19 Ocak 2025 Pazar

Ozan Arif - Vebalin Var

Osman dayı bu işte,

Senin de vebâlin var.

Bu namussuz gidişte,

Senin de vebâlin var!

            *     *     *  

Tevfik Fikret - Hân-ı Yağma

 

Bu sofracık, efendiler - ki iltikâma muntazır
Huzurunuzda titriyor - şu milletin hayâtıdır
Şu milletin ki mustarip, şu milletin ki muhtazır
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin

18 Ocak 2025 Cumartesi

Oyhan Hasan Bıldırki - Bir Lira İçin (Hikaye)


     Şoför Hasan, kısa boylu, sarı saçlı, çipil gözlü birisiydi. Uzun yıllar İstanbul’da dolmuşçuluk yaptıktan sonra, bir küçük arabaya kavuşarak kasabamıza gelip yerleşmişti.
      Bizim kasaba, bildiğiniz kasabalara pek benzemezdi. Yüksek dağların arasındaki küçücük bir vadiye sıkışıp kalmıştı. Güneyindeki Beşkardeşler, ya da kuzeydeki Hasan Tepesi’ne çıksanız, aşağılarda uzanan Karadeniz’i kucaklayıvereceğinizi sanırsınız. İşte, aşağılarda, o gördüğünüz kıyıda Cide ilçesi vardır.

Mehmed Akif Ersoy - Hasbihal (Safahat'tan - 12)

Ey bülbül-i ter-zebân-ı irfan,
Dem-beste nevâlarınla vicdan
Hem safvet-i rûh olan o âvâz
Oldukça harîm-i canda dem-sâz ,
Pâmâlim olur bütün avâlim;
Lâhûta kadar çıkar hayâlim.
Eşvâkıma dar gelir de eb’âd,
Eyler fikrim fezâlar îcâd!
Ey nûr-ı mübîni Kibriyâ’nın,
Sînem olamaz mı âsûmânın?
Gökler mi bütün karârgâhın?
Hiç yerlere uğramaz mı râhın ?
Ey tâir-i nâz-ı sidre-pervâz ,
Kalbimde olaydın âşiyânsâz ;
Bir başka terâne gûş ederdin ,
Rûhum gibi sen de cûş ederdin.
Yâdımda duran neşâidinden
Dâim cezebât içindeyim ben.
Verdikçe derûna vecd o âheng,
Dünyâ nazarımda teng olur teng !
Âzâdesi büsbütün kuyûdun ,
Bir şi’r-i semâ-zemîn sürûdun!
Bir şi’r-i revan ki: Cûy-i cârî
Feyziyle bahâr-ı ömre sârî.
Bir nağme ki: Rûhtur, ledündür ;
Kur’an gibi râsihîn içindir.
Bir nâle ki: Şevk-sûz-i idrâk
Havlinde nidâ-yı “mâ-arafnâk!”
Ey şâir-i râzdân-ı mülhem ,
Ben râzına olmasam da mahrem ,
Hayrân-ı kemâlinim... Beyânın
Gûyâ ki hitâbıdır Hudâ’nın!

17 Ocak 2025 Cuma

Ömer Seyfeddin - Ferman

 

Sanki bir tufandı. Gök delinmiş gibi aralıksız yağmurlar yağıyor ve bütün ordu Semlin'e doğru sel, çamur, sis ve bora içinde ilerliyordu. Belgrat-Şabaç yolu çökmüştü. Karanlık ormanlara, sarp yokuşlara, uçurumlu dağlara alışkın olmayan nakliye develeri, yedekçileriyle beraber kaybolmuşlardı. Subaylar bağırıyor, boru sesleri işitiliyor, atlar kişniyordu. Hatta padişahın otağı bile meydanda yoktu. Bu kısa yol, üç gündür bitip tükenemiyordu.

Konak yerine yalnız sadrazamın çadırı kurulabilmişti. Padişah,  saltanat arabasının penceresinden kendi otağını görmeyince, etrafındaki ıslanmış, allı, yeşilli, sırmalı kıyafetleriyle gözleri kamaştıran iri ve çevik muhafızlarına:

— Daha durmayacak mıyız? dedi.

                Hiç kimse cevap vermedi. Herkes önüne bakıyor ve şakır şakır yağmur yağıyordu. İhtiyar padişah hasta idi. Fakat ayaklarındaki gut hastalığından kaynaklanan sızılarını duymuyor, Kurban Bayramı namazının Semlin'de kılınmasını düşünüyordu. Artık eskisi gibi ata binemiyor, hatta vezirleriyle fikir alışverişi için bile saltanat arabasından çıkamıyordu.

                Konak yerinde padişah çadırını görmeyen bütün ordu, gökten inmiş bir gazap karşısında donakalmış günahkâr bir cemaat gibi birdenbire sustu. Sesler, borular, uğultular, hatta atların kişnemesi bile kesildi. Yalnız yerlere ve çalılara düşen yağmur damlalarının şakırtısı duyuluyordu. Sadrazam ne yapmıştı? Ta İstanbul'dan beri padişahtan bir konak ileri gidiyor, yolları düzeltiyor, padişah çadırını kurduruyordu. Bu onun vazifesiydi.

Fakat, hani padişahın çadırı?..

Yavuz Bülent Bakiler - Sivas'ta Yoksul Çocuklar

 

Sivas'ta Ulu Camii avlusunda çocuklar
Yalvaran gözlerle etrafa baka baka
Açıyorlar küçük esmer avuçlarını:
-Emmilerim sadaka! Emmilerim sadaka!

Rıza Tevfik Bölükbaşı - Galeyan-ı Aşk


Ben seni ağlattım, hem çok ağlattım
Çünkü infiâlin şi're bedeldi
Bir kadın ağlatmak zevkini tattım
Bu bende bir çılgın, hâin emeldi

Güzel gözlerine yaşlar sinerken,
Sonra damla damla taşıp inerken
Göğsünde şahkalar çoşup dinerken
Titrek dudakların cidden güzeldi.

Ben seni sevmiştim ey melek kadın
Sızlıyor içimde sevgili yâdın
Azâr-ı aşkımı yanlış anladın
Bence hüzn-i hüsnün pek mübecceldi

16 Ocak 2025 Perşembe

Şeyh Galib - Şarkı (Fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni)



Fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni
Böyle yazmış alnıma kilk-i kazâ sevdim seni
Ben bu sözden dönmezem devr eyledikçe nüh felek
Şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni

Mehmed Akif Ersoy - İstibdad (Safahat'tan - 20)

 

Kardeşim Midhat Cemâl’e

Yıkıldın, gittin amma ey mülevves devr-i istibdâd,
Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd!
Diyor ecdâdımız makberlerinden: “Ey sefîl ahfâd ,
Niçin binlerce ma’sûm öldürürken her gelen cellâd,
Hurûş etmezdi, mezbûhâne olsun, kimseden feryâd?

15 Ocak 2025 Çarşamba

Ozan Arif - Turan'a Yolculuk

Tarifi imkânsız hisler içinde 

Seviniyor, coşuyorum şu anda 

Turan görünüyor sisler içinde 

Yollarına düşüyorum şu anda 

Ömer Seyfeddin - Kütük

Alaca karanlık içinde sivri, siyah bir kayanın müphem hayali gibi yükselen Şalgo burcu uyanıktı. Vakit vakit inlettiği trampet, boru seslerini akşamın hafif rüzgârı derin bir uğultu hâlinde her tarafa yayıyor... Kederli bağrışmalarıyla ölümü hatırlatan küfürbaz karga sürüleri, bulutlu havanın donuk hüznünü daha beter arttırıyordu. Mor dağlar gittikçe koyulaşıyor, gittikçe karanyordu. Yamaçlardaki dağınık gölgeler, kuşsuz ormanlar, hıçkıran dereler, kaçan yollar, ıssız korular, sanki korkunç bir fırtınanın gürlemesini bekliyorlardı.

Burcun tepesinde beyazlı siyahlı bir bayrak, can çekişen bir kartal ıstırabıyla kıvranıyordu.

Sherzod Ortiqov - Buxoro va Parij oralig'idagi bir kun (Esse)

O’tgan yilning noyabrida bir guruh yozuvchilar bilan Buxoroga sayohat qilganimiz hali hamon yodimda. O’shanda tunash uchun shaharning ko’zga ko’ringan mehmonxonalaridan biriga tushgandik. Qo’nalg’amiz chakki emas, barcha shart-sharoitlar yaratilgandi. Nonushta paytida ustoz Abduqayum Yo’ldosh, yozuvchilar Javlon Jovliyev va Sherzod Xalilov, shuningdek kamina mehmonxonaning birinchi qavatdagi restoranga yo’l oldik. Restoran keng va shinam edi. Sheriklarim negadir u yerdagi stollardan birida savlat to’kib o’tirgan kishini ko’rib, uning oldiga oshiqishdi, men restoran xizmatchisining tavsiyasiga asosan o’sha stolga qo’shni bo’lgan-bo’sh turgan stol sari yurdim. Stulga o’tirarkanman, sheriklarimni o’sha kishi bilan qo’l berishib, uning ustiga quyuq so’rashishganiga ko’zim tushdi. Men adabiyot odami bo’lmaganim uchun uni tanimadim va kim ekan u, deb rosa boshimni qotirdim.

Mehmed Akif Ersoy - Kocakarı ile Ömer (Safahat'tan - 22)



Üstâd-ı necîbim Ali Ekrem Bey’e

Yok ya Abbâs’ı bilmeyen, kimdi?..
O sahâbîyi dinleyin, şimdi:

Bir karanlık geceydi pek de ayaz...
İbni Hattâb’ı görmek üzre biraz,
Çıktım evden ki yollar ıpıssız.
Yolcu bir benmişim meğer yalnız!
Aradan geçmemişti çok da zaman,
Az ilerden yavaşça oldu iyân,
Zulmetin sînesinde ukde gibi,
Ansızın bir müheykel a’râbî!
Bembeyaz bir ridâ içinde garîb,
Geliyor muttasıl mehîb mehîb
Ben sokuldum, o geldi, yaklaştık;
Durmadan karşıdan selâmlaştık.
Düşünürken selâm alan sesini,
O heyûlâ uzandı tuttu beni:
Bir de baktım, Ömer değil mi imiş!
– Yâ Ömer! Böyle geç zaman, bu ne iş?
– Şu mahallâtı devre çıkmıştım...
Gel bereber, benimle, üç beş adım.

12 Ocak 2025 Pazar

Selimi - Mirasyedi Destanı

Gurbet elden geldim malım sormağa

Bunca eşya çanak çömlek nic'oldu

Ey komşular gelin şer'a durmağa

Köy kadısı Kambur Felek nic'oldu

Cho'lpon - Men va Boshqalar

 

(O’zbek Qizi Og’zidan)

Kulgan boshqalardir, yig’lag’an menmen,
O’ynag’an boshqalar, ingrag’an menmen.
Erk ertaklarini eshitkan boshqa,
Qullik qo’shig’ini tinglag’on menmen.

Mevlana Celaleddin - Selam Tebriz'e

 

kulağını ver, dinle,
bak asesbaşı ne diyor:
bu mahallede bizden bir gönül eri kayboldu, diyor,
derken ansızın biri yolda izini buldu, diyor.
Belirtilerini görün işte, diyor.

Ne zamandır onu aradık, yandık yakıldık.
Ne zamandır onu arayanlar her yanda dövündüler.
Ne üst kodular, ne baş.

Aşıkların kanı hiç eskimiyor, unutulmuyor.
Aşıkların kanı nasılsa hep öyle kalıyor.
Hep öyle taze, sıcak.

Bu eski bir kan davasıdır deme sakın
Atma kulağının arkasına sen şu lafı:
Kan bir kere eskidi mi kararır, kurur ama,
aşıkların kanı durmayacak, gönüllerinden biteviye akacak.

Bu bucağa sığınan senin bakışındır.
O büyük sağrağı sunan senin nerkis gözlerin.
Sarhoşça gelen de onlar, gönüller çalan da onlar,
adamı canevinden vuran da onlar

                *     *     *

Farsça aslından çeviri: A. Kadir

---------------------------------------

asesbaşı: Bekçilerin başı, karakol amiri.

sağrak: Kadeh.



11 Ocak 2025 Cumartesi

Necip Fazıl Kısakürek - Beklenen

 

Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Geçti, istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar?

Mehmet Emin Yurdakul - Benim Şiirlerim

 

'Sen kalbsizsin; hani senin gençliğin hayatı?
'Aşklarım mı? Bir nefeste solabilen bu şeyler,
'Bir yanar-dağ ateşiyle kömür gibi karardı;
'Şimdi ise yerlerinde bir sıtmalı yel eser.

Cho'lpon - Go'zal


Qorong‘u kechada ko‘kka ko‘z tikib,
Eng yorug‘ yulduzdan seni so‘raymen.
Ul yulduz uyalib, boshini bukib,
Aytadir: men uni tushda ko‘ramen.
Tushimda ko‘ramen – shunchalar go‘zal,
Bizdan-da go‘zaldir, oydan-da go‘zal!

10 Ocak 2025 Cuma

Cenap Şahabettin - Elhân-ı Şitâ

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş;
Eşini gâib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar…
Ey kulûbun sürûd-ı şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O bahârın bu işte ferdâsı:
Kapladı bir derin sükûta yeri
karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar!
Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar;
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ’şın üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
karlar
Ki semâdan düşer, düşer ağlar!
Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
Şimdi boş kaldı ser-te-ser yuvalar;
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân!–
Son kalan mâi tüyleri kovalar
karlar
Ki havada uçar uçar ağlar!

*     *     *