6 Aralık 2024 Cuma

Fuzuli - Gazel - 266 (Hâsılım yok ser-i kûyuñda belâdan gayrı)

 

Hâsılım yok ser-i kûyuñda belâdan gayrı
Garazım yok reh-i 'aşkıñda fenâdan gayrı
Ney-i bezm-i gamım ey mâh ne bulsañ yele ver
Oda yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı
Perde çek çehreme hicrân günü ey kanlı sirişk
Ki gözüm görmeye ol mâh-likâdan gayrı
Yetti bî-kesliğim ol gâyete kim çevremde
Kimse yok çizgine gird-âb-ı belâdan gayrı
Ne yanar kimse baña âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-i sabâdan gayrı
Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın ki bu seyl
Koymadı hîç 'imâret bu binâdan gayrı
Bezm-i 'aşk içre Fuzûlî nice âh eylemeyem
Ne temettu' bulunur bende sadâdan gayrı
(feilâtün feilâtün feilâtün feilün)


*          *          *
1)      Hâsılum yoh ser-i kûyunda belâdan gayrı  / Garazımı yoh reh-i ışkuna fenâdan gayrı
(Senin diyârında elde ettiğim şey sâdece belâdır. Aşkının yolunda fânî olmaktan başka bir isteğim yoktur.)
Burada belâ Elest Bezminde verilen ikrardır. Âşıkın vahdet diyarında bütün kazancı bu ikrardır. Ve yine bu ikrar yüzünden âşık belâlara uğrar, sevgili onu imtihan eder.
Sevgilinin bekasına ulaşması âşıkm tek isteğidir. Fânî varlığının hakikî sevgilinin bâkî varlığında yok olmasıdır.
2)       Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver / Oda yanmış kuru cismümde hevâdan gayrı
(Gam meclisinin neyiyim. Ey ah, kuru cismimde  havadan gayrı bu­lursan yele ver, mahvet.)
Ney, insandır. Allah ona ruhunu üflemiştir. Gam meclisini şenlendi­ren bir ney yani ıstırap neyi. Çünkü ney inler, ah eder.
Neyin delikleri yakılarak açılır ve kurudur .Yani kuruduktan sonra ateşle delikleri açılır. Cism topraktır. Âh neye üflenince esasen içinde hiçbir şey bulunmayan ney ses hâlinede bütün varını havaya kalbeder. Kuru, yalnız bir cisim kalır. Neyin içinde hava vardır. O hava da sese inkılâb eder.
Neyin içinde havadan başka birşey yoktur. Burada hava aşk ma'nâsmadır. Aşktan başka herşeyinin mahvolmasını istiyor. Yani yuka­rıdaki beytte dediği fenâya erişmeyi istiyor.
Ney ve cisim "toprak", oda yanmış "ateş", kuru cisim tezat tarikiyle "su", hava ise bir ma'nasiyle "hava". Şâir burada dört unsuru bir araya ge­tirmiştir.
3)       Perde çek dîdeme hicrân günü ey kanlu yaşum / Ki gözüm görmeye ol mâh-likâdan gayrı
(Ey kanlı yaşım, ayrılık günü gözüme perde çek. Gözüm o ay yüzlü­den başkasını görmesin.)
Kanlı gözyaşı gözü örtünce her taraf kararır. Ayrılık günü gece olur. Ay geceleri çıkar.
Şâir, gündüz her şeyi görebilir, güneşi de. Fakat gece sadece ay gö­rülür. Sevgilisinden başka hiçbir varlığı görmek istemiyor.
4)       Yetdi bî-keslügüm ol gayete kim çevremde / Kimse yoh çizgine girdâb-ı belâdan gayrı
(Kimsesizliğim o raddeye geldi ki etrafımda belâ girabmdan başka dönüp dolaşan yok.)
Belâ girdabı döner, yani mütemadi belâlar içindedir.
Belâ girdabı Elest Bezmindeki ikrarın şairi sürüklediği belâlardır ve bu içinden çıkılır belâlar değildir.
Bütün meşgalem bu ikrarın içinden çıkabilmektir. Etrafımda tek gör­düğüm şey odur.
5)       Ne yanar kimse mana âteş-i dilden özge / Ne açar kimse kapum bâd-ı sabâdan gayrı
(Gönlümdeki ateşten başka kimse bana yanmaz. Bahar rüzgârından başka kimse kapımı açmaz.)
Şair yine kimsesizlikten bahsediyor. Gönlümün ateşinden başka kimse bana acımaz. Bahar rüzgârından başka kimse kapımı açmaz.
Burada yanmak, acımak ma'nâsındadır. Fakat ateş de yanar. Gönlüm­deki aşk ateşinden başka kimse, bu çektiğim ıstırabı bilmez.
Kapı açmak "feth-i bab" dır. Yani sülûkda makamları aşmaktır. Bâd- ı saba, bahar rüzgârı geçen gazellerde söylediğimiz gibi İslâmdır. Bahar, mevsim-i adl'dir. Din-i adi ise İslâmiyettir. Aşk yolunda uğradığım miiş- killeri ancak İslâmiyet halleder demek istiyor.
Etrafımda beni anlayan kimse yok derken, kimsesizlik ıstırabını bu şekilde anlatıyor. Ancak esen rüzgâr kapıyı açar.
6)       Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbm ki bu seyl / Koymadı hîç imâret bu binâdan gayrı
(Ey dalga, gözümün yaşı üstündeki hababı, su kabarcığını bozma. Zîra bu sel o imaretten başka bir bina bırakmadı, hepsini harap etti.)
Sel, gözyaşıdır. Mevc, dalga ise gözyaşının akarken vücuda getirdiği dalgadır.
Habab, su kabarcığı içinde hava olan gayet zayıf bir varlıktır. Ufak bir hareket onu mahvedebilir. Şâir, bu aşk selinin sadece hababı harap et­mediğini, ondan gayrı nesi varsa mahvettiğini söylüyor.
Hababın içinde hava yani aşk vardır. Zayıf varlığı ancak o aşk ile yaşar yani ayakta durur. Hava boşalınca habab da yoktur.
Şair, aşktan tamamen zaafa düşen varlığını hababa benzetiyor.
Habab, her yanı kapalı bir binaya, bir imarete benzetiliyor. 
7)       Bezm-i ışk içre Fuzûlî nice âh eylemeyüm / Ne temettü' bulunur neyde sadâdan gayrı
(Ey Fuzûlî aşk, şarap meclisinde nasıl ah etmeyeyim. Neyin, sesin­den başka insana ne faydası vardır?)
Şair, kendisini neye benzetiyor. Aşk, şarap meclisinde ney çalınır, sesin­den istifade edilir. Başka bir faydası yoktur.
Ney de ah eder. Neyin kendisi "elif" e, delikleri ise he "o" harfine benzer, "ah" olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder