20 Mart 2024 Çarşamba

Şehriyar - Sehendiyye


Şah dağım, çal papağım, el dayağım, şanlı Sehend’im,
Başı Dumanlı Sehend’im, başı Tufanlı Sehend’im
Başda Heyder Baba tek garla, gırovla garışıpsan
Son ipek telli buludlarla ufugda sarışıpsan
Savaşırken barışıpsan
Göyden ilham alalı sirri semâvata deyersen
Hele ağ kürkü bürün, yazda yaşıl don da geyersen
Goradan halva yeyersen
Döşlerinde sonalar sinesi tek şuh memelerde
Ne şirin çeşmelerin var
O yaşlı telleri yel hörmede, ay nazlı Sehend’im
İşveli eşmelerin var
Goy Yağış yağsa da, sel olup ahsa da ahsın,
Yanlarında dereler var
Goy gelemgaşların uçsun ferelerle, hamı bahsın
Başlarında hereler var, sıldırımlar, sereler var
O eteklerde ne gızlar yanağı lalelerin var
Guzular otlayarak neyde ne hoş lalelerin var
Guzular otlayarağ neyde ne hoş nalelerin var
Ay kimi hâlelerin var
Gül çiçekten bezende, ne gelinler kimi nâzın,
Suların zemzemesinde, ne derin râz-ı niyâzın
Oynayar güllü gotazın
Titreyir saz telli tek şahanelerin çayda, çimende,
Yel o tellerde gezende, ne Köroğlu çalı sazın
Ördeyin helvet edip gölde perilerle çimende
Gol ganaddan ona ağ hövle açar gezmeli ağzın
Gış gedir, goy gele yazın.
Hele novruzgülü var, gar çiçeyin var, gelecekler
Yel yağışda yuyunurken güneşiyle gülecekler
Üzlerin tez silecekler
Gışda keklik hevesiyle çöle gaçdığda canavarlar
Garda gaggıldayarag nazlı gelemgaşların olsun
Yaz o döşlerde nahar mendesin açdıgda çobanlar
Bollu, südlü sürüler, daldı gavutmaçların olsun
Ad alıp senden o şair ki, sen ondan ad alarsan
Ona her dad veresen yüz o mugabil dad alarsan
Tarıdan her zad alarsan
Adag oldugda sen onlar daha artıg ucalırsan
O celaletle Demavend dağından bac alırsan
Şir elinden tac alırsan
O da şe’rin, edebin şah dağıdır, sanlı Sehendi,
O da sen tek atıp ulduzlara şe’riyle kemendi
O da Simurgdan almagdadır fendi
Şe’r yazanda geleminden görisen dürr sepelendi
Sanki ulduzlar elendi
Söz deyende görisen gatdı gülü, püsteni, gendi
Yaşasın şair efendi
O ne şair ki, hıyal merkebine şav şığıyanda
O neneg at ayağın tozlu bulutlarda goyanda
O ne şair ki, dağın vesfine misdağ onu gördüm
Men senin tek ucalığ meşgine meşşag onu gördüm
Eşge, eşg ehline müştag onu gördüm
Lülelenmekdedi yer-göy nece tümer sarıyanda
Göreceksen o zamanda
Ne zaman varsa, mekan varsa kesip biçdi bir anda
Geçecekler, gelecekler, ne bu yanda, ne o yanda,
Ne bilim galdı ha yanda
Bah ne hörmet var O’nun öz demişi tek papağanda
Şirin’in tacı eyilmiş, gaşı durmuş gabağında
Başına savrulan inci, çarığ olmuş ayağında
Vehy edir şe’ri meleklerdi pıçıldır gulağında
Arzulardır dodağında
O da dağlar kimi Şe’ninde ne yazsam yaraşandır,
O da zalım goparan, gar küleğiyle duruşandır
Guduza, zalıma garşı sine germiş vuruşandır
Guduzun kürküne zalım bireler tek daraşandır
Emma vechinde fağır helgi eğilmiş soruşandır
Gara millet, hüneri bilse hünerle araşandır
Garalarla garışandır, sarışandır
Gece hekgın gözüdür tur töretmiş ocağında
Eriyip yağ tek üreklerdi yanırlar çırağanda
Mey mehebbetden içip lale bitipdir yanağında,
O bir oğlan ki, periler su içerler çanağında
İnci gaynar bulağında
Teb’i bir sevgili bülbül ki, ohur gül budağında
Sarı sünbül gucağında
Sular efsaneni söyler, o’nun efsunlu bağında
Seher’in çenli çağında
Şairin zövgü, ne efsunlu, ne efsaneli bağlar
Ele bağlar ki “Elifleyli” de, efsanede bağlar
Od yahıp dağları dağlar
Gül gülerse, bulağ ağlar
Şairin alemi ölmez, ona alemde zeval yoh
Arzular orda ne hatirliye imkandı, mahal yoh
Bağ-ı cennet kimi orda bu haramdır, bu halal, yoh
O mehebbetde melal yoh
Orda haldır, daha gal yoh
Geceler orda gümüşdendi, gızıldan ne günüzler
Ne zümürrüd kimi dağlardı, ne mermer kimi düzler
Ne sarı telli inekler, ne ala gözlü öküzler
Ay! Nece ay kimi üzler
Gül ağaçları ne tavus kimi çetrin açıp elvan
Hille kervanındı çöller, bezenir sürse bu kervan
Deve Kervanıdı, çöller, bezenir sürse bu kervan
Deve kervanıdı, dağlar yükü etlesdi bu heyvan
Sabir’in şehrine doğru gatari çekmede Servan
O hıyalımdaki Şirvan
Orda gar da yağar emma daha güller sola bilmez
Bu tebiet o teravetde mahaldır ola bilmez
Ömür peymanesi orda dola bilmez
O ufüglerde baharsan ne denizler, ne boğazlar
Ne periler kimi gu guşları uçmagda, ne gazlar
Gölde çimmekde ne gızlar
Balıg ulduz kimi göllerde, denizlerde parıldar
Yel güşuldar, su şarıldar
Gesrler vardı gızıldan, galalar vardı egigden
Rafeel tablosu tek sehneleri ehd-i etigde
Doymasın köhne refigden
Cennetin bağları tek bağlarının hûr-ü gusuri
Düzülüp gurfede balgundan cevahir kimi hûri
Elde Hurilerinin tüng-i bülûri
Tüngünün gül kimi sehba-ye tehuri
Ne meraglar ki, ayığ gözlere rö’yadı deyersen
Ne şefaglar ki, derin bahmada deryadı deyersen
Uyduran cennet-i me’vadı deyersen
Zöhrenin gesri brilyan, hisarı incidi, yagut
Gesri cadudu, mühendisleri Harut ile Marut
Orda mani dayanıp galmış o suretlere mebhut
Gapı gullugçusu Harut
Ordadır şe’r ü müzik menbeyi, serçeşmedi gaynar
Ne periler kimi fevvarelerden efşan olup oynar
Şair ancağ onu anlar
Dolu mehtab kimi istehrdi fevvareleriyle
Meleke orda çimer ay kimi mehpareleriyle
Güllü güşvareleriyle
Şe’r ü musigi şabaş olmada efşandı, perişan
Sanki ağşahıdı olmağda gelin başına efşan
Ne gelinler ki, ne ennik üze sürtelle ne kirşan
Yaha ne tülkü ne dovşan
Ağ periler sarı köynekli buludlardan enirler
Süd gönülde melek ile çimerken sevinirler
Sevinirler, öyünürler
Govzananda here elde dolu bir cam aparırlar
Sanki çengilere, şairlere ilham aparırlar
Derya gızlarına peyğam aparırlar
Denizin örtüyü mavi, ufügun segfi semavi
Aynadı her yana bahsan, yer olup göyle müsavi
Gerg onun şe’rine ravi
Gurfeler ay bulud altında olar tek görünüller
Göz açıp yumma çırağlar kimi yandıgda sönüller
Sehneler Çerh-i felek tek durulup gah da çönüller
Kölgelikler sürünüller
Zöhre balgunda ilahe şinilinde görünürken
Bahısan Hafiz-i de orda celaletle görürsen
Ne seversen
Gâh gören Hafiz-i Şiraz ile balgunda duruplar
Gâh gören ortada şetrenc gurupken oturuplar
Gâh gören söz ile, avaz ile eylence guruplar
Sanki sager de vuruplar
Hace elhan ohuyanda hamı işden dayanırlar
O nevalerle periler, gâh uyup, gâh oyanırlar,
Laleler şö’lesi elvan şüşe rengi boyanırlar
Ne humar gözlü yanırlar
Ganad ister bu feza, goy gala terlanlı Sehendim
Eşit öz gissemi, destanımı, destanlı Sehendim
Seni Heyder Baba ol ne’releriyle çağıranda
O sefil, darda galan tülkü govan şir bağıranda
Şeytan’ın şıllığa galhanda gatırı nohda gıranda
Dede gorgud sesin aldım, dedim arhamdı, inandım
Arha durdugda sehendim, Savalan tek havalandım
Sele garşı gavalandım
Çoşgunun da ganı coşdu, mene bir haylı ses oldu
Her sesiz bir nefes oldu
Baki dağları da hay verdi sese, gıy ha ucaldı
O tayın ne’releri sanki bu taydan da bac aldı
Gurd acıldıhda gocaldı
Rahim’in ne’resi govzandı deyen toplar atıldı
Sel gelip nehre gatıldı
Rüstem’in topları seslendi, deyen bomlar açıldı
Bize gül gonca saçıldı
Gorhma geldim deye sesler de mene, can dedi gardaş
Mene can can deyerek, düşmene gan-gan dedi gardaş
Şehriyar söylemeden gâh mene sultan dedi gardaş
Men de canım çığırıp can sene gurban dedi gardaş
Yaşa oğlan! Size dağdaş deli ceyran dedi gardaş
El size gaflan dedi gardaş
Dağ size aslan dedi gardaş
Dağlı Heyder Baba’nın arhası her yerde dağ oldu
Dağa dağlar dayağ oldu
Arazım ayna çırağ goymada aydın şefeg oldu
O tayın ne’resi govzandı ürekler gulag oldu
Yene gardaş deyerek gaçmada başlar ayağ olduk
Gaçdıg üzleştik Araz’da yene gözler bulağ oldu
Yene gemler galağ oldu
Yene gardaş sayağı sözlerimiz bir sayağ oldu
Vesl iyin almada, el çatmada aşgim damağ oldu
Helelik gem saralarken gayalar döndi ağ oldu
Araz’ın süd gölü daşdı, gayalıglar da bağ oldu
Sarı sünbüllere zülf içre, oraglar darağ oldu
Yoncalıglar yene bildirçine yay-yaz yatağ oldu
Gözde yaşlar çırağ oldu, lale bitdi yanağ oldu
Gonca güldi dodağ oldu, ne sol oldu ne sağ oldu
Elimi arhamı gördükde zalım ovçu gısıldı
Sel kimi zülmü basıldı, zine arh oldu kesildi
Özü getdi yeri galdı
Tor guran ovçu atın govmada sındı, geri galdı
Emma Heyder Baba da bildi ki, biz tek hamı dağlar
Bağlanıp gol gola zencirle buludlar, odur ağlar
Ne bilim, belke tebiet özü, namerde gün ağlar
Ne bilim, belke tebiet özü namerde gün ağlar
Eyri yolları açarken, düz olan golları bağlar
Saf olan sineni dağlar
Dağların her goçu terlanı, ceyranı maralı
Hamı düşgün hamı pozgun, sineler dağlı, yaralı
Gül açan yerde saralı
Mehşer olmagdadı bunlar, daha vulgan olacagdır
Zülm dünyası yanarken de tilit gan olacagdır
Vay! Ne tufan olacagdır
Dedin Azer eli’nin bir yaralı nisgiliyem men
Nisgil olsam da gülüm, bir ebedi sevgiliyem men
El meni atsa da öz gülşeniminin bülbülüyem men
Eliminin Farsıca da derdini söyler diliyem men
Diye doğru, ne garanlıg ise el meş’eliyem men
Ebediyyet gülüyem men
Nisgil ol çariye galsın ki, ceahir nedi ganmır
Medeniyyet Debin eyler bedeviyyet, bir osanmır
Gün gedir, az gala batsın, gecesinden bir oyanmır
Bir öz ehvalına yanmır
Atar insanlığı, emma yalan ensabı atammaz
Fitne govzatmazsa bir gün, gece asude yatammaz
Başı başlara çatammaz
Emma menden sarı sen arhayın ol, şanlı Sehend’im
Deli ceyranlı Sehend’im
Men daha erş-i ela kölgesi tek başda tacım var
Elde Musa kimi Fir’ona genim bir ağacım var
Herecim yoh, ferecim var
Men, Eli oğluyam, azadelerin merdi, muradi,
O garanlıglara meş’el, o işiglıglara hadi
Hakga, imana münadi
Başda sınmaz siperim, elde kütelmez gılıcım var



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder