23 Eylül 2024 Pazartesi

Lütfü Şahsuvaroğlu - Son Konuşmamız


Yakup Deliömeroğlu kardeşimdi. Ömeroğlu yaptığında serzenişte bulunmuştum; "bize deli yürekler lâzım, niçin delilik gibi yüce ve akıncı bir makamı bıraktın" diye...

Onu fakülte yıllarından beri tanırım, önce asker arkadaşım ve sonra mesai arkadaşım olan Hüseyin Sungur vasıtasıyla. Sonra Türk Ocaklarında Hars Heyeti faaliyetlerimizde, gençlik kollarında bütün Türk dünyasına yönelik aktif ve öncü çalışmalarını müşahede ettik. Benim Türkiye Yazarlar Birliği genel başkanlığım sırasında da onun emeğinden Türk Dünyası ile ilişkilerde koordinatör olarak yararlandık. 

Hoca Ahmet Yesevi Vakfına da birlikte hizmet verdik. Yakup, Orhan Kavuncu, Ali Akbaş ve Hayatı Bice Kazakistan'daki üniversitede görev yaptılar. Vakıf başkanımız eski bir bakan ağabeyimiz, ben orada ihtilal yaparım diye beni götürmediğini itiraf etmişti. 

Yakup ve sevgili eşi Havva Hanım Türkistan'dan döndüklerinde uzun yıllar başkanlığını yaptığım Tarım Bakanlığı Yayın Dairesinde de görev yaptılar.

1996'da Türkçenin Uluslararası Şiir Şölenini KKTC'de yapmaya karar verdik. Yakup kardeşim bu gezi sırasında şölenin koordinatörü olarak bana çok yardımcı oldu. Bir dahaki şöleni Başkırdistan'ın başkenti Ufa'da yapacaktık. Ufa'ya birlikte gittik, Salavat Heykelinin kaidesinde Salavat'a yazdığım şiiri ilk ona okudum. Eksi yirmi derecenin altında Ufa sokaklarında dolaştık ve Türk Dünyasının yarınlarına dair fikirlerimizi paylaştık. Ufa Ocak başkanını ziyaret ettik. Müthiş bir gençti. Yakup'un böyle Türk Dünyasının her yerinde arkadaşları vardı. Türk Ocakları gençlik gezilerinin ne kadar önemli olduğunu o zaman anladım. 

Türkiye Yazarlar Birliği başkanlığında da hep yanında oldum ihtiyar heyeti olarak. Kırım'daki şiir şöleni onun başkanlığı sırasında oldu. Bu fotoğraf, Kırım Yazarlar Birliği başkanı Şakir Selim'le şölen sonrası Kırım Ayşe Lokantasında çekindiğimiz fotoğraftır. 

Daha sonra TYB sırasında hayâlini kurduğumuz ve taslağını birlikte hazırladığımız Türk Dünyası Yazarlar üst kuruluşuna gayrete başladık. Avrasya Yazarlar Birliği böyle doğdu. Türk Dünyası mı, Avrasya mı olsun diye çok düşündük ve yazarlar ve ülkelerinin münasebetinde daha olumlu ortam hazırlasın diye Avrasya ismini uygun bulduk. Kardeş Edebiyatlar'ın verdiği ilhamla Kardeş Kalemler çıktı. Başlangıçta Yavuz Akpınar ağabey haklı olarak sitemde bulunsa da onu yumuşatmak görevi bana düştü. Sonunda onun emanetini sürdürecektik.

Avrasya Yazarlar Birliğinin ilk yıllarında Ali Akbaş ağabeyle birlikte Yakup kardeşimin yardımcılığını da üstlenmiştik. Emekli olduğum demler Muhsin Başkanı da sonsuzluğa uğurladığımız demlerdi ve Hamamönü'nde Hasret Kitabevini açtığımız demler...

2009'da Hasret Kitabevini açmamda Yakup kardeşimin teşviki önemlidir. 2009'dan 2019'a kadar Hamamönü onunla, Mahir'le ve Gönüllerde Birlik vakfı birlikte mekânımız oldu. Esnaf kardeşlerimizle Taceddin Dergâhının manevi ikliminde derin bir dostluk oluştu. Torunum Demir kalbindeki problemle doğacaktı, o yüzden kalp ameliyatı olsa da hep başında olmalıydık. Her şeyi bırakıp İstanbul'a taşındık. Koşuyolu Hastanesinde Hakan Hoca başarılı bir ameliyat gerçekleştirdi ama Demir'in vadesi bitmişti. Onu kucağımda Karşıyaka Mezarlığına getirdim ve ruhunu Hakka emanet verirken masum küçümen bedenini gömdüğümüz yerde Tülin Kuşoğlu'nun da mezar taşının olduğunu sonraki yıllarda fark ettim. Benim Gam Gazeli şarkımı çok güzel seslendiren değerli bir ses sanatçısı idi. Demir'i her ziyaret edişimde hiç tanışmadığım Tülin Hanıma da Fatihalar okuyorum. 

Ölüm, Muhsin Yazıcıoğlu'nun şehadete giderken sanki bilerek söylediği gibi püf diye geliyor, kimi nerede ne zaman yakalayacağını ancak Allah bilir. 

Fakat benim sevgili kardeşim Avukat Ahmet Levent'i kanser yakaladığında, organ nakli dahil her ümit veren ihtimalin ortadan kalktığını bildiğinizde ölüm gün gün dakika dakika kendini öyle kuvvetle hatırlatıyordu ki...

İşte o demlerde her sabah ve gece Başkent Hastanesini ziyaret edip acılar içinde ölüme giden kardeşimin haliyle yanarken, içim acırken Tuğrul Beyin Rüyası adlı piyesimi yazdım. Kendimi tarihe 1040'lı yıllara atıyordum, devletimizin kuruluş yıllarına. Emir Hasan'ın katledilişine ağlıyordum, kardeşime ağlarken...

Türksoy ve Avrasya Yazarlar Birliği Dedem Korkut Tiyatro Ödülü verdiğinde Yakup, jürinin benim eseri birinci seçtiğini ama Türkiye dışındaki yazarları teşvik için beni ikinci ilan ettiklerini söylediğinde kucaklaşıp helalleştik. 

En son Ömer Kayır, Yakup hasta abi dediğinde hemen aradım. Yakup: "abi sakladık, duyulsun istemedik" dedi. "Ziyarete geleyim" deyince "doktorlar izin vermiyor" dedi. Çıkınca evcek görüşürüz diye vedalaştık. Nereden bilebilirdim ki bu son konuşmamız? 

Türk Dünyası için daha çok şeyler yapacaktı. Sırasız ölüm bu işte...

Allah sâyını mübarek kılsın. Ruhu şad olsun. 

Bugün söyle sevdiğini toprağa söylemek acı

Yarına garantin var mı; ölüm, ömür bulamacı

Kalmasın işin yarına, kudretle yaşa ânı

Hayata neş'eden düşse insana ne fayda tâcı.

(Bu yazı, Avrasya Yazarlar Birliği Kurucu Genel Başkanı merhum Yakup Ömeroğlu'nun hâtırasına Lütfü Şahsuvaroğlu tarafından yazılmış olup Kardeş Kalemler dergisinin 213. sayısında yer almaktadır. Derginin bu sayısında yer alan bütün yazılara aşağıdaki bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz.)

Kardeş Kalemler 213. Sayı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Orhan Şaik Gökyay - Beyan-ı Aşk