Hadi yavrum ben seni bugün için doğurdum
Hamurunu yiğitlik duygusuyla yoğurdum
Türk evladı odur ki yurdu olan toprağı
Ana ırzı bilerek yad ayağı bastırtmaz
Bir yabancı bayrağı ezan sesi duyulan
Hiçbir yere astırtmaz
Hadi yavrum ben seni bugün için doğurdum
Hamurunu yiğitlik duygusuyla yoğurdum
Türk evladı odur ki yurdu olan toprağı
Ana ırzı bilerek yad ayağı bastırtmaz
Bir yabancı bayrağı ezan sesi duyulan
Hiçbir yere astırtmaz
Bir gamlı hazânın seherinde
Isrâra ne hâcet yine bülbül?
Bil, kalbimizin bahçelerinde
Cân verdi senin söylediğin gül!
Savrulmada gül şimdi havâda,
Gün doğmada bir başka ziyâda..
Sen gideli kaç yıl oldu saymadım
Goç yiğidim, gurban olam, gel gayrı
Yumuk gözlüm, gülüşüne doymadım
Yalnızlığa gardaş oldum bil gayrı
Goç yiğidim, gurban olam, gel gayri
Geceler çekilmez, günüm dar gelir
Duyduğum her selâ, bağrımı delir
Evlat acısını kim nasıl bilir
Göz yaşlarım damla değil sel gayri
Goç yiğidim, gurban olam, gel gayrı
Artar oldu, günden güne kederim
Perişan haldeyim, dünden beterim
Her namaz ardından niyaz ederim
Göz görmüyor, doğrulmuyor bel gayrı
Goç yiğidim, gurban olam, gel gayrı
Em ummuyor, yüreğimin yarası
Hep aklımda, gözleriyin karası
Bende idi ayrılmanın sırası
Her şeyleri, diyemiyor dil gayrı
Goç yiğidim, gurban olam, gel gayrı
Tez ayrıldın, gelen emre uyarak
Dünya nimetini hiçe sayarak
Gittin beni boynu bükük koyarak
Perde bozuk, akort tutmaz tel gayri
Goç yiğidim, gurban olam, gel gayrı...
(*) Em: İlaç
Posta mı yetersiz, teller mi kopuk,
Haber salacaktın salmadın neden?
Sabrın mı tükendi, yollar mı bozuk,
Çıkıp gelecektin gelmedin neden?
İyiyi kötüyü, hemen seçerken,
Olura olmaza kılıf biçerken,
Kapımın önünden gelip geçerken
Bir kere kapımı çalmadın neden?
Ağyara yüz verdin ne oldu kârın?
Nerelerde kaldı eski vakarın?
Seni ifsat eden o sahtekârın
Saçını başını yolmadın neden?
Sevdanın yolunu gülle bezerdin
Demir havanlarda sabır ezerdin,
Eğri mi, doğru mu hemen sezerdin
Neler çektiğimi bilmedin neden?
Hayaller kurarak geçti her gece,
Boğmadın bir kere gönlü sevince,
Kal diye yalvardım sana gizlice
Rüyalarda bile kalmadın neden?
Kapılıp da gittin sevda seline,
Âşığı dolayıp her gün diline,
Bir mendil alıp da nazik eline
Gözümün yaşını silmedin neden?
Bütün vaatlerin hasretten yana,
Yaşadım hasreti ben kana kana,
Bilmem ki ne yaptı Seferî sana
Sabah selamını almadın neden?
(İstanbul, 21.10.2023)
Âfâk bütün hande , cihan başka cihandır;
Bayram ne kadar hoş, ne şetâretli zamandır!
Bayramda güler çehre-i ma’sûm-i sabâvet ,
Ümmîd çocuk sûret-i sâfında iyandır.
Her cebhede bir nûr-i mücerred lemeânda ;
Her dîdede bir rûh demâdem cevelândır.
Alâm-ı hayâtın iki kat büktüğü ecsâd
Feyzindeki te’sir ile âsûde revandır .
Ferdâ-yı sükûn-perveridir sâl-i cidâlin,
Nevmîd düşen kalbe ümîd-âver-i candır.
Heycâ-yı maîşetteki feryâd-ı mehîbin
Dünyâda biraz dindiği an varsa bu andır.
Subhunda bahârın şu sabâhat bulunur mu?
Bak çehre-i gabrâya : Nasıl şen, ne civandır!
Her sînede bir kalb-i meserret darabanda
Her kalbde bir âlem-i eşvâk nihandır.
Raksân oluyor cünbüş-i dûşiyle anâsır ,
Gûyâ ki bütün sadr-ı zemîn pür-galeyandır .
Eşbâhı da cûşan ediyor feyz-i mübîni ,
Yâ Rab bu nasıl rûh-i avâlim-sereyandır !
Bayramda gelir yâda ne hoş hâtıralar ki:
Bin ömre verilmez, o kadar kadri girandır .
Iydin bana dâim görünür levh-i kerîmi :
Mâzi-i tufûliyyetimin yâd-ı besîmi .
* * *
Bakma kabristânın ancak sâha-i medhûşuna,
Dur da bir müddet kulak ver nâle-i hâmûşuna!
Kalbi hiç benzer mi bak sîmâ-yı heybet-pûşuna!
Kim ki dalmıştır hayâtın seyl-i cûşa-cûşuna,
Can atar, bir gün gelir, yorgun düşüp âgûşuna!