4 Aralık 2024 Çarşamba

Aşık Nihani ile Aşık Yaşar Reyhani'nin Atışması

 


Âşık Nihâni usta ile Âşık Yaşar Reyhanî'nin atışması.

İki ustaya da Allah, rahmet eylesin. Mekânları cennet olsun.

REYHANÎ:

Hele bakın bu dünyanın işine

Gözleri kan dolmuş figan gözetir

Neredeyse varmış doksan yaşına

Hâlâ gelmiş bennen meydan gözetir

 

NİHÂNÎ BABA:

Elif hiçbir mahreç ile hecelmez

Âşıklar yorulmaz dünya dincelmez

Ömür geçer amma gönül kocalmaz

Yüz yaşında bile meydan gözetir

 

REYHANÎ:

Baba senin hükmü halın kalmadı

Söndü peteklerin balın kalmadı

Bir yana gidecek yolun kalmadı

Gayrı seni bir kabristan gözetir

 

NİHÂNÎ BABA:

(Kuzum)Böyle ham fikiri sokma araya

Çam sakızı ilaç olmaz yaraya

Azrail gelirse bakmaz sıraya

Bazen pir yerine civan gözetir

 

Reyhanî ihtiyarlığından dem vurarak Nihânî'ye galebe çalamayacağını anlayınca, o koca çınarı, badesini içtiği Afganistan’daki maşukuyla zora düşürmek ister.

 

REYHANÎ:

Âşıklarda maşuk için va’d olur.

Zannetme ki bu dünyada tat olur.

Belki Acem kızı senden yad olur.

Onu da el alır, düşman gözetir.

 

Nihânî ağlamaya başlar... Mahramasıyla gözyaşlarını silerek muhteşem cevabını verir:

 

NİHÂNÎ BABA:

Merhametin yok mu ben ihtiyara

Aciz vücuduma açtın bir yara

Ben yar ile söz kesmiştim mezara

İkrârımız Ulu Divan gözetir

 

Reyhanî gönül almak için bir başka ayağa geçmek istese de, Nihânî, “Dur evladım, bir ayak da ben açayım, sen de arkamdan gel!” der, dokunur sazın tellerine, bir “muamma”ya yelken açar:

 

NİHÂNÎ BABA:

Ben seni bilirdim has kumaş gibi

Sen kendin gösterdin kara taş gibi

Şavkın ziya verse ay güneş gibi

Önen gelen bulutlara ne dersin?

 

REYHANÎ:

Çok serttir çekilmez feleğin yayı

Sen arifsin okumuşsun imlâyı

Bulut olup siper çekme semayı

Dağıtacak rüzgârlara ne dersin?

 

NİHÂNÎ BABA:

Bir gün dağ başını sis duman alır

Umutlar gelecek bahara kalır

Bir söz var ki “Yel kayadan ne alır!”

Önen gelen şu dağlara ne dersin?

 

REYHANÎ:

Anladım ki dağlar gibi ulun var

Gelenin var geçenin var yolun var

Çiçeğin var çimenin var gülün var

Üstünü örtecek kara ne dersin?

 

NİHÂNÎ BABA:

Esnafı tanırlar has kumaş ile

İnsanı ölçerler ağır baş ile

Çok öğünme altı aylık kış ile

Eritecek bir bahara ne dersin?

 

REYHANÎ:

Çeliktir çekilmez feleğin yayı

Korkarım ki olur emeğin zayi

Sel olursun basmak için ovayı

Mevcut olan derelere ne dersin?

 

NİHÂNÎ BABA:

Hiç rast gelmedin mi er oğlu ere

Düşün sözlerimi fikret bir kere

Bir denize ne yapacak bir dere

Önen çıkan ummanlara ne dersin?

 

REYHANÎ:

Mert elinden zehir içer giderim

Namert altın olsa geçer giderim

Lütuf olsa yelken açar giderim

Üstündeki kaptanlara ne dersin?

 

NİHÂNÎ BABA:

Sözüm haksız ise gel beni kına,

Faydasız bir işin düşme ardına

Pusulan kaybolur çıkar fırtına

Gidemezsin bir kenara ne dersin?

 

REYHANÎ:

Haberin yok mudur Perverdigâr'dan

Bütün âlemlere yar olan Yar'dan

Hazreti Yunus'u kurtardı dardan

Sahip olan o Settar'a ne dersin?

 

NİHÂNÎ BABA:

Evladım belli ki etmişsin talim

Lâkin şöyle biraz halim ol halim

Hâsılı vesselâm uzatmayalım

En nihayet bir mezara ne dersin?

 

REYHANÎ:

(Baba can)Sen usta ben çırak gerisi hava

Öper ellerinden beklerim dua

Hakk buyurmuş külli nefsin mevtiha

Bozulmayan mukaddere ne dersin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder