15 Aralık 2024 Pazar

Emine Işınsu - Canbaz (Roman Özeti)

 

ESERİN ADI : CANBAZ

ESERİN YAZARI : EMİNE IŞINSU

YAYINEVİ : Bilge Kültür Sanat, İstanbul, 2013.

ESERİN KONUSU : 1970’lerin Türkiyesini; çalkantılı, huzursuz ve  karmaşık görünümünü konu alan bir roman.

ESER HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLERİMİZ :

Her sayfasında memleketimizin insanlarının 1970’li yıllarda çektiği zorlukları görebileceğimiz bu eser, o dönem hakkında bilgi sahibi olunması bakımından herkes tarafından okunmalıdır.

KARAKTERLER :

Sevgi Selen ATASOY:Gazi Eğitim Entitüsü,İngilizce Bölümü Öğrencisi.

Gülnaz ATASOY:Selen’in Annesi, Birleşik-Yağ-İş Sendikası Başkanı.

Atakan ATASOY:Selen’in Amcası, Yurt İşçileri Sendikaları Konfederasyonu görevlisi.

Akif KOÇSA: Fabrikatör.

Tülin KOÇSA:Akif Koçsa’nın Kızı,Siyasal Bilgiler Basın Yayın Yüksekokulu Öğrencisi.

Sevim GÜN:Pansiyon Sahibesi.

Mehmet GÜN:Sevim’in Yeğeni, Siyasal Bilgiler Fakültesi Mezunu.

İlhan KASAPOĞLU:Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mezunu.

Mahmut GÜLERYÜZ: Yurt İşçileri Konfederasyonu Başkanı.

Vehbi IŞIK: İşçi Sendikaları Genel Sekreteri.

Zühtü KAYMAK: Doyum-İş Sendikası Başkanı.

ESERİN ÖZETİ :

Romanın kahramanı Selen, ilk bölümde onun yaşantısından bahsediliyor. O zamanın modern eğitimi eleştiriliyor.

Ankara Gaziosmanpaşa’da Sevim Gün’ün pansiyonu, İstanbul’da Gülnaz Atasoy, dolayısıyla işçi sendika kapitalist çevreleri ve olaylara sol ve sağ eylemci olarak katılanların memleketi Sivas. Sivas Anadolu’yu, Doğu’yu temsil eden, çeşitli toplumsal özellikleriyle olaylara karışmaya yatkın insanları olan bir kent.

İdeolojik eylemciliğin nedenlerini genellikle solda birer psikolojik defekte arayan Işınsu, Koçsa’nın kızı Tülin’in üvey ana baba yaşantısına, yani sevgi eksikliğine bağlarken, edebiyat öğretmeni Nebahat Hanımın kısırlığını, bu yüzden kocası tarafından terk edilmişliğini vurguluyor.

Romanın bir başka yerinde yazar, solculukla komplekslik arasında bağıntı görme eğilimine değiniyor.

Romanın sembolik başlığı, eser içinde birkaç kez yorumlanıyor:  Canbaz, pansiyon sahibi Sevim’in bir buluşu olarak açıklanıyor.

Sevim, roman kurgusu içinde yazarın görünürde en çok özdeşleştiği figür. Yazar olarak kişileri ve olayları nesnel bir mesafeden görüp göstermek gereğini duyuyor. Sevim partisiz olduğunu söylüyor ama bir konuşmasında kültür politikasını eleştirirken, Türk gençliğinin içinde bulunduğu huzursuzluğu yorumlarken sorunlara hangi partinin perspektifinden baktığı ortadadır.

Kişilerin davranışlarını, onların çevreleriyle ve ruh halleriyle, en çok da çocukluk ve eğitim izlenimleriyle ilişki içinde görme eğilimi, romanın Sevim Abla figüründe olduğu gibi yazarında da var. Mesela kapitalist Akif Koçsa’nın Zara’da bir bakkalın çocuğu ve öksüz olarak yetişmesi ama o yaşlarda herkesi şaşırtan, arkadaşlarını öfkelendiren bir ticaret zihniyeti geliştirmesi ilginç örneklerle anlatılıyor.

Roman kurgusu içinde figürlerin iki kutup oluşturan dağılımında, öğrenci olaylarına karışan gençlerden İlhan’la Ali’nin hayat hikayeleri, onların nasıl eylemci olduklarına ışık tutar gibi işlenmektedir. Sivaslı İlhan, çocukluk ve ilk gençlik yıllarında kendini dine kaptırıyor, yaşıtlarıyla değil kendinden büyüklerle “hacı hoca takımı”yla arkadaş oluyor.

Karşı kutbun genç eylemcisi Ali Çubuk, Sivas’ın Zara ilçesinden Ankara’ya göçüp kapıcılıkla geçinen ailesinin trajedisini dile getiren bir figürdür. Onun kişiliğinde ve hayat hikayesinde, şehirleşme olgusunun bütün negatif yönleri ortaya çıkar. Çalışkan, gayretli, iyi niyetli ve saf Anadolu çocuğu Ali, Çankaya Lisesinde bir yıl içinde harcanır gider. Romanda Ali Çubuk’un işlendiği bölümde yazarın tutumu genelde mesafelidir.

Ali’nin , ailesinden tümüyle kopmasına sebep olan olay, “Mart ayında” askeri birliklerle Orta Doğu Üniversitesi öğrencileri arasında çıkan çatışmaya küfreden babasına Ali’nin gösterdiği tepkidir.

Baba ocağından kovulduktan sonra Ali, örgütün kendisine oynadığı oyunu öğrenir, fakat kurtulmak için hiçbir çaba göstermediği gibi düşünme yeteneğini kaybeder, robotlaşır, sonunda da eline verilen silahı “denemek için “ bir adam öldürür: Akif Koçsa. Ali’nin içine düştüğü örgüt ve zihniyet, romanda doğrudan doğruya “olumsuz kutup” niteliğindedir: Dinsizlik, Allahsızlık, aile kavramından yoksunluk, namussuzluk, vb. Özellikler ilgili figürlerin türlü davranışlarında ve konuşmalarında dile getirilmiştir. Buna karşılık Ülkücüler, hem İlhan’ın kişiliğinde olumlu kutbu canlandırır, hem de mesela Atakan ile Mahmut’un sohbetinde geçerler.

Emine Işınsu, romanının karşıt düşünceli eylemci figürlerinin ortak yanını Sivas kökenli oluşlarında, başka deyişle büyük şehrin Batılı eğitim görmüş burjuva öğrencileri karşısında ezikliklerini yenmek için verdikleri mücadelede görüyor.

Romanın olaylara ve insanlara karşı mesafeli gençleri, Selen ile Mehmet’in Ankara ve İstanbul’da yerleşmiş olmaları bu bağlam içinde anlamlıdır. Sevim Ablanın yeğeni Mehmet, Orta Doğuda okumuştur, İlhan’I Ülkü Ocağının bir toplantısında dinlediğinde ilginç bulmuştur, onun ötekilerdenfarklı olarak kalıplara bağımlı düşünmeyişini beğenmiştir, ama onlara katılma konusunda çekingendir, mesafeli kalmaktan yanadır.

Oysa Emine Işınsu bu ikifigürüne uygun gördüğü mesafeli tutumu genelde benimsememektedir. 1970’in Şubat ayında olayların doruğuna ulaştığı sırada resmi çevrelerin ve aydınların yorumunu yadırgar.

1970’lerin politik çalkantıları, romanda öğrencilerden başka işçi sendikacı patron düzeyinde ele alınıyor. Selen’in annesi Gülnaz Hanım,sendikacıdır ve işçileri için çocuk yuvaları, kreşler açtırmak amacıyla fabrikayı greve götürür. Bu grev sırasında yaşadıkları, sendikalara sızan çıkarcıların kirli işlerini ve kapitalistlerin oyunlarını öğrenmesine yardımcı olur.

Emine Işınsu’nun eleştirdiği kurumlardan biri de basın. Gazetelerin satın alınabilirliğini, sermayece yönetilebilirliğini çeşitli yönleriyle sergiliyor.

Romanın odak sembolü, esere adını veriyor:  Canbaz. Denge sağlama aracı canbaz sopası ile ideolojiler arasında bir bağıntı kurulurken, hayatın tehlikesi ve insanın kendini kanıtlama güdüsü de ip ve canbaz semboliğinde dile getiriliyor.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: “Canbaz”, Emine Işınsu’nun romancılığını ispatlayan bir eser. Türkiye’nin problemli bir dönemini kendi siyasi görüşü açısından ama sanatkar bakış açısıyla göstermektedir.

YAZAR HAKKINDA KISA BİLGİ :

Işınsu, 17 Mayıs 1938’de babasının Tümen Komutanı olarak görev yaptığı Kars’ta doğdu. Annesinden dolaylı sürekli edebiyattan söz edilen, şiir okunan bir çevrede, babasının görevlerinden ötürü de Sarıkamış, Urfa, Karaman gibi yurdun çeşitli yerlerinde ve her birinde birkaç yıl yaşayarak büyüdü.

Yetiştiği okullar, bu sık yer değiştirmeleri yansıtır. İlk okulu Urfa, Sarıkamış ve Ankara’da okudu. Liseden mezun olduğu okul TED Ankara Koleji’dir. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı, aynı fakültenin Felsefe bölümlerinde ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü’nde bir süre okudu. İngiliz Dili ve Edebiyatı’nda okurken bir yarıyıl AFS bursuyla ABD’ye gitti.

İlk eseri 17 yaşında iken basılan şiir kitabı İki Nokta’dır. 1963’te ödül kazanan Küçük Dünya’dan sonra yoğun şekilde romana yöneldi. Roman yazmanın dışında 1970’lerin önemli fikir ve sanat süreli yayınlarından Töre Dergisi’ni 1971-1981 yılları arasında çıkardı. Birçok dergi ve gazetede yazıları yayınlandı; Yeni İstanbul ve Sabah gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı.

Yazar İskender Öksüz ile evli olan Işınsu, üç çocuk annesiydi. 2008’den beri Alzheimer hastalığı ile mücadele eden Işınsu, 5 Mayıs 2021’de 82 yaşında hayatını kaybetti. Cenazesi ertesi gün Hacı Bayram Camii’nde düzenlenen cenaze töreninin ardından Ankara Gölbaşı Mezarlığına defnedildi.

Işınsu’nun romanlarında mekân tasvirlerinden çok insan psikolojisi öne çıkar. Birinci tekil şahıs anlatımıyla yazılan ilk romanı Küçük Dünya’da her şey romanın kahramanın ruh halinden süzülerek aktarılır. Diğer romanlarında birinci tekil şahıs terk edilse de yine olayları ve mekânları kahramanların duygu süzgecinden geçtikten sonra ve onların algılamalarıyla görürüz. Bu psikolojik ağırlık zaman zaman şuur akımını andırır.

Roman konuları arasında kadının tutsaklığı, Türklerin tutsaklığı (Bulgaristan, Kerkük, Batı Trakya), Türkiye’nin sancıları öne çıkar. Son dönem eserlerinde Türk tasavvufunun zirveleri Yunus Emre, Niyazi Mısri, Hacı Bayram Veli ve Hacı Bektaş Veli’nin hayatları ele alınmıştır.

Ödülleri

  • “Küçük Dünya” ile T. C. Turizm Bakanlığı Sanat Armağanı
  • “Ak Topraklar” ile Türk Edebiyatı Vakfı Roman Ödülü
  • “Bir Yürek Satıldı” oyunu ile Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Radyofonik Oyun Yarışması’nda dram dalı birinciliği.
  • “Sancı” ile Türkiye Millî Kültür Vakfı Roman Ödülü
  • “Canbaz” ile Türkiye Yazarlar Birliği Roman Ödülü
  • Türk Ocakları Hamdullah Suphi Tanrıöver Armağanı
  • Karaman Türk Dili Ödülleri, “Türkçeyi Doğru ve Güzel Kullanan Yazar Ödülü”
  • İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği), “Şeref Ödülü”
  • Türkiye Yazarlar Birliği- İstanbul Şubesi, “Ömür Boyu Roman Ödülü”
  • Türkiye Yazarlar Birliği Hatıra Ödülü (Kendimden Kendime kitabı için.)

Üyelikleri

• Türk Edebiyatı Vakfı Mütevelli Heyeti üyesi

• İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Merkez Birliği (İLESAM) üyesi

• Türkiye Yazarlar Birliği Üyesi

Anahtar kelimeler: roman, roman özeti, roman özetleri, emine ışınsu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ozan Arif - Vebalin Var