26 Ekim 2024 Cumartesi

Hikaye Anlatım Teknikleri

 


Hikayeler, olay çerçevesinde oluşturulan edebi eserlerdir. Yazarlar, hikayede olayları anlatırken anlatma, gösterme, bilinç akışı, monolog gibi anlatım teknikleri kullanırlar.

25 Ekim 2024 Cuma

Ozan Arif - Açılım

 


Dinle beni ey millet... Dinle beni ahali...
Bu "açılım" ne iştir, nedir bunun meali?
Ne olacak bunlarla memleketin bu hali?
     Habur'da gördünüz bak, çizgiden kaydı bunlar,
     İhanetin adını açılım koydu bunlar...

Dilaver Cebeci - Bu Yusuf'un Zindandan Seslenişidir


Eğilin önümde çağdaş güneşler!
Kenanlı yıldızlar varın secdeye!
Issız çöllerde, derin kör kuyularda
Ben görürüm camgöbeği düşleri
Ve ben yorarım sırma şafaklarda,
Bulanık, korkulu düşlerinizi...

Ümit Yaşar Oğuzcan - Sabır Taşı


Yürüdük çelme taktınız
Oturduk tepeden baktınız
Uçacak kuş değiliz ya
Güldük yüzümüze bakmadınız
Ağladık kendi halimize bırakmadınız
Sussak olmuyor
Konuşsak kızıyorsunuz
Taş değiliz ya

24 Ekim 2024 Perşembe

Orhan Veli Kanık - Yüz Karası Değil Kömür Karası

 

Güneşli bir günde
Masmavi göreceğiz Karadeniz'i
Balkaya'dan Kapuz' a kadar,
Karış karış biliriz bu şehri;
EKİ' nin çiçekli bahçeleri,
Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla;
Paydos saatlerinde yollara dökülen,
Soluk benizli insanlarıyla.
Siyah akar Zonguldağın deresi
Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası…



Namık Kemal - Hırrenâme


Kedimin her gece böbrekle dolardı sepeti
Yok idi Ni'metinin râhatının hiç adedi
Çeşmi şehlâ nigehi fârik iken nik ü bedi
Sardı etrafını bin dürlü adular
Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi
Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi

23 Ekim 2024 Çarşamba

Mehmed Âkif Ersoy - Hasır (Safahat'tan - 7)

Geçende, yayla civârında bir ufak cevelân
Bahânesiyle, bizim eski âşinâlardan
Bir attarın azıcık gitmek istedim yanına,
Ki her zaman beni da’vet ederdi dükkânına.
Biraz musâhabeden sonra söktü müşteriler:
– Ver ordan on paralık zencefil, çörek otu, biber.
Geçenki beş para borcumla on beş etmedi mi?
– Silik bu yirmilik almam...
        – Uzatma gör işimi!
– Oğul, çabuk... Bana tîrak ... Okunmuş olmalı ha!
Bizim çocuk, adı batsın, yılancık olmuş...
        – Ya?
– Sübek kadar yüzü hütdağ kesildi!
        – Vah vah vah!
– Hanım, geçer, nefes ettir...
        – Geçer mi? İnşallah.
– Bi yirmilik paket amma sabahki tozdu bütün...
– Ayol hep içtiğimiz toz... Bozuldu eski tütün!
– Efendi amca, sakız ver... Biraz da balmumu kes.
– Kızım, parayla olur ha! Peşinci bak herkes.
Beşer onar paralar hepsi yaklaşıp deliğe,
Süzüldüler oradan bir kilitli çekmeceye.
Epeyce fâsıladan sonra geldi başka biri:
– Genişçe bir hasırın var mı? Neyse hem değeri.
Cenâze sarmak içindir, eziyyet etme sakın!
Mahallemizde beş aydır yatan o hasta kadın
Bugün, sabahleyin artık cihandan el çekmiş...
– Ne çâre! Kısmeti bir böyle günde ölmekmiş.
– Yanında kimse de yokmuş... Aman bırak neyse.
Ecel gelince ha olmuş, ha olmamış kimse!
– Dokuz kuruş bu hasır, siz, sekiz verin haydi...
Pazarlık etmeyelim bir kuruş için şimdi!

Aşık Reyhani - Bekle Ağaç Meyve Versin



Bekle ağaç meyve versin
Taş ondan öteye başlar
Mevsim sonbahara ersin
Kış ondan öteye başlar

22 Ekim 2024 Salı

Sefil Selimi - Ademin Gönlünde Yaşayan Hüda


Ademin gönlünde yaşayan Hüda
İnsandan seslenir sen ve ben değil
Kudret nidasıdır duyduğun nida
Tenin Rahman evi boş bir in değil

Aşık Dertli - Şeytan Bunun Neresinde?

 

Telli sazdır bunun adı
Ne ayet dinler, ne kadı
Bunu çalan anlar kendi
Şeytan bunun neresinde?

Abdest alsan aldın demez
Namaz kılsan kıldın demez
Kadı gibi haram yemez
Şeytan bunun neresinde?

Venedik'ten gelir teli
Ardıç ağacından kolu
Be Allah'ın sersem kulu
Şeytan bunun neresinde?

İçinde mi, dışında mı
Burgusunun başında mı
Göğsünün nakışında mı
Şeytan bunun neresinde?

Dut ağacından teknesi
Girişten bağlı perdesi
Behey insanın teresi
Şeytan bunun neresinde?

Dertli gibi sarıksızdır
Ayağı da çarıksızdır
Boynuzu yok, kuyruksuzdur
Şeytan bunun neresinde?





Esat Mahmut Karakurt - Dağları Bekliyen Kız (Roman Özeti)


Eserin Adı: Dağları Bekliyen Kız

Yazarı: Esat Mahmut Karakurt

Yayınevi: İnkılap ve Aka

Basım Yılı: 1980

Eserin Özeti:

Karaköse vilayetinin bir kasabası ve bir askeri hava alanı. Nöbetçi başçavuş, Binbaşı İhsan’a göreve giden uçakların geri döndüğünü haber eder. Yalnız on uçak olan filo dokuz uçakla geri döner. Yüzbaşı Nuri,  Mülazım Celal Bey’in uçağının filodan ayrılıp intihar saldırısı yaptığını söylerler. Yüzbaşı Nuri sözünü bitirmeden Celal Beyin uçağı havada beliriverir. Mülazım Celal ağır yaralı olarak uçaktan çıkarılır ve gönül rahatlığı ile son sözlerini söyler. Etrafına toplanan subaylar arasından Mülazım İsmail’e annesini ve kız kardeşini emanet edip vefat eder.

Şeref Taşlıova - Kağızman'da Tuz Dağı

 

Kağızman'da tuz dağı (Turnam turnam dön beri)
Kar yağdı bastı dağı (Yitirmişem ben yari)
Öyle bir yar sevmişem (Turnam turnam dön beri)
Eski yare gözdağı (Yitirmişem ben yari)

21 Ekim 2024 Pazartesi

Ozan Arif - Bozulmuş

 



On bir yıl sonra gördüm yurdumu

Toprağı bozulmuş, taşı bozulmuş

Açamadım kimselere derdimi

Halkın yüzde yetmiş beşi bozulmuş.

Gevheri - Sabahın Seher Vaktinde


Sabahın seher vaktinde
Bir garip bülbül dolaşır
Yanağında gül açılmış
Ol güle sümbül dolaşır

Cemal Safi - Bakırköyden Mektup Var


Sensizdim kendime bir iş aradım,
Baştan savıp asabımı bozdular.
Hatırşinas dostlarıma uğradım,
Sağolsunlar müdür beye yazdılar.

Yunus Emre - Ey pâdişâh ey pâdişâh uş ben beni virdüm sana


Ey pâdişâh ey pâdişâh uş ben beni virdüm saña
Genc ü hazînem kamusı sensün benüm önden soña

Evvel dahı bu ‘akl u cân seninleyidi asl-ı kân
Âhir girü sensün mekân anda varam senden yaña

Bu âhıla bu zârıla bu hikmeti kim ne bile
Bilse dahı gelmez dile tutdum yüzüm senden yaña

Dursam senünle dururam baksam senünle bakaram
Her kancaru kim yürürem gönlüm yöni senden yaña

Sensün bana cân u cihân sensün bana genc-i nihân
Senün durur assı-ziyân ne iş gele benden baña

Yûnus sana tutdı yüzin unıtdı cümle kendözin
Cümle sana söyler sözin sensün söz söyleden bañ


(Müstef'ilün Müstef'ilün Müstef'ilün müstef'ilün)

20 Ekim 2024 Pazar

Destanlar ve Özellikleri

Destan, toplumların geçmişinde derin izler bırakmış bir olayı, özellikle de yiğitlik ve olağanüstülükleri manzum olarak öyküleyici bir şekilde anlatan edebî türlerdendir. Kahramanların olağanüstü kişilikleri, içinden çıktıkları toplumun temel özellikleri ile oluşmuştur. Bu kahramanlar, aklın alamayacağı büyük işlerin üstesinden gelir. Destanlarda olay ve kişiler olmak üzere iki unsur ağırlıktadır. Zaman ve mekân unsurlarına ayrıntılı biçimde yer verilmez. Destanlar, ulusların tarihte yer almaya başladıkları dönemlerin ilk ürünleridir. Bu nedenle bu ürünlerde onları oluşturan toplumların tarihlerinden izler görülür.


Destanlar oluşumları bakımından tabii destan ve yapma destan olmak üzere ikiye ayrılır.

İslamiyet Öncesi Türk Destanları


İslamiyet öncesi sözlü Türk edebiyatının en mühim mahsulü Türk destanlarıdır. İslâmiyet öncesi Türk destanları:

Orhan Seyfi Şirin - Toprak Bir Kez Daha Donduğu Zaman


Toprak bir kez daha donduğu zaman
Yıldızlar bıçak gibi bilenirken ayazda
Küçük ayakların buzları adımlarken
Dumanı üstünde gözlerimle,
Kesilmiş saçlarımla
Yün gömleğimle ve kararmış tenimle,
Kimbilir sana gelmiş olacağım.
Toprak bir kez daha donduğu zaman,
Tel örgüler korkunç ıslıklar çalarken sınırlarda
Karlara süngüler gibi saplanırken,
Bozkır gönlümüzden hoyratlar.
Sana doğru buzları adım adım kıracağım.
Çelik ve kalın postallarımla,
Karşında olacağım.

Toprak bir kez daha donduğu zaman.

Aşık Reyhani - Bugün Sabah ile Visal-i Yardan


Bugün sabah ile visal-i yardan
Bana bir haber var inceden ince
Ol zülfü zer tar-ı hayal-i yardan
Bir buy-i eser var inceden ince

Aziz Mahmud Hüdayi - Nutk-i Şerif