Dili özleştirme çalışmalarında "tasfiyecilik" yolunu benimsemiş olanlar, bugün bir zorlama ile "özleştirmecilik" kelimesini "tasfiyecilik" karşılığında sözlüklere bilş geçirmiş bulunuyorlar.(1) Aslında "bir şeyi özlü bir kıvama getirme" anlamı veren "özleştirme", "özleştirmecilik" şekliyle bir dil terimi olarak da dilde ırkçılık ifade etmez.
Türkçe kaynaklı olmayan her kelimeyi Türkçeden söküp atma anlamını da vermez. Aksine, Türkçeyi kendi yapı ve işleyiş değerlerine kavuşturarak, zamanla ''yaşayan dile paralel özlü ve zengin bir kültür dili yaratabilme" yolundaki çalışmalara dayanan bir dilcilik anlayışım gösterir.
Daha Milli Edebiyat döneminde benimsenen ve cumhuriyet devrinde yoğunlaştınlarak devam ettirilen Türkçeleştirme çalışmalarının fikir temeline dikkat edilirse bu çalışmaların uygulamada sonradan ne kadar yanlış bir yöne doğru çekiştirildiği kolayca anlaşılır. Eğer dil alanınpıdaki devrimciliği "devrimcilik" yâni, dilde geçerli olan ilmi değer ölçülerini yıkıp, onların yerine bu akımı yürütenlerin kendi değer ölçülerini yerleştirme anlamında alırsak, dilde tasfiyecilik devrimcilikle bağdaştınlab'ilir. Ancak, bu kelimeyi Atatürk'ün kullandığı inkılap (değişme, bir hâlden başka bir hâle dönüşme: reform) kelimesine denk düşecek bir anlamla kullanırsak, o zaman devrimcilikle tasfiyecilik arasında sağlam bir bağlantı kurulamaz ve "devrim" kelimesi dilde yıkıcılığın ifâdesi olan "ihtilâl” den öteye bir anlam da taşımaz.
Gelin görün ki, dile şuurla eğilecek yerde özleştirmecilik adına "tasfîyecilik" uygulamasını benimsemiş olanlar, ATATÜRK' ün bu sözlerini bile budamaktan çekinmemişlerdir. TDK tarafından bastırılmış duvar levhalarından tutunuz da, gazete ve dergi sayfalarında yer alan bütün yazılarda ve kitaplara aktarılan parçalarda Atatürk'ün bu direktifinin ilk iki cümlesini bulmak mümkün değildir .Ne yazık M durum TDK önüne diktirilmiş olan anıt taşta da aynıdır. Türk aydınlarının gözünde tasfiyecili- ği geçerli kılmak maksadına dayandırılmış olmalı ki, bu direktifin yalnız "... Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabana diller boyunduruğundan kurtarmalıdır" ibaresi ile yetinilmiştir.
Unutulmamalıdır ki, tasfiyecilik anlayışına dayanan bu yanlış uygulama, Türkçenin geçmişini geleceğine bağlayan sağlam köprüleri çökertmekten, varlığım dille koruyan kültür değerlerini yıkmaktan "Devrimci görüş kuralların tutsağı olmaz"gibi bir saplantı ile dilin sistem yapısına ters düşmekten gençliği ve aydınlan yanıltmaktan dile hizmet görüntüsü altında dil yıkıcılığına cevaz veren bir fikirsizlikten öteye geçemez. Atatürk'ün dil devriminden beklediği amacı da gerçekleştiremez.
---------------
(1)Ali Püsküllüoğlu, öztürkçe Sözlük, Bilgi Yayınevi 1975, S. 280 ve S. 425 No: 2648.
(2)Bugün görülüyor M, Türk Tarih Kurumu akademik nitelikteki değerli yayınları ile bu direktifi gerçekleştirebildiği halde, TDK daha çok gerilerde bulunmaktadır.
Korkmaz Zeynep, Prof. Dr. , Yaşayan Türkçemiz 1, Tercüman Gazetesi Yayınları, İstanbul 1980
.jpeg)