19 Kasım 2024 Salı

Nazım Hikmet - Kuva-yı Milliye



BAŞLANGIÇ
 

ONLAR
 
 

Onlar ki toprakta karınca,
                                   suda balık,
                                                havada kuş kadar
                                                             çokturlar;
korkak,
            cesur,
                     câhil,
                             hakîm
                                      ve çocukturlar
ve kahreden
                 yaratan ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

Onlar ki uyup hainin iğvâsına
                                   sancaklarını elden yere düşürürler
ve düşmanı meydanda koyup
                                      kaçarlar evlerine
ve onlar ki bir nice murtada hançer üşürürler
ve yeşil bir ağaç gibi gülen
ve merasimsiz ağlayan
ve ana avrat küfreden ki onlardır,
destânımızda yalnız onların mâceraları vardır.

Fuzuli'nin Hayatı ve Eserleri

 

Fuzûlî menşe itibariyle, Akkoyunlular devrinde ve bu hânedanın idaresi altında Irâk-ı Arab adı verilen bölgede yaşayan Akkoyunlu Türkmenleri’nin Bayat boyundandır. Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’nde bulunan bir Hadîkatü’s-suadâ yazmasının ketebesindeki kayda göre “Tatar asıllı” olduğu şeklindeki ifadenin bugün kullanılan Tatar anlamında olmadığı, “Türk” anlamında kullanıldığı tahmin edilmektedir.

Mehmed Akif Ersoy - Selma (Safahat'tan - 13)

 

“Hemşîrezâdemdir. Dört yaşında öldü.”

“Bütün gün işte boğuştum, içim sıkıldı. Yeter!
Yarın da aynı mezâhimle uğraşıp duracak
Değil miyim? Bana öyleyse, şimdilik ister,
Ferağ içinde düşünmek, vücûdu yormayarak.
Hayat, ceng-i maîşet; cihansa ma’rekedir .”
Zaman zaman bu sükûnlar birer mütârekedir.”
Dedim, zemîne uzandım. Fakat huzûr o ne zor!
Dakîka sürmedi hattâ benim bu yaslanmam...
Bir eski komşu gelip: “Vâliden selâm ediyor,
Diyor ki: “Hasta ağırlaştı, durmasın, akşam
Hemen bizim eve gelsin.” deyince davrandım,
O âşiyân-ı perîşâna doğru yollandım.

18 Kasım 2024 Pazartesi

Ruhsati - Vay Deli Gönül

 

Daha senden gayri âşık mı yoktur
Nedir bu telaşın ey deli gönül
Hele düşün devr-i Adem'den beri
Neler gelmiş geçmiş say deli gönül

17 Kasım 2024 Pazar

Fuzuli - Gazel - 50 (Gönlüm açılır zülf-i perişânını görgeç)

 

Gönlüm açılır zülf-i perişânını görgeç
Nutkum tutulur gonce-i handânını görgeç

Sıdkı Baba - Devriye

 

Çatılmadan yerin göğün binası
Muallâkta iki nura düş oldum
Birisi Muhammed birisi Ali
Lahmike lahmide bire düş oldum

Faruk Nafiz Çamlıbel - Kış Bahçeleri

 

Dinmiş denizin şarkısı, rüzgar uyumakta,
Rıhtım boyu sonsuz bir üzüntüyle karaltı
Körfez düşünür, Kanlıca mahzundur uzakta,
Mazi gibi sislenmiş Emirgan Çınaraltı.

Abdurrahim Karakoç - Unutursun Mihriban'ım


“Unutmak kolay mı? ” deme
Unutursun Mihriban’ım.
Oğlun, kızın olsun hele
Unutursun Mihriban’ım.

19'uncu Yüzyılın İlk Yarısında Türk Nesri

 

19. yüzyılın ilk yarısında nesir alanında klasik nesir (düzyazı) anlayışının hem türler hem de dil açısından devam ettiği görülmektedir. Şair tezkirelerinden başlamak üzere tarihler, biyografik eserler, sözlük ve belagat türünde yazılan eserlerde dil açısından klasik nesrin sanatkârane üslubunun da devam ettiği görülmektedir. Nesir dilindeki sadeleşme ve değişmenin bu yüzyılın ikinci yarısından itibaren çeşitli zorunluluklar ve değişen zihniyetin yarattığı yeni kültür ve fikir ortamının etkisiyle ortaya çıktığını söylemek gerekir. 19. yüzyılın ilk yarısında kaleme alınan nesir türleri ve bu türlerde ön plana çıkan yazar ve eserler şu şekildedir:

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu - Özmenem

 

16 Kasım 2024 Cumartesi

Zahirüddin Muhammed Babür - Gazel (Köñülge boldi 'acayib belâ kara saçıñ)


ñülge boldi 'acayib belâ kara saçıñ
Şikeste koñlüme irmiş kara belâ saçıñ 

Başımga çıkdı bütün reşkdin kara saç dik 
Ayakka tüşkeli iy serv-i nâz ta saçıñ

Müyesser oldı cünûn mülki iy cünûn ehli 
Nisar-i eşkni imdi bu kün manga saçıñ

Saçıñ şikestide bardur şikeste koñüller 
Koñüller açılur açılsa ol kara saçıñ 

Açıldı köñli çü açtıñ saçıñni Babürniñ
Ne ayb eger dise dil-bend ü dil-güşâ saçıñ

Sabahattin Ali - Kurbağaya Mersiye


Sevgilim! Bak bu gece
Kırık kalbine, ince
Bir ok saplı kurbağa
Ölüvermiş gizlice...

Oyhan Hasan Bıldırki - Yalnızlık



ÖMRÜMDE SÜKUT


Çıngıraksız, rehbersiz deve kervanı nasıl,
İpekli mallarını kimseye göstermeden,
Sonu gelmez kumlara uzanırsa muttasıl,
Ömrüm öyle esrarlı geçecek ses vermeden.

Ve böylece bu ömür, bu ömür her dakika,
Bir buz parçası gibi kendinden eriyecek.
Semada yıldızlardan, yerde kurtlardan başka,
Yaşayıp öldüğümü kimseler bilmeyecek.


Cahit Sıtkı TARANCI

     
      Can sıkıcı bir şey yalnızlık. Koca dünyada uçuk sarı, soluk bir renk. Yalnızlık, sevimsizlik… Yalnızlık, sevgisizlik… Yalnızlık hemen her şeye sırtını dönmek, bütün kapıları sımsıkı bir şekilde başkalarının yüzüne kapatmaktır.


      Bütün kapıları başkalarının yüzüne kapatan yalnızlık, hemen herkesin, arada bir bizim de kapımızı çalmaktan çekinmez. Boş bulunur; “Kim o?” bile demeden kapımızı aralarsak, yalnızlık içeri süzülür, en acımasız, hem de hiç çıkmayacak bir leke gibi yakamıza yapışır, konuğumuz olur.

Elif Yavaş - Notaların Büyülü Dünyası

 



     Söyleşi, röportaj havasında geçen edebî konuşma ve tartışma mekânları olur hani. Nazik davetleri reddetmeyen hanımefendi ve beyefendiler kalbimizi onurlandırır mütevazılıkla. Küçük kasabalarda, kazalarda ve köylük yerleşkelerde hayat sürenlerin hayalleri büyük olur kanatlarında. Ekmeğini yediğiniz iş ile sanat vazgeçilmez tutkuya dönüşür ve işinizle eviniz arasındaki dengeyi iyi kurmak gerek. Melankolik duyguların huşusunda flört eden edalı düşler, iç içe halka kurarak hayata işlenir de ikilem yaratır. Geçimimizi temin ettiğimiz meslek ile hobi faaliyetlerini “ev, iş, eş” arasında yansıtmamak gerek. Ev, iş ve eş terazisinde denge kurarak melodi oluşturur yaşam notalarımız.

19'uncu Asrın Başlarında Türk Şiiri

Edebiyat tarihlerinde “Tanzimat Dönemi” olarak adlandırılan ve Batı edebiyatlarının etkisinde geliştiği için klasik Osmanlı edebiyatından çok farklı özellikler gösteren yeni edebiyat anlayışı 19. yüzyılın ikinci yarısıyla başlatılır ancak 19. yüzyılın ikinci yarısından önceki dönemin edebiyatı dikkate alınmadan bu yeni anlayışın değerlendirmesi mümkün değildir. Bu iki dönem arasındaki farklılıkların ortaya çıkışının tarihsel açıdan kesin bir ayrımını yapmak, klasik edebiyat ve Tanzimat edebiyatı arasında kesin bir krono­lojik ayrıma gitmek de aynı şekilde mümkün değildir. 

15 Kasım 2024 Cuma

Köksal Cengiz (Niyâzkâr) - Vay Deli Gönül!



Hiç bir gökçek şu gönlümü çalamaz,

Hiç bir güzel senin dengin olamaz,

Hiç bir kuvvet seni benden alamaz

Sen ki benim Mevlâ'ya beyanımsın! 

Sultanımsın, cananımsın, canımsın!

Ruhsati - Her Sabah Her Sabah Dertli Esersin

 

Her sabah her sabah dertli esersin
Bilmem ki muradın ne seher yeli
Kerem eyle dost köyüne gidersen
Benim de halimi de seher yeli

Cahit Külebi - Akşamlar Hey Akşamlar!

 

Kim esir değildir
Kendi içerisinde?
Akşamlar hey akşamlar!

Doğmasaydım eğer
O küçük şehirde
Kim böyle boş gezer,
Yüzer gibi olur,
Bir koca nehirde?

Yorgunluk hey yorgunluk!
İnatçı yorgunluk!
Dalgın bir yüz kadar
Tozlu ayakkabılar.
Yorgunluk hey yorgunluk!

Karacaoğlan - Koşma (Yazın Evvel Baharında)


Yazın evvel baharında
Teferrüçte gör almayı
Yel esip yere düşmeden
Budağında kır almayı

Victor Hugo - Sefiller (Roman Özeti)

 

Eserin Adı :Sefiller

Orijinal Adı:Les Miserables

Yazarı :Victor Hugo

Çeviri: Volkan Yalçıntoklu

Yayınevi : İş Bankası Kültür Yayınları 

Basıldığı Yer ve Yıl:İstanbul - 2020


Eserin Konusu :

Romanda bir kürek mahkumunun on dokuz yılını harcadığı eski günlerine geri dönmemek için sürekli kaçışını ve kaçarken de çektiği sefalet, yaşadığı acılar ile 1800’lü yıllarda Fransız halkının içinde bulunduğu yoksulluk ve yaşadığı ızdıraplar anlatılıyor.