Gönül sen ne sersemsin, ne körsün, ne sakarsın,
Yulaksız bir su gibi her güzele akarsın,
Neye sebepsiz yere yüreğini yakarsın,
Göz koymaktan ne çıkar elin günün malına
Çapıtına çuluna, aşıklık ne halına.
Gönül sen ne sersemsin, ne körsün, ne sakarsın,
Yulaksız bir su gibi her güzele akarsın,
Neye sebepsiz yere yüreğini yakarsın,
Göz koymaktan ne çıkar elin günün malına
Çapıtına çuluna, aşıklık ne halına.
Be bu söyleyen dil kudret dilidir
Cümle yaratılmış Hakk’ın kuludur
Beylere armağan, şahın gülüdür
İmirza’mı hoşça tutun ağalar
Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör.
Her haftası bayram, her günü düğün,
Hele yaylalara çıkılsın da gör.
Türk Halk Şiiri geleneği, Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden önceki Destan Dönemi olarak adlandırılan sözlü geleneğin devamı niteliğindedir.
Görmüyoruz sanmayın iç yüzünü işlerin,
O doğru duruşların, o eğri gidişlerin,
Neler çiğnediğini hiç durmadan dişlerin,
Ne yolda olduğunu o yaldızlı fişlerin,
Biliriz yenileni kuzu mudur, tavşan mı?
Sizinki tatlı can da bizimki patlıcan mı?
KİTABIN
ADI : YALNIZIZ
KİTABIN
YAZARI : PEYAMİ SAFA
YAYIN
EVİ : ÖTÜKEN
BASIM YILI : 1992
KİTABIN KONUSU : Bir genç kızın hayallerinin son bulması.
KİTABIN ÖZETİ :
Tarık, Feriha’yı seven fakat geçmiş yaşamında farklı kadınlarla birlikte olan birisidir. Feriha ile bir köy bahçesinde buluşurlar. Tarık, kendine ait olan bir dünya kurmuş ve bu dünyanın içerisine yalan, kin, nefret gibi duyguları sokmamıştır.Tarık’ın kardeşi Feride, Ahmet’i sever, ama ailesine bu sevgisini açıklayamaz. Çünkü Ahmet bir isyancıdır. Fakat Feride’nin Ahmet ile birlikte olmasından sonra sessizleşmesinden annesi olanları anlar ve Feride’ye bağırıp çağırır.
ESERİN ADI |
BEYAZ KALE |
ESERİN YAZARI |
ORHAN PAMUK |
YAYIN EVİ VE ADRESİ |
İLETİŞİM |
BASIM YILI |
1.ESERİN KONUSU:
17.yy`da Türkler tarafından esir edilen astronomi,matematik ve tıptan anlayan bir Venedikli bilim adamının başıdan geçenler eserin konusudur.
Mahkemede hakim, Necip Fazıl'a:
- Bak, der. Seni bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim, öyle değil mi?
Necip Fazıl sorar:
- Hakim Bey, yoksa istifa mı ediyorsunuz?
açılmış sarmaşık gülleri
kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
gizli bir yılan gibi yuvalanmış
içimde keder
uzak bir telefonda ağlayan
yağmurlu genç kadın
Ey inleyen zavallı; bulmuşsun kırk yaşını,
Kazanmak istiyorsan bu hayat savaşını,
Yemelisin hakikat denen zehir taşını!
Ne derlerse hıı deyip hemen salla başını,
Gerdan kır belini bük, her ay al maaşını.
Çankırı’dan sökün etti
Türk yurduna akın etti
Uzakları yakın etti
Dünyadan bir Yakup geçti
Yıldız gibi akıp geçti
İçimizi yakıp geçti
Gördüm ki bu tâb ile ruh-ı yâra bakılmaz
Bildüm ki yakînem alev-i nâra bakılmaz
Hûbâna ser-i leşker o sultân-ı cihânum
Gel terk-i edeb eyleme hünkâra bakılmaz
İşretde mey-i nâb ile gül-gûnedür ol ruh
Gözler kamaşur şimdi o ruhsâra bakılmaz
Destinde harâmî gibi bir hançer-i zer var
Geç râh-ı kazâdan ki sitem-kâra bakılmaz
Allâha niyâz eyle Nahîfî ide ihsân
Kalursa yine böyle bu nâ-çâra bakılmaz