Altının kadrini sarrafı bilir
Açılmaz dükkânlar pazar mı ola
Salını salını sevdiğim gelir
İrakipler hile sezer mi ola
Altının kadrini sarrafı bilir
Açılmaz dükkânlar pazar mı ola
Salını salını sevdiğim gelir
İrakipler hile sezer mi ola
Eserin Adı: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Yazarı: Peyami Safa
Yayınevi: Ötüken Yayınları
Basım Tarihi: 1999
Eserin Konusu: 15 yaşındaki bir gencin kemik veremi hastalığa yakalanması sonucu hayata tutunma çabası.
Romanın Özeti:
Romanın 15 yaşındaki kahramanı 7 yaşından beri dizindeki tam olarak teşhis edilemeyen bir hastalıktan dolayı sıkıntılar çekmektedir. Hayatı hastane kapılarında, doktor önlerinde geçmiştir. Son olarak yapılan tetkikler sonucunda dizindeki rahatsızlığın “Kemik Veremi” olduğu anlaşılır. Bu hastalık hayatına veya bir bacağına mal olabilecek bir hastalıktır. Hal böyle iken doktorlar, eğer beslenmesine dikkat eder, heyecansız, sakin bir yaşam sürdürür, moralini yüksek tutarsa iyileşme ihtimalinin olduğunu söylerler.
ÖMRÜMDE SÜKUT
Çıngıraksız, rehbersiz deve kervanı nasıl,
İpekli mallarını kimseye göstermeden,
Sonu gelmez kumlara uzanırsa muttasıl,
Ömrüm öyle esrarlı geçecek ses vermeden.
Ve böylece bu ömür, bu ömür her dakika,
Bir buz parçası gibi kendinden eriyecek.
Semada yıldızlardan, yerde kurtlardan başka,
Yaşayıp öldüğümü kimseler bilmeyecek.
Cahit Sıtkı TARANCI
Can sıkıcı bir şey yalnızlık. Koca dünyada uçuk sarı, soluk bir renk. Yalnızlık, sevimsizlik… Yalnızlık, sevgisizlik… Yalnızlık hemen her şeye sırtını dönmek, bütün kapıları sımsıkı bir şekilde başkalarının yüzüne kapatmaktır.
Bütün kapıları başkalarının yüzüne kapatan yalnızlık, hemen herkesin, arada bir bizim de kapımızı çalmaktan çekinmez. Boş bulunur; “Kim o?” bile demeden kapımızı aralarsak, yalnızlık içeri süzülür, en acımasız, hem de hiç çıkmayacak bir leke gibi yakamıza yapışır, konuğumuz olur.
Elinde, nevha-i mâtem kadar acıklı sadâ
Veren bir eski kamış; koltuğunda bir yedici;
Şu kör dilenci, bakardım, olunca nâle-serâ ,
Durup da merhameten dinleyen gelip gidici,
Önünde boynunu bükmüş zavallı keşkülüne ,
Atardı beş para, onluk değilse bâri yine.
Haberdâr olmamışsın kendi zâtından da hâlâ sen,
“Muhakkar bir vücûdum!” dersin ey insan, fakat bilsen...
Senin mâhiyyetin hattâ meleklerden de ulvîdir:
Avâlim sende pinhândır, cihanlar sende matvîdir :
Zeminlerden, semâlardan taşarken feyz-i Rabbânî,
Olur kalbin tecellî-zâr-ı nûrâ-nûr-i Yezdânî.
Gitmişti makama arz-ı hâl için
'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim..
'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir derd ehli bulsam derdim söylesem
İy'olmaz derdlerim halim n'olacak
Hekimler derdime derman bulamaz
Bir değil beş değil derd kucak kucak
Değirmenden geldim beygirim yüklü
Şu kızı görenin del'olur aklı
On beş yaşında kırk beş belikli
Bir kız bana emmi dedi neyleyim
Sözün bilmez bazı nâdân elinden
Edep ağlar erkan ağlar yol ağlar
Bülbülün feryadı gonca gülünden
Gülşen ağlar bülbül ağlar gül ağlar
Babürname'nin dokuz yüz otuz altı (1529) yılı olayları arasında oğlu Humayun'un şiddetli bir hastalığa yakalandığı esnada geçen bir olay anlatılmaktadır:
ESERİN ADI: Bir Kadın Düşmanı
YAZARI: Reşat Nuri Güntekin
YAYIN EVİ VE ADRESİ: İnkılap ve Aka, 1990
BASIM YILI: 1997
1. ESERİN KONUSU : İlk evliliğinde yaşadığı kötü olaylar sonucu kadınlarn hepsine önyargılı bakan ve onları değersiz gören İskender ‘in başından geçenler anlatılmaktadır.
Geçen akşam eve geldim. Dediler:
– Seyfi Baba
Hastalanmış, yatıyormuş.
– Nesi varmış acaba?
– Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah.
– Keşke ben evde olaydım... Esef ettim, vah vah!
Bir fener yok mu, verin... Nerde sopam? Kız çabuk ol!
Gecikirsem kalırım beklemeyin... Zîrâ yol
Hem uzun, hem de bataktır...
– Daha a’lâ, kalınız:
Teyzeniz geldi, bu akşam, değiliz biz yalnız.
Shamollar, yo‘l bo‘lsin, sizga saharlab,
Yo‘l olibsiz qay bir sokin joylarga?
Mehmonni qarshilab charchamaydi hech,
Bormasdan qo‘ymassiz G‘ovasoylarga?
Go‘zal Turkiston, senga ne bo‘ldi?
Sahar vaqtida gullaring so‘ldi.
Chamanlar barbod, qushlar ham faryod,
Hammasi mahzun. Bo‘lmasmi dil shod?
Bilmam ne uchun qushlar uchmas bog‘chalaringda?
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
ESERİN ADI : CANBAZ
ESERİN YAZARI : EMİNE IŞINSU
YAYINEVİ : Bilge Kültür Sanat, İstanbul, 2013.
ESERİN KONUSU : 1970’lerin Türkiyesini; çalkantılı, huzursuz
ve karmaşık görünümünü konu alan bir roman.
ESER HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLERİMİZ :
Her sayfasında memleketimizin insanlarının 1970’li yıllarda çektiği zorlukları görebileceğimiz bu eser, o dönem hakkında bilgi sahibi olunması bakımından herkes tarafından okunmalıdır.