)

6.Müstef'ilün (- - . -)

7.müfâ'aletün (. - . . -)

8.Mütefâ'ilün (. . - . -)

Bu temel sekiz tefile hece düzenlerinden birtakım değişik parçalar doğurmuştur. Bunlar da şöyledir:

1.     fa', fâ' (-)                                                    12. mefâ'ilün (. - - -)

2.     fa'ûl (fe'ûl) (. -)                                         13. mefâ'ilü (. - - .)

3.     fa'lün, fâ'il (- -)                                          14. fe'ilâtü (. . - . )

4.     fa'ûlün (fe'ûlün), mefâ'il (. - -)               15.fâ'ilâtün (-.- -)

5.     fe'ilün, fe'lât (..-)                                      16. müstef'ilün( - - . -)          

6.     fâ'ilün, fâ'ilât (-.-)                                     17.müfte'ilün (- . .- )

7.     mef'ûlü (- - .)                                             18.fâ'ilâtü (- . - . )

8.     mef'ûlün, mef'ulât(- - -)                          19.mef’ûlâtü ( - - - .)

9.     fe'ilâtün (. . - -)                                         20.mütefâ'ilün (. . - . -)

10.           mefâ'ilün (. - . -)                                   21. müfâ'aletün (. - . .- )

11.           müstef'ilâtün (- - . - -)

Bu sekiz tefile aynen ya da değişikliklere uğrayarak aruz kalıplarını meydana getirirler.

EN ÇOK KULLANILAN ARUZ KALIPLARI VE ÖRNEKLERİ

1.Fâ' i lâ tün /fâ' i lâ tün / fâ' i lâ tün / fâ' ilün

    -    .  -    -  /  -   .  -    -   /   -   .   -    -  /   -  .  -   

 

Çîn-i zülfün miske benzetdim hatâsın bilmedim

Key perîşân söyledim bu yüz karasın bilmedim


2.Fe' i lâ tün (fâ' i lâ tün ) /fe’ i lâ tün / fe’ i lâ tün /  fe' i lün (Fâ' lün)

      .  .  -   -     (-   .  -   -    ) /  .    .  -   -   /   .    .  -   -   /    .   .    -   ( -     -)

 

Hani ol gül gülerek geldiği demler şimdi

Ağlarım hâtıra geldikçe gülüştüklerimiz

                                                                                          

3.Me fâ î lün / me fâ î lün / me fâ î lün  / me fâ î lün

     .    -   -   -  /    .     -   -   -  /  .     -   -   -  /      .   -    -   - 

 

Gülüm şöyle gülüm böyle demektir yâra  mu’tâdım

Seni ey gül sever cânım ki cânâna hitabımsın

                                                                                     

4.Mef' û lü /fâ' i lâ tü /me fâ' î lü / fâ' i lün

     -      -  .  /  -   .  -   . /      .    -   -  . / -    .    - 

 

Bir dil bilir bulunmadı kim hâlim ağlayam

Bigâneler içinde zebânım bilinmedi

   

5.Mef 'û lü / me fâ' î lü   / me fâ' î lü / fe' û lün

-    -   .  /  .       -   -   . /    .    -    -  . /  .   -    -  

 

Bir söz  dedi cânan ki kerâmet var içinde

Dün geceye dâir bir işâret var içinde


6.Me fâ' i lün / fe' i lâ tün /  me fâ' i lün / fe' i lün

       .    -  .  -   /   .   .   -   - /     .       -   .  -    /   .   .   –

 

Demez nice sürünürsün kapımda sende garîb

Kimesne bencileyin olmasın vatanda garîb


7.Müs tef' i lün / Müs tef' i lün / Müs tef' i lün /Müs tef' i lün

        -      -   .   -   /    -      -    .   -   /    -      -   .   -  /      -      -    .     –

Âb-ı hayât-ı  la'line ser-çeşme-i cân teşnedir

Sun cür'a-i câm-ı lebin kim âb-ı hayvân teşnedir

8.Mef' û lü / fâ' i lâ tün / mef ' û lü  / fâ ' i lâ tün

      -     -   .  /  -   .  -   -   /    -        -    .  /  -     .   -   -

 

Merhem koyup onarma sinemde kanlı dağı

Söndürme öz elinle yandırdığın çerâğı

9.Me fâ' î lün / me fâ' î lün / fe ' û lün

     .      -   -   - /    .    -   -   -  /      .    -   -

 

Necâti tevbeni bozmak dilerler

Çemenle lâle ve gül epsem olmaz

10.Fe ' i lâ tün / me fâ ' i lün / fe' i lün

      .     .   -   -  /      .    -    .   -    /  .   .   –

 

Koparır başıma kıyâmet âh

Ne belâdır bu kadd ü kâmet âh

11.Fâ ' i lâ tün / fâ 'i lâ tün / fâ ' i lün

-     .  -   -   /   -    .   -   -  /     -   .   -  

 

Yoldaşı îmân ile kur 'ân olur

Şol ki hadd ü hattın anar cân verir.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder