3 Kasım 2024 Pazar

Fuzuli - Kaside (Der Medh-i Hazret-i Şah-ı Velayet)


Gonce bağrı dehr bî-dâdiyle evvel kan olur
Sonra yüz lûtf ile gönlü açılır handân olur
Katre-i bâran ki bir müddet sadef hasbin çeker
Yok iken kadri tapar kıymet dür-i galtân olur

Klasik Türk (Divan) Edebiyatı

Klasik Türk (Divan) Edebiyatı, 13. yüzyıldan 19. yüzyılın sonlarına kadar süren Osmanlı İmparatorluğu döneminde gelişen Türk, Fars ve Arap edebiyatlarından doğan bir edebiyat türüdür. İslam kültürü ve Fars edebiyatının etkisi altında şekillenen Divan Edebiyatı, genellikle saray ve medrese çevrelerinde yetişen şair ve yazarların eserlerinden meydana gelir. Bu edebiyat türü, klasik ve ölçülü nazım şekilleriyle öne çıkmaktadır.

Reşat Nuri Güntekin - Dudaktan Kalbe (Roman Özeti)

 

Eserin Adı     :Dudaktan Kalbe

Yazarı             :Reşat Nuri Güntekin

Yayın Evi         :İnkılâp ve Aka, 1977.

Eserin Özeti:

Saip Paşa,  İzmir’ de tanınmış birisidir. Arasırada belediye başkanı seçilmiştir. Hüseyin Kenan adında bir yeğeni vardır. Hüseyin dayısının zoru ile okumış ve mühendis olmuştur. Hüseyin çocukluğunu Bozkaya bağlarıbda geçirmiştir. Buradaki annesinin dükkânını satıp Avrupa’ya gider ve burada ünlü bir müzüisyen olur. Ayrıca güzel keman çalmaktadır. Dayısının ısrarı ile birkaç aylığına İzmir’e gelir.

2 Kasım 2024 Cumartesi

Aşık Reyhani - Behey Rüzgar Gider İsen

 

Behey rüzgar gider isen canana söyle beni
Lütfünde keremi varsa yakmasın böyle beni
Ben bu aşka düş olalı bana Mecnun dediler
Ben nasıl Mecnun'um bilmem aramaz Leyla beni

Köksal Cengiz (Niyâzkâr) - Yiğidim!


Bir ömür boyunca kendin sınasan,
Yiğidim bilesin son imtihan var.
Kimseyi değil de nefsin kınasan...
Yiğidim bilesin son imtihan var.

Arif Nihat Asya - Kubbe-i Hadra

 

Kimi, boşlukta sızar asude;
Kimi, bekler gecelerden seheri..
Farkı yoktur gecenin gündüzden,
Ne çıkar yanmasa ufkun feneri
Tunç taslarda içerler kaderi
Bu ecel şerbetinin bekrileri.
Kim bilir, belki giden yolcuların
Bu sefer son seferi
Sisli gözlerde cihetler silinir,
Kimsenin kimseden olmaz haberi
Ne semavatı görürler, ne yeri
Bu ecel şerbetinin bekrileri.
İçlerinden biri vardır ki aba
Bilerek sırtına çekmiş kederi
Yolda lakin onu dimdik yürütür
Belde imanının altın kemeri
Gecenin, gölgelerin şaheseri
Bu ecel şerbetinin bekrileri.
Seslenir da’veti bir meçhulün;
Bir nida der: İleri!
Ki nihayet bir ilahi gecenin
Kapısından süzülürler içeri
Ve aşarlar o karanlık kemeri
Bu ecel şerbetinin bekrileri

1 Kasım 2024 Cuma

Aşık Osman Feymani - Oğul (2)

 

Bir nasihat etmek atalık hakkım,
Belki gerek olur kulak ver, oğul.
Ayet, hadis, hem de ata sözünde,
Dinlersen çok büyük hikmet var, oğul.

Yunus Emre - Anmaz mısın sen şol güni cümle ‘âlem hayrân ola

Anmaz mısın sen şol güni cümle ‘âlem hayrân ola

N'idesini bilimeye bî-hod u ser-gerdân ola

31 Ekim 2024 Perşembe

Mehmet Emin Yurdakul - Bırak Beni Haykırayım

 

Ben en hakîr bir insanı kardeş sayan bir rûhum;
Bende esîr yaratmayan bir Tanrı'ya îman var;
Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar.

Fuzuli - Gazel - 77 (Gubâr-i secde-i râhın hat-i levh-i cebînimdir)

 


Gubâr-i secde-i râhın hat-i levh-i cebînimdir
Sücûd-i der-gahın ser-mâye-i dünyâ vü dînimdir
Eger azm-i reh etsem şevk-i vaslın hâdî-i râhını
Ve ger ârâm hem tutsam hayâlin hem-nişînimdir
Hevâ-yi ravza-i kûyun bahâr-i gül-şen-i cânım
Nihâl-i kâmetin servim izarın yâseminimdir
Yakînimdir ki maksûdum olur hâsıl sana yetsem
Bi-hamdi’llah bana senden yana reh-ber yakînimdir
Taleb-gâr-i visâlim müjde-i vaslın dirîğ etme
Kim ol müjde ferah-bahş-i dil-i endûh-gînimdir
Götürdü zevk-i vaslın hâtırımdan ravza pervâsın
Sözün kevser münevver meclisin Huld-i Berîn’imdir
Bana yüz gösterir her lâhza yüz bin şâhid-i devlet
Çü mir’ât-i ruhun manzur-i çeşm-i pâk-binimdir
Serir-i saltanat zevkinden efzundur bana ol söz
Ki lûtf ilen demişsin bir gulâm-i kem-terinimdir
Beri oldum Fuzûlî gayrdan ol dil-rübâ ancak
Enîsim münîsim yârım nigârım nâzeninimdir

Oyhan Hasan Bıldırki - Dolunayın Eli Kulağında

 

Dolunayın eli kulağında çıkagelir şimdi
Sen görünmüyorsun, nerdesin?
Avare gönlümü taktım Anka kuşunun peşine
Yol, iz bulup sana gelsin diye.

Cenap Şahabettin - Elhân-ı Şitâ

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş;
Eşini gâib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar…
Ey kulûbun sürûd-ı şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O bahârın bu işte ferdâsı:
Kapladı bir derin sükûta yeri
karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar!
Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar;
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ’şın üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
karlar
Ki semâdan düşer, düşer ağlar!
Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
Şimdi boş kaldı ser-te-ser yuvalar;
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân!–
Son kalan mâi tüyleri kovalar
karlar
Ki havada uçar uçar ağlar!

*     *     *

İslamiyet Öncesi Yazılı Türk Edebiyatı

 

İslamiyet’in kabulünden önceki dönemde Türklerin yazılı edebiyatı, genellikle sözlü gelenekler yoluyla aktarılan şiir ve destanlardan oluşuyordu. Bu edebi eserler, Türk kültürünün ve yaşam tarzının zengin bir yansımasıdır. Ancak, dünyada yazılı eserlerin sayılı olduğu; milletlerin ve dillerinin tam olarak teşekkül etmediği yüzyıllarda Türk edebiyatının yazılı eserleri de çoktur.

30 Ekim 2024 Çarşamba

Tevfik Fikret - Yağmur

 


Küçük, muttarid, muhteriz darbeler
Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz
Olur dembedem nevha-ger, nagme-saz
Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler...

Batı Trakya Türkleri Edebiyatı


Bugünkü Yunanistan Devleti sınırlan içerisinde kalan coğrafi bölge, Türk milleti açısından tarih, siyasisosyal ve kültürel yönleriyle çok önemli bir saha olma özelliğini sürdürmektedir... Halen bu ülkedeki Türkler ve Türkçe'nin durumuyla ilgili olarak başlıca şu gruplar üzerinde durulabilir: 
a) 14. yüzyılda Gazi Evrenos Bey'in Batı Trak ya'yı fethi ile bölgeye Konya ve Balıkesir civarından gelip yerleşen, Osmanlı Türklerinin torunlan olarak yoğun bir biçimde Gümülcine ve İskeçe şehir ve köy lerinde Lozan'dan beri "Resmi Azınlık" statüsünde yaşamakta olan, 150.000 nüfuslu "Batı Trakya Türkleri". 
b) Etnik kökenleri Yunan yönetimlerince sürekli olarak tartışma konusu yapılmak istenen, Batı Trakya'da "Balkan Kolu" denen "Yasak Bölge"de yaşamakta olan Müslüman Pomak Türkleri. 
c) Başta Rodos olmak üzere, "12 Ada Müslüman Türkleri". 
d) Türk Kökenli Hıristiyanlar: Oğuz Türklerinden çok önceleri bölgeye kuzeyden gelip yerleşen Gagauz, Kuman-Kıpçak, Peçenek gibi boylara mensup Hıristiyan Türkler ve Lozan'dan sonra mübadele ile Anadolu ve Trakya'dan Yunanistan'a göçen ana dilleri Türkçe ama Yunan alfabesi kullanan, Rumi Karamaniler olarak bildiğimiz  Karamanlı Türk Ortodokslar. 

Esat Mahmut Karakurt - Vahşi Bir Kız Sevdim (Roman Özeti)


Eserin Adı: Vahşi Bir Kız Sevdim

Yazarı: Esat Mahmut Karakurt

Yayınevi: İnkılap Ve Aka Kitabevleri  Koll.Şti. Ankara Cad. No :95 – İstanbul.

Basım Yılı: 1967 ( İlk baskı  1926 ).

Eserin Konusu : Balkan harbi yıllarında bir  Türk subayı ve Bulgar kızının aşkı.

Eserin Ana Fikri : Gönül  ferman dinlemez.

Eserin Özeti:

Abdulhamid’in saltanatı sırasında Adil adında, otuz bir yaşında yakışıklı bir Türk subayı İstanbul’dan  Makedonya’ya Cisri Mustafa Paşa Tepesi’ni içine alan mıntıkada görevlendirilir. Burada başında güzel bir kızın bulunduğu Bulgar çetesinin saldırıları ile karşılaşır ve bu çetenin terör faaliyetlerine son vermek üzere görevlendirilir.

Yunus Emre - Göçtü Kervan Kaldık Dağlar Başında

Ah nice bir uyursun, uyanmaz mısın?
Göçtü kervan kaldık dağlar başında.
Çağrışır tellallar inanmaz mısın?
Göçtü kervan, kaldık dağlar başında.

29 Ekim 2024 Salı

Ahmet Ayaz - Antalya

Adın gönüllerde saklı bir şehir,

Solmayan renkli bir gülsün Antalya.

Mehtaba hükmeden, gümüşten nehir,

Gecemde masmavi tülsün Antalya.

Rakım Çalapala - Yaşasın Cumhuriyet

Coşkunuz, sevinçliyiz.

Ayrı, gayrı değiliz,

Bütün Türkler hep biriz,

Yaşasın cumhuriyet.

Mehmed Akif Ersoy - Meyhane (Safahat'tan - 9)

 

Hurûşan bâd-ı süfliyyet derûnundan , kenârından;
Girîzan rûh-i ulviyyet harîminden, civârından.
Çıkar bin nâle-i nevmîd hâk-i ra’şe-dârından ,
İner bin zulmet-i makber fezâ-yı şeb-nisârından .
Gelir feryâdlar ebkem duran her seng-i zârından :
Yıkılmış hânümanlar sanki çıkmış da mezârından,
Dehân-ı hasret açmış rahnedâr olmuş cidârından !
Çöker bir dûd-i mâtem titreyen kandîl-i târından :
Sönüp gitmiş ocaklar yükselir gûyâ gubârından !
Giren bir kerre nâdimdir hayât-ı müsteârından ;
Çıkan âvâredir artık cihânın kâr ü bârından.