Ömer Seyfettin - Ahlak Bozgunu

0

Dört senelik harp, dört senelik suiistimaller son günlerde “panik moral” diyebileceğimiz şedit bir ahlak bozgunu husule getirdi. Milletin ruhunda kökleşmiş akideler, dimağlara iman olan umdeler birdenbire eridi. Eskiden terbiyenin, hayatın doğruluğun, utanmanın bir kıymeti vardı. Hırsız:

- Tüh sana…              

dediğiniz zaman, biraz sıkılır, önüne bakardı. Şimdi:

- Aptallığına doyma, sen de çalaydın!

cevabını veriyor. Şeref, haysiyet, mertlik gibi mefhumlar, “para” fikrinin karşısında sönük ve mağlup… Kim bilir mazinin nasıl içtimai buhranlarından lisanımıza yadigâr kalan “âr dünyası değil, kâr dünyası!” fehvası, bugünün aşağı yukarı hemen umumi bir şiarı! Kız, erkek yetişen yeni nesil, vahşi bir ihtiras ile hep parayı düşünüyor; paranın ehemmiyetini, ahlaki kıymetlerin fevkine çıkarıyor. Vakıa hayatın değişmesi, iktisadi buhran; yiyecek, içecek, giyecek fiyatlarının lâ-akall yüzde beş yüz fırlaması, bu ahlak bozgununun amillerinden biridir. Fakat bunu yegâne sebep telakki etmek doğru olmaz! İktisadi buhran geçtikten sonra acaba eski ahlak avdet edecek mi? Ahlak bozgununun sebebi yalnız iktisadi olsaydı, buna ihtimal verilebilir.

Bozulan bir orduda ferdi cesaretler, pek büyük harikalar doğurur. Kör körüne ölümden kaçan askerler ansızın karşılarında yeni bir kumandan görürler. Bu kumanda onlara:

- Ey vatandaşlar! Nereye kaçıyorsunuz? Gerinizde bıraktığınız yerler bizim vatanımız değil midir?

diye sorar. Bir cevap alamaz; sesini yükseltir, bağırır:

- Ölüm namussuzluktan fena mı?

der. Biraz sesini işittirince askerlerin bozgun ruhiyatları sarsılır. Müteessir olurlar, dönerler. Vicdanlarında “kahramanlık”, “vatan”, “fedakârlık” hislerini uyandıran kumandanın arkasına geçerler. Düşmanlarını mağlup ederler.

İktisadi olmaktan ziyade manevi olan ahlak bozgunumuz içinde tek tük istisnai bir taraf hepimiz karanlık bir uçuruma giderken acaba bizim önümüze böyle bir kumandan çıkacak mı? İktisadi kıymetlerin yanında, ahlaki, manevi, lâhuti daha birçok kıymetler olduğunu hatırlatmak, bugünkü perişanlığımıza nihayet verebilir.

Dikkatle tahlil edersek görürüz ki iktisadi buhranı bile ahlakla seciyede husule gelen inhiraflar doğurmuştur. Bizde medeni şecaat, ahlaki cesaret olsaydı, harp içindeki hırsızlar şimdiki milyonlarının binde birini çalamazlardı. Hepimiz:

- Bu yağma ne?

diye bağırsaydık üç buçuk hırsızın hangisi bizi tutabilecek, zulmedebilecek? Biz sustuk, sükutumuz yağmacılar için bir “rıza” alâmeti sanıldı. Soyulduk, soğana döndük. Aç, çıplak, bizi soyanlar arkasından gitmekte artık mana yok. Alimlerimiz, filozoflarımız önümüze çıkmalı, ahlaki kıymetleri bize hatırlatmalı! Bozgun yine eski şiddetle devam ederse vay halimize! Zira tarih diyor ki:

- Ahlak umdelerine kıymet vermeyen bozulmuş milletler uzun müddet yaşayamazlar.

 Tercüman-ı Hakikat, sayı: 1113578, 2 Kanun-ı sani (Ocak) 1335/ 1919, s. 3.

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Yorum Gönder (0)

#buttons=(Çerezleri kabul et) #days=(20)

Sitemizde çerezler kullanılmaktadır. Kabul
Çerezleri kabul et