Eserin Adı: Dağları Bekliyen Kız
Yazarı: Esat Mahmut Karakurt
Yayınevi: İnkılap ve Aka
Basım Yılı: 1980
Eserin Özeti:
Karaköse vilayetinin bir kasabası ve bir askeri hava alanı. Nöbetçi başçavuş, Binbaşı İhsan’a göreve giden uçakların geri döndüğünü haber eder. Yalnız on uçak olan filo dokuz uçakla geri döner. Yüzbaşı Nuri, Mülazım Celal Bey’in uçağının filodan ayrılıp intihar saldırısı yaptığını söylerler. Yüzbaşı Nuri sözünü bitirmeden Celal Beyin uçağı havada beliriverir. Mülazım Celal ağır yaralı olarak uçaktan çıkarılır ve gönül rahatlığı ile son sözlerini söyler. Etrafına toplanan subaylar arasından Mülazım İsmail’e annesini ve kız kardeşini emanet edip vefat eder.
Defin işlemleri
sırasında filo geriye kalan dokuz uçağıyla yeni bir görev alır. Zor bir uçuştan
sonra filo tekrar döner; ama Mülazım Servet göğsünden yaralanmıştır. Bnb. İhsan
yanına Yüzbaşı Nuri ve Mülazım Adnan’ı yanına alarak Mülazım Servet’i ziyarete
gider. Servet yerli halktan Mahmut Efendinin evinde kalmaktadır ve evin kızı
Nermine’ye aşıktır. Servet Adnan’a Nermine’den bahseder, isterse Mahmut
Efendi’nin evinde kalabileceğini ama Nermineye yaralı olduğunu söylememesini
telkin eder.
Mülazım Adnan bir
askerin rehberliğinde Nermine’nin evine gider. Nermine Adnan’ın söylediklerine
inanamaz. Servet’in görev sırasında şehit düştüğünü zanneder.
Aradan üç hafta geçer
Mülazım Servet iyileşir ve Nermine ile nişanlanır. İleriki günlerin birinde bir
uçuş sırasında servetin uçağı düşman makineli tüfekleri tarafından taranır,
servet ağır yaralanır ve bir süre sonra vefat eder.
Ağrı dağı eteklerinde
konuşlanmış olan eşkıya çetesini imha etmek için bir bombardıman planlanır; ancak
öncelikle bombardıman için gerekli istihbaratın toplanması gerekiyordur. Bu zor
görev için en uygun kişi olarak Mülazim Adnan seçilir. Bir sis bulutu arasında
düz bir araziye iniş yapan uçaktan iner ve zor görevi için yola koyulur.
Birkaç saatlik bir
yürüyüşten sonra Adnan bir eşkıyaya rastlar ve şeyhin nerede olduğunu bir
derdinin anlatacağını söyler. Bir hinlik sezmeyen eşkıya Adnan’ı doğruca eşkıya
başının yanına götürür. Yolda Adnan
tanıdık bir yüze rastlar. Evet, o yüz yıllar önce öldüğünü zannettikleri Ahmet astsubaya
aittir. Ahmet yıllar önce esir edilmiş fakat bir türlü kaçmayı başaramamıştır.
Bu süre zarfında düşman mühimmat ve silahların sayısın ezberlemiş ve çeşitli
dokümanlar ele geçirmiştir. Adnan ve Ahmet bir plan yapıp oradan kaçmak
isterler. Ahmet Mülazım Adnan’ın yanına gerekli evrak ve haritaları çaldıktan
sonra ertesi gün gelecektir. Ancak bir kaç gün geçmesine rağmen Ahmet gelemez.
Adnan bu durumu tehlikeli görür ve kendisini almaya gelen uçağa binmek için
yola koyulur. Kendisini almaya gelen
uçağı gören eşkiyalar Adnan’a seslenmeye başlarlar. Uçağa ateş etmek için
mitralyözlerin başındaki eşkıyalar yardım isterler. Bir an için Adnan şok olur
ama sonradan farkına varır ki onu bir eşkıya sanmaktadırlar. Adnan beylik
tabancasını çıkarır ve mitralyözün başında bulunan bir erkek eşkiyayı öldürür fakat
mitralyözün başındaki diğer kadın eşkıyayı öldüremez.
Bir müddet sonra iki
Türk subayı ve şeyhin kızı olduğu sanılan bir kız farkında olmadan derin bir
sohbete başlarlar. Adnan’a konuşlandıkları yerler ve silahları hakkında çok
önemli bilgiler verir.
Ertesi sabay Adnan
planladığı gibi düz araziye inen uçakla gideceğini şeyhin kızı Zeynep’e
bildirir. Zeynep onun gitmesini istemediğini o giderse yapamayacağını söyler.
Ardından Zeynep’i aramaya gelen eşkıyalar Adnan’ı görür ve Zeynep ardından
Adnan’ın casus bir Türk subayı olduğunu haykırmaya başlar.
Şakiler Ahmet başçavuşu
karargahtan evrak çalarken yakaladıklarını ve öldürdüklerini açıklarlar.
Şimdi Ahmet’in neden gelmediği açığa kavuşur. Türk uçakları günlük
bombardımanlarına başlarlar. Bu arada şakiler can telaşına düşerler, bu fırsatı
değerlendiren Zeynep, Adnan’ın ellerini çözer. Ardından kamptan kaçmayı
başarır. Ahmet Başçavuş ve Zeynep’ten elde ettiği çok önemli bilgilerle
komutanlar tarafından bir harekat planı hazırlanır. Şeyhin kampı yerle bir
edilir ve bazı şakiler rehin alınır. Rehineler arasında Zeynep de vardır.
Yaralı olan Zeynep tedavi görmesi için hastahaneye kaldırılır. Zeynep bütün bu
bilgileri vermesine rağmen bir haindir, üstelik Servet’in uçağını o düşürmüştür.
Olup bitenleri hastanede öğrenir ve çok üzülür.
Adnan’a Nermine ile konuşmak istediğini söyler. Nermine ertesi gün gelir
ve Zeynep ona Servet’i kendisinin vurmadığını, onu yanlış değerlendirdiklerini
söyler. Nermine ile beraber kucaklaşıp ağlarlar. Hain olarak görülse de verdiği
harita ve bilgiler sayesinde kamp dağıtılmış ve yeni nişanlıların mutsuz
olmasını engellemiştir.
Adnan ile Zeynep Erzurum’a gitmeye kara verirler ancak iki süngülü asker onlara yaklaşır ve Zeynep’in tutuklanması için emir olduğunu söyler. Zeynep yargılanır; fakat savcı idam isteminde bulunur. Yargıç ise verdiği bilgilerin yararlılığı, Adnan’ı kurtarması ve pişmalığı sebebiyle beraatine kara verir.
Eserin Konusu: Milli Mücadele içinde geçen yaşanması zor aşklar ve vatan sevgisi.
Eserin Ana Fikri: Her ne olursa olsun önce vatanı sevnek, vatan için herhangi bir fedakarlıktan kaçınmamak gerekir.
Eserdeki Olayların ve Şahısların Değerlendirilmesi:
Mülazım
Adnan:konuşması ve tavırları ile met, cesur ve vazifaşinas bir Türk plotudur.
Şeyh Fuat:Devlete baş kaldıran bir asi olup Zeynep’in babasıdır.
Zeynep:Eşkiya başının kızı ve Adnan’a aşık bir genç kızdır.
Ahmet Astsubay:Bir vesile ile eşkiyaların olduğu bölgeye gelmiş ve bir
daha geri çıkamamış, vatanperver bir türk evladıdır.
Mülazım Servet: İki kere
yaralanan ve son yaralanmasında vefeat eden,Nermine’in nişanlısı olan bir Türk
subayı.
Nermine:Mülazım Servet’in nişanlısı ve insani değerleriçok yüksek olan bir kadın.
Eser Hakkında Şahsi Görüşler:
Dağları Bekleyen Kız Esat Mahmut Karakurt tarafından 1934 yılında yazılmış bir romandır.. Esat Mahmut’un 1930’lu yıllarda çıkarılan Ağrı isyanlarını konu edinmesi, aşk unsurunuda katarak , bu konuya okuyucunun ilgisini çekmesi gibi konularda oldukça başarılıdır. Ancak , kurgu hatası olması romanın kalitesini olumsu yönde etkilmekte okuyucunun romanını zevkle okumasını engellemektedir.
Yazar Hakkında Bilgiler:
Esat Mahmut Karakurt, birbiri ardına yazdığı aşk ve macera konulu romanlarıyla, yaşadığı dönemin en çok okunan yazarlarından biriydi. 1902 İstanbul doğumlu yazarın, iyi bir eğitim aldığını görüyoruz. 1924 yılında Diş Hekimliği Okulunu, 1930 yılında ise Hukuk Fakültesini bitiren yazar, gazetecilik, öğretmenlik, milletvekilliği ve senatörlük görevlerinde bulunduktan sonra, 1977 yılında bir beyin kanaması sonucunda öldü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder