Güneydoğu Anadolu’yu konuk edelim sohbetimize. Akdeniz ikliminin sıcaklığı Güneydoğu halkının sımsıcak insanlarıyla buluşsun. Antep fıstığı ve baklavalarıyla dünyaya meydan okuyan, meşhur ev yemekleriyle Türk mutfağını buluşturan Gaziantep ilimize uzanalım. Gaziantepli bir beyefendiyle uzun zamandır röportaj yapmak istemiştim ve sonunda sağ olsun beni kırmadı. Oğuzhan Saygılı Bey ile tanıştırayım sizleri. Kendisi bir sınıf öğretmeni ve aynı zamanda Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı (TÜRKAV) Gaziantep şubesinin “Kitap Hediye Ediyoruz” sloganıyla başlattığı “Kitap Şuuru” etkinliği çerçevesinde her hafta düzenli olarak hediye kitap kampanyasıyla Türkiye’nin tüm illerini okumaya ve yorumlamaya teşvik eden bir eğitimcidir. Bu projeye katılan eğitim gönüllüsü ve kitapsever dostlarla farklı illerde, farklı kurum ve kuruluşlarda düzenledikleri edebî sohbet ve kitaplar üzerine yapılan söyleşilere her ne kadar katılamasam da her hafta bu projedeki kitap çekilişine katılan aktif bir gönüllüyüm. Oğuzhan Öğretmenimiz kitaplar, projeler, okuma etkinlikleri, kitap söyleşileri ve yeni kültürel faaliyetlerine dair detaylarıyla bizleri aydınlatsın.
17 Ekim 2024 Perşembe
Ahmet Hamdi Tanpınar - Sonbahar
Durgun havuzları işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi,
Sen kalbini dinle, ufkuna bak.
Düşünme mevsimi inleten rengi
Elemdir mest etsin ruhunu
Eser rüzgarların durgun ahengi.
Yan yana sessizce mevsimle keder
Hicrana aldanmış kalbimde gezin
Esen rüzgarlara sen kendini ver.
Edebi San'atlar
1. TEŞBİH : Aralarında ortak özellik bulunan iki kavramdan nitelik yönünden zayıf olanın güçlüye benzetilerek belirgin hale getirilmesidir.
Tam bir benzetmede dört öğe bulunur.
a-Benzeyen:Bir birine benzetilen kavramlardan nitelikçe güçsüz olanıdır.
b-Kendisine Benzetilen:Benzetilen kavramlardan nitelikçe güçlü olanıdır.
c-Benzetme Yönü:Benzeyenle benzetilen arasındaki ortak özelliktir.
d-Benzetme Edatı: Benzetmeyle benzetilen arasında ilişkiyi kuran edattır. (Gibi,kadar,sanki vb.)
Fuzuli - Gazel (Kabrim taşına kim gam odumdan zebânedir)
Ta’n okun atma kim hatarı çok nişânedir
Devr-i kadeh muhâlif-i devr-i zamânedir
Kim maksadım benim dahi ol âsitânedir
Gaflet yuhusunun sebebi ol fesânedir
Nakd-i sirişkimi ki tükenmez hızânedir
Yâd-i vatan figânına sensiz behânedir
Cismim ki derd kuşlarına âşyânedir
Ben âşıkım hemişe sözüm âşıkânedir
16 Ekim 2024 Çarşamba
Yunus Emre - Aşk mezhebi dîndür bana
Ey 'âşıkan ey 'âşıkan 'ışk mezhebi dîndür bana
Gördi gözüm dost yüzüni yas kamu dügündür bana
Ayruk bize yas eylemez gönlümüzi pâs eylemez
Hak'dan gelen görklü âvâz andan gelen ündür bana
15 Ekim 2024 Salı
Şeref Taşlıova - Vurun Evlatlarım
Kara dağda düşman topu patlıyor
Asker hücum etmiş Kars'ı alıyor
Hırsınan hasımımız çatlıyor
Vurun evlatlarım Allah aşkına
Şehid olanımız cennet köşküne
Atın aslanlarım Allah aşkına
Şehid olanımız cennet köşküne
Niyaz İlahisi
Ak Zambaklar Ülkesinde
ÇEVİREN: Ali Haydar
YAYINEVİ: Bilgeoğuz Yayınları - İstanbul
BASIM YILI: 2022
KİTABIN YAYIM MAKSADI: Sosyal ve ekonomik şartların en kötü olduğu zamanlarda bile önemli şahsiyetlerin milletin ilerlemesini sağlayabileceğini anlatmak.
Fuzuli - Gazel (Çeşm-i sûret-bâzıma müjgân saf-i hengâmedir)
Kana batmış her müjem bir şûh-i gül-gûn câmedir
Her sözüm derd-i dil imlâsına bir ser-nâmedir
Kâ’im etmiş haşr bürhânın aceb allâmedir
Küfre olan zulmler ta’nı bu gün islâmedir
Şerh-i gam tahrîrine her kirpiğim bir hâmedir
Çâre-i derd-i dilim mevkûf bir i’lâmedir
N’ola ger meylim bu reng ile mey-i gül-fâmedir
Mehmed Akif Ersoy - Durmayalım (Safahat'tan - 6)
Sa’dî diyor ki: “Bir gece biz kârbân ile
Âheste-seyr iken yolumuz düştü bir çöle.
Sür’atle tayy için o beyâbân-i vahşeti,
Hep yolcular fedâ ederek istirâhati,
Gitmektelerdi. Bir aralık bende meşye tâb
Hiç kalmamış ki düşmüşüm artık zebûn-i hâb
Âvâre bir piyâdeyi bekler mi kâfile?
Nâçâr şedd-i rahl edecek tâ be-merhale .
Durmuş, diyordu, bir de uyandım ki, sârban :
“Kalk ey zavallı yolcu, uzaklaştı kârban!
Uykum benim de yok değil amma bu deşt-zâr ,
Ârâmgâh olur mu ki bin türlü korku var?
Ser-menzil-i merâma varır durmayıp giden;
Yoktur necât ümîdi bu çöller geçilmeden.
Heyhât, yolda böyle düşen uyku derdine,
Hep yolcular gider de kalır kendi kendine!”