ÇEVİREN: Ali Haydar
YAYINEVİ: Bilgeoğuz Yayınları - İstanbul
BASIM YILI: 2022
KİTABIN YAYIM MAKSADI: Sosyal ve ekonomik şartların en kötü olduğu zamanlarda bile önemli şahsiyetlerin milletin ilerlemesini sağlayabileceğini anlatmak.
Sa’dî diyor ki: “Bir gece biz kârbân ile
Âheste-seyr iken yolumuz düştü bir çöle.
Sür’atle tayy için o beyâbân-i vahşeti,
Hep yolcular fedâ ederek istirâhati,
Gitmektelerdi. Bir aralık bende meşye tâb
Hiç kalmamış ki düşmüşüm artık zebûn-i hâb
Âvâre bir piyâdeyi bekler mi kâfile?
Nâçâr şedd-i rahl edecek tâ be-merhale .
Durmuş, diyordu, bir de uyandım ki, sârban :
“Kalk ey zavallı yolcu, uzaklaştı kârban!
Uykum benim de yok değil amma bu deşt-zâr ,
Ârâmgâh olur mu ki bin türlü korku var?
Ser-menzil-i merâma varır durmayıp giden;
Yoktur necât ümîdi bu çöller geçilmeden.
Heyhât, yolda böyle düşen uyku derdine,
Hep yolcular gider de kalır kendi kendine!”
Gövdeler -varsa- gönüllerden alır cevherini
Yürek olmazsa bilekler çekemez hançerini
Kahramansız yaşamak kahrına mahkumdurlar
Kaybeden zümreler Allah'ını, peygamberini.
Ben bir küçük çocukken bir zavallı sefildim;
Ömrün ağır yumruğu beni dahi inletti;
Kopardığım feryâdı yine bana dinletti;
Çok vakitler hiç kimse sormadı ki: Ben kimim? ...
Süleyman Demirel 12 Eylül öncesi anarşiye karşı niye tedbir almadığı sorulunca bir fıkra anlatır:
“Hocanın evini hırsızlar soyunca komşular söylenmeye başlamış.
‘Hocam, insan kapısını kilitlemez mi?’,
‘Para ortaya konur mu?’, ‘
Bu kadar ağır uyku olur mu?’ diyorlarmış.
Hoca da cevap vermiş: Tamam ben hatalıyım da, eve giren hırsızın hiç mi kabahati yok?”
Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını
1950’li ve 1960’lı yıllar, Türkmen şiirinin en üretken olduğu ve değişime uğrayıp yenileştiği yıllardır. Önce Ekim devriminin getirdiği baskının sonucu, ardından da İkinci Dünya Savaşının sebep olduğu olaylar ve duyguların baskısı altında kendi mecrasından çıkan, kendi meselelerini ele alamayan, Türkmenlerin kendi değerleriyle donanmamış olan Türkmen şiiri, 1950’li yılların ikinci yarısından itibaren kendi yatağında ilerlemeye başlamış, “ ... yaşadıkları ülkenin dokularını, halkın gönlündeki zenginliği ve inceliği duyarlı bir sembolizmle şiirleştirme fırsatını” bulmuştur.
Gülümser çocukluğum...
Yıkanan kızlarla şıkır şıkır;
Tatlı sularda sazların ötesinden...
Sarışın ve bin bir gamze içinden,
Gülümser çocukluğum.
Bir kere sevdaya tutulmaya gör;
Ateşlere yandığının resmidir.
Aşık dediğin, Mecnun misali kör;
Ne bilsin alemde ne mevsimidir.