Ah nice bir uyursun, uyanmaz mısın?
Göçtü kervan kaldık dağlar başında.
Çağrışır tellallar inanmaz mısın?
Göçtü kervan, kaldık dağlar başında.
30 Ekim 2024 Çarşamba
Yunus Emre - Göçtü Kervan Kaldık Dağlar Başında
29 Ekim 2024 Salı
Ahmet Ayaz - Antalya
Adın gönüllerde saklı bir şehir,
Solmayan renkli bir gülsün Antalya.
Mehtaba hükmeden, gümüşten nehir,
Gecemde masmavi tülsün Antalya.
Mehmed Akif Ersoy - Meyhane (Safahat'tan - 9)
Hurûşan bâd-ı süfliyyet derûnundan , kenârından;
Girîzan rûh-i ulviyyet harîminden, civârından.
Çıkar bin nâle-i nevmîd hâk-i ra’şe-dârından ,
İner bin zulmet-i makber fezâ-yı şeb-nisârından .
Gelir feryâdlar ebkem duran her seng-i zârından :
Yıkılmış hânümanlar sanki çıkmış da mezârından,
Dehân-ı hasret açmış rahnedâr olmuş cidârından !
Çöker bir dûd-i mâtem titreyen kandîl-i târından :
Sönüp gitmiş ocaklar yükselir gûyâ gubârından !
Giren bir kerre nâdimdir hayât-ı müsteârından ;
Çıkan âvâredir artık cihânın kâr ü bârından.
Behçet Kemal Çağlar - Cumhuriyet
Gönül verdik,
Sana erdik.
Ey hürriyet,
Cumhuriyet.
Herkes sever,
Seni över.
Ey hürriyet,
Cumhuriyet.
Canımızdasın,
Kanımızdasın.
Ey hürriyet,
Cumhuriyet.
28 Ekim 2024 Pazartesi
Fuzuli - Gazel -98 (Sülûk-i fakr etvârım mezâk-i aşk hâlimdir)
Tecerrüd alemi seyrinde âlem pây-mâlimdir
Ne âlem hansı hilkat sandığım bâtıl hayâlimdir
Kemâl ü fazl terki rütbe-i fazl ü kemâlimdir
Fenâ-yi mutlakım cânân ile bezm-i visâlimdir
Alâmet âh-i serd ü rûy-i zerd ü eşk-i âlimdir
Dil-i pür-ızdırâb ü nâle-i bî-i tidâlimdir
Diyâr-i meskenet nakd ü kanâ’at mülk ü mâlimdir
26 Ekim 2024 Cumartesi
Refik Halit Karay - Anahtar (Roman Özeti)
Eserin Adı: Anahtar
Yazarı: Refik Halit Karay
Yayınevi: İnkılap
Basım Yılı: 1994
1.ESERİN KONUSU:
Kitapta Kenan adlı kişinin karısının çantasında bir anahtar bulmasıyla başlayan olaylar ve sonunda bütün şüphelerinin boş bir kuruntu olduğu anlatılmaktadır.
Oyhan Hasan Bıldırki - Öfkeli Dolunayda Kurulan Sensizliğim
Damar damar kanıma işleyen sensizliğim
Hüznümün şiirini bir türlü yazamadım
Kalbime yumruk yumruk vurulan sensizliğim
Alnımın yazısını ne yapsam bozamadım
Baskın yemiş nice avare kuşlar peşimde
Delişmen rüzgârlarla savrulan sensizliğim
Sanki çöldeyim ağır korkular yüreğimde
Yeniden yanışlarla kavrulan sensizliğim
Sensiz gecemde sayısız yıldızdasın şimdi
Öfkeli dolunayda kurulan sensizliğim
Ya çık gel ya resmini gönder yeter bana
Kader diye alnıma vurulan sensizliğim
Cemil Meriç - Yağmurdan Sonra Aşk
Dün gece yağmurun altında
Yine sen geldin aklıma
Işıl ışıl parlayan gözlerini aradım
Seni benden ayıran kaderimden utandım
Mehmed Âkif Ersoy - Geçinme Belası (Safahat'tan - 8)
Doksan senelik ömre, İlâhî, bu mu gâyet?
Bilmem ki ne âlem bu cedelgâh-ı maîşet !
Korkunç oluyor böyle hakîkatleri, gerçek,
Sa’dî o kadar felsefesiyle, hüneriyle,
Fikrindeki hürriyet-i fevka’l-beşeriyle
Esbâb-ı maîşet denilen kayda girerse,
Yâd etmesin âzâdeliğin nâmını kimse.
İnsan ki çıkar perde-i mektûm-i ademden,
Tâ sahne-i hestîde zuhûr ettiği demden,
İkmâle kadar fâcia-i devr-i hayâtı,
Atlatmaya mahkûm ne mülhik akabâtı !
Zannetme ölüm şahsına bir kerre muhâcim ...
Bin kerre olur günde o düşmenle müzâhim .
Âvâre beşer sâha-i gabrâya düşünce
Etrâfına binlerce devâhî üşüşünce
Meydan mı bulur râhatı esbâbını celbe?
Başlar o cılız kolları dünyâ ile harbe!
Kaynar güneşin âteşi mihrâk-ı serinde;
Karlar buz olur hep beden-i bî-siperinde.
Medhûş nigâhında köpürdükçe denizler;
Beyninde bütün dalgalar öttükçe mükerrer;
Sâhilden uzansam der, eder tayy-ı merâhil ;
Lâkin onu bilmez ki uzaklar daha sâil:
Dağlar o nihâyetsiz olan silsilesiyle,
Ormanlar o dünyâyı tutan velvelesiyle,
Emvâc-ı serâbıyle, vuhûşuyle bevâdî .
Her hatve-i azminde olur ye’sine bâdî .
Fevkinde, semâvâtın o ecrâm-ı mehîbi;
Pîşinde, zemînin o temâsîl-i acîbi;
Bîçâreyi medhûş ederek her nefesinde,
Muztar bırakır, mün’adim olmak hevesinde.
Hikaye Anlatım Teknikleri
Hikayeler, olay çerçevesinde oluşturulan edebi eserlerdir. Yazarlar, hikayede olayları anlatırken anlatma, gösterme, bilinç akışı, monolog gibi anlatım teknikleri kullanırlar.
25 Ekim 2024 Cuma
Ozan Arif - Açılım
Dinle beni ey millet... Dinle beni ahali...
Bu "açılım" ne iştir, nedir bunun meali?
Ne olacak bunlarla memleketin bu hali?
Habur'da gördünüz bak, çizgiden kaydı bunlar,
İhanetin adını açılım koydu bunlar...
Dilaver Cebeci - Bu Yusuf'un Zindandan Seslenişidir
Eğilin önümde çağdaş güneşler!
Kenanlı yıldızlar varın secdeye!
Issız çöllerde, derin kör kuyularda
Ben görürüm camgöbeği düşleri
Ve ben yorarım sırma şafaklarda,
Bulanık, korkulu düşlerinizi...
Ümit Yaşar Oğuzcan - Sabır Taşı
Oturduk tepeden baktınız
Uçacak kuş değiliz ya
Güldük yüzümüze bakmadınız
Ağladık kendi halimize bırakmadınız
Sussak olmuyor
Konuşsak kızıyorsunuz
Taş değiliz ya
24 Ekim 2024 Perşembe
Orhan Veli Kanık - Yüz Karası Değil Kömür Karası
Güneşli bir günde
Masmavi göreceğiz Karadeniz'i
Balkaya'dan Kapuz' a kadar,
Karış karış biliriz bu şehri;
EKİ' nin çiçekli bahçeleri,
Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla;
Paydos saatlerinde yollara dökülen,
Soluk benizli insanlarıyla.
Siyah akar Zonguldağın deresi
Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası…
Namık Kemal - Hırrenâme
Kedimin her gece böbrekle dolardı sepeti
Yok idi Ni'metinin râhatının hiç adedi
Çeşmi şehlâ nigehi fârik iken nik ü bedi
Sardı etrafını bin dürlü adular
Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi
Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi
23 Ekim 2024 Çarşamba
Mehmed Âkif Ersoy - Hasır (Safahat'tan - 7)
Geçende, yayla civârında bir ufak cevelân
Bahânesiyle, bizim eski âşinâlardan
Bir attarın azıcık gitmek istedim yanına,
Ki her zaman beni da’vet ederdi dükkânına.
Biraz musâhabeden sonra söktü müşteriler:
– Ver ordan on paralık zencefil, çörek otu, biber.
Geçenki beş para borcumla on beş etmedi mi?
– Silik bu yirmilik almam...
– Uzatma gör işimi!
– Oğul, çabuk... Bana tîrak ... Okunmuş olmalı ha!
Bizim çocuk, adı batsın, yılancık olmuş...
– Ya?
– Sübek kadar yüzü hütdağ kesildi!
– Vah vah vah!
– Hanım, geçer, nefes ettir...
– Geçer mi? İnşallah.
– Bi yirmilik paket amma sabahki tozdu bütün...
– Ayol hep içtiğimiz toz... Bozuldu eski tütün!
– Efendi amca, sakız ver... Biraz da balmumu kes.
– Kızım, parayla olur ha! Peşinci bak herkes.
Beşer onar paralar hepsi yaklaşıp deliğe,
Süzüldüler oradan bir kilitli çekmeceye.
Epeyce fâsıladan sonra geldi başka biri:
– Genişçe bir hasırın var mı? Neyse hem değeri.
Cenâze sarmak içindir, eziyyet etme sakın!
Mahallemizde beş aydır yatan o hasta kadın
Bugün, sabahleyin artık cihandan el çekmiş...
– Ne çâre! Kısmeti bir böyle günde ölmekmiş.
– Yanında kimse de yokmuş... Aman bırak neyse.
Ecel gelince ha olmuş, ha olmamış kimse!
– Dokuz kuruş bu hasır, siz, sekiz verin haydi...
Pazarlık etmeyelim bir kuruş için şimdi!